Hayallerimizi bile zincire vurdular

2002 yılında, Çin’de kişi başına gelir 1149 dolar iken Türkiye de bunun üç katından fazla 3688 dolardı. 2022 ‘de Çin bizi geçti, fert başına gelir 13,690, bizde 10618 dolar oldu.

Nedeni Çin’de toplumun kalkınma hayalleri ve heyecanı vardı. 1978 de Deng İktidara geldikten sonra, seçkinlerin ve halkın desteği ile ekonomik reformlar yaptı. Çinliler bu hayallerini ‘’vakit nakittir, verimlilik hayattır’’ diye sloganlarla beslediler.

Bizim hayallerimiz olmadı, olamadı, yapmak istedik ve fakat bu hayallerimiz Nas’a takıldı. Dahası kalkınma hedefi ve kalkınma politikaları ile, popülist politikalar bir biri ile çelişir; bir arada olmaz.

Geldiğimiz yer; Emekliye verilecek 5000 lira üç aydır tartışılıyor. Özellikle gündemde tutuluyor. Oysaki beş bin lira, bir balıkçı lokantasında iki kişinin bir yemek için verdikleri paradır.

Küreselleşmenin gelişmekte olan ülkeler üzerinde bıraktığı tahribat, bu ülkelerin kalkınmasını yeniden gündeme getirdi. Kalkınma büyüme ile birlikte, toplumun sosyal ve demokratik gelişmesidir. Bu günkü siyasi iktidarın anlayışı, bu günkü kadrolar ve halkın tepkisizliği ile kalkınmamız mümkün değildir.

Yine de ne demişler; ‘’Ufka ulaşmasan bile ona uzanmaktan vazgeçme.'’ Zira bu gidişat hayatın akışına aykırıdır.

Türkiye geçmişinde bunları yaptı. 1930 buhranından en az etkilenerek çıktı. Çünkü 1932 devletçilik ve 1933-38 birinci sanayi planı ile bu günkü iktidarın sata sata bitiremediği kamu yatırımlarını yaptı, limanları ve demiryollarını millileştirdi.

Türkiye’nin kalkınma potansiyeli yüksektir. Yeter ki toplum bilinçli olsun. Siyasi tercihlerini doğru yapsın.

Söz gelimi, gıda stratejik bir üründür. Dünya’da organik gıda ürünlerine talep arttı. Türkiye organik tarım için elverişlidir. Organik tarım ürünleri organize üretim bölgeleri kurabiliriz.

Çin ihracatı içinde yüksek teknoloji ürünleri oranı yüzde 30’a çıktı. Türkiye de daha yüzde 3 ve en fazla yüzde 4’tür. Popülist amaçlı üniversiteler kuruldukça, yüksek öğretimin yüzde 55’i açık öğretim yoluyla yapıldıkça, rektör atamaları bu günkü ideolojik çizgide kaldıkça, İstanbul ticaret odası ve Tübitak gibi kamu kurumları ar-ge‘ de taraflı olursa, elbette ki teknolojide geri kalırız.

Hayalimiz, reform yaparak üniversiteleri siyasi ve ideolojik tasallutlardan kurtarmak, yüksek teknoloji bölgeleri ve yüksek teknoloji Üniversiteleri kurmak olmalıdır.

Her vatansever güçlü savunma ister. Ama fetöcüler önce ordumuza kumpas yaptılar. Siyasi iktidar bakmakla kaldı.

Harp uçakları konusunda zamanında ABD’ ye bağımlı olduk. Sonra f.35 programından çıkarıldık. ABD’den talep ettiğimiz 40 adet Block 70 sürümü F-16'nın satışını ise bekletme kararı aldı.

Şöyle bir hayalimiz olabilirdi; özelleştirme gelirlerini, saraylara ve şatafata ayrılan giderleri, popülizme hizmet aracı olarak kullanılan kamu bankalarını özelleştirip gelirlerini, harp sanayinde ar-ge‘ye ve üretime ayırsak, kimseye muhtaç olmasak bundan hepimiz mutlu olmaz mıyız?

Güçlü savunma sistemine sahip olmak gibi bir hayalimiz neden olmasın? Ama her şeyden önce hayalleri dahi zincire vurulmuş bir toplum olmaktan kurtulmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları