Mayis Alizade
Şark’ın çağdaş anlamda ilk devletinin kurucusu Mehmet Emin Resulzade “İnsanlara hürriyet, milletlere istiklal” ilkesini dünya edebiyatının en radikal devrimci kalemlerinden biri Mirza Ali Ekper Sabir’in:
“Her kim insanı sever aşığ-ı hürriyet odur
Çünkü hürriyet olan yerde de insanlık olur”
dizelerinden etkilenerek kendi siyaset felsefesinin ana ilkesi haline getirmişti.
Kıymetli gazeteci-yazar ağabey Arslan Bulut ile toplumların özgürleşmesi ve insan faktörünün siyasetin öznesi haline gelmesinde kalem sahiplerinin rolünü konuştuğumuzda Latin Amerika edebiyatından örnekler vermiştim. Arslan ağabey lütufta bulunarak sözlerimi köşesine taşımıştı.
Bir daha teşekkür ederken bu ilkeyi destekleyen (asla Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz) iki örneği Yeniçağ okurlarıyla paylaşmayı uygun buluyoruz: Edebiyat alanında 1982 yılı Nobel Ödülü sahibi Gabriel Garcia Marquez’in yaşama dair ve yaşama veda sözleri.
Yer gezegenine ışık saçan bu sözleri yorumlamaya hiçbir ihtiyaç duymadan XX. yüzyılın ikinci yarısının en güçlü romanını (Yüz Yıllık Yalnızlık) kaleme almış Kolombiyalı yazarı vefatının 10. yılında saygıyla anıyor, romanı Türkçeye çeviren Seçkin Selvi Hanımefendinin başarılarının devamını diliyoruz.
“Moralin bozukken bile gülümsemeyi asla unutma, birileri gülümsemene aşık olabilir.”
-Hayır,ben zengin değilim. Parası olan bir insanım. Zengin olmakla paralı olmak aynı şeyler değil.
-Bir insanı özlemenin en kötü yolu yan yana oturduğun halde kendisine elinin hiçbir zaman ulaşmayacağını bilmendir.
-Seni ‘sen’ olmandan dolayı değil senin yanındayken ‘ben’ olduğum için seviyorum.
-Kalbin hafızası kötülükleri unuturken iyilikleri ise saklar büyütür. Ve işte bu kurnazca ustalığın sayesinde omzunuzu kolaylıkla geçmişin yüklerinin altına verebilirsiniz.
-Bir sona gelmenden dolayı ağlama, onu yaşadığın için gülümse.
-Hiç kimse senin gözyaşlarını hak etmez; Onu hak eden seni asla ağlatmayacak insandır.
-Yazmayı sürdürmek isteyen ünlü bir yazarın kendini her daim ünden koruması gerekir.
-Bir evlilikteki en önemli şey mutluluk değil istikrardır.
-Birilerinin seni senin istediğin gibi sevmemesi onun seni tüm varlığıyla sevmemesi anlamını taşımaz.
-Gerçek arkadaş elini tuttuğunda kalbine de etki edendir.
-Adalet… Aksayarak gelir ancak geldiği her yerde aynıdır.
-Moralin bozukken bile gülümsemeyi asla unutma; Birileri gülümsemene aşık olabilir.
-Bu dünyada bir insan olabilirsin ancak, birileri için bir dünya da olabilirsin.
-Zamanını seninle geçirmek istemeyen birine zamanını sarfetme.
-Senin gönlünü her zaman kıracak insanlar olacaktır. Onun için güvenmeye ihtiyacın vardır. Sadece dikkatli ol.
-Daha iyi bir insan ol ve önüne yeni bir insan çıkmazdan, o insanın senin kimliğini bildiğine ümit etmezden önce onun kimliğini bildiğinden emin ol.
-Fazla girişimde bulunma, en iyi şeyler beklemediğin zamanlarda oluyor.
-Bir insan babasına benzemeye başladığı anda artık yaşlandığını anlar.
-Ağzıma giren her şey beni şişmanlatıyor, ağzımdan çıkan her şey bana sıkıntı veriyor, beni mahcup ediyor.
-Belki doğru insanlarla karşılaşmadan önce Tanrı yanlış insanlarla karşılaşmamızı istemiştir. Böyle olduğunda biz şükranlarımızı sunarız.
-Çok bekleyen insan az olana ümit beslemesini de biliyor.
-Önemli hayatta başına neyin gelmesi değil de neyi nasıl hatırlamandır.
- İnsanlar yaşlandıkça hayallerinin peşine düşmekten vazgeçmezler; Hayallerinin peşine düşmekten vazgeçtikleri için yaşlanırlar.
-Kendi gerçekliğimizin başkalarının oluşturduğu kalıplarla yorumlanması bizi daha gizemli kılmakla kalmaz, daha az serbest, daha çok yalnız ve yardımsız eder.
VEDA SÖZLERİ
Tanrı bir anlığına sökük dökük kıyafetli bir bebek olduğumu unutup can vermekle beni ödüllendirirse aklımdan geçen her şeyi dilime getirmeyebilirdim. Ancak en azından dilime getirdiklerimi teferruatıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm.
Eşyaların maddi yanlarına değil manalarına değer verirdim.
Az uyur, çok rüya görür, gözümü kapattığım her dakikada 60 saniye ışığı kaybettiğimi düşünürdüm.
İnsan aşktan vazgeçtiğinde yaşlanır.
Başkaları bir yerde durduğunda ben ilerlemeyi sürdürürdüm.
Başkaları uyuduğunda ben ayık kalmaya çalışırdım. Başkaları konuştuğunda dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk alırdım.
Tanrının bana azcık can vermesi durumunda mütevazı giyinir, yüzümü güneşe döner, sadece vücudumu değil ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım.
Allah’ım, şayet bir kalbim olsaydı nefretimi onun üzerine kazır ve güneşin onu yansıtmasını beklerdim.
Gökyüzündeki Ay’a yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri söyler ve serenadlar okurdum. Çiçekleri gözyaşlarımla sular, vücuduma batan dikenlerin acısını hissederek ruj renkli taç yapraklarından öpmek isterdim.
Bir yudum hayatım olsaydı Allah’ım…
Her gün karşılaştığım tüm insanlara sevgimi söylemeden geçmezdim.Tüm kadınları ve erkekleri en çok sevdiğim insanlar olduğuna inandırırdım…
Ve aşkın içinde yaşardım.
Yaşlanınca aşktan vazgeçmenin ne kadar hatalı olduğunu erkeklere anlatırdım. Çünkü insan aşktan vazgeçince yaşlanıyor.
Çocuklara kanat verirdim. Ancak uçmayı kendilerinin öğrenmeleri için ortam oluştururdum.
Yaşlılara ise ölümün ihtiyarlamayla değil unutmayla geldiğini öğretirdim.
Ey insanlar, sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Mutluluğun gerçekleri görmekte saklandığını bilmeden tüm insan dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim.
Yeni doğmuş bir bebeğin babasının parmağını sıkarken aslında onu ebediyete kadar kelepçe ile kendisine mahkûm ettiğini öğrendim.
Sizlerden çok şey öğrendim. Ancak bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü onların hepsini bir çantaya koyup ağzını kilitledim.
Bahtsızca…
ARTIK ÖLEBİLİR MİYİM?