Hizbullah dışarı, TSK içeri!
Bugünkü Türkiye’yi anlatan en güzel fotoğraf budur.
İnsanları diri diri gömüp üstüne beton döken, müebbete mahküm Hizbullahçıları salan AKP ’nin hükmettiği Türkiye’de dün itibarı ile TSK’nın üst düzeyinin yüzde 10 küsuru zindandadır.
Efendim kararı hukuk verdi ve ağır şüpheli konumdaydılar!
İyi de, bir değil, iki değil, üç değil bu insanları bir tutuklayıp bir bırakmak neyin nesi?
Üstelik bunların içinde Kolorduları yöneten isimler var ve görülmüştür ki bunların hiç biri tutuksuz halde iken kaçmaya tevessül etmedi.
Hal bu iken sayamadım kaçıncı oldu, tekrardan bu tutuklama kararı niçin anlamış değilim.
Seçime 4 ay kala yapılan bu sürpriz tutuklamalar toplum vicdanında kuşkular yaratacaktır,
Ama yargı bağımsız demeyin, HSYK’nın son oluşumu ile aldığı ilk kararlar ortada!
Balyoz’da tahliye kararını veren yargıçlar tek tek görevlerinden alınmadı mı?
Sorarım size böyle bir tabloda geride kalan yargıçlar nasıl rahat hareket edebilir?
Öyledir demiyorum ama bu tutuklamalar AKP’nin seçim tezgâhı gibi yorumları beraberinde getirecektir.
2007’de Yaşar Büyükanıt’ın malum muhtırası ile ilave yüzde 15 oy alan AKP bu seçimde de yine asker kartını kullanmayı ve ona karşıtlığı iyi bir senaryo ile oya çevirmek isteyebilir.
En azından yine asker ve darbe tartışmaları ile işsizliği, yoksulluğu ve yolsuzluğu örtmek isteyebilir!
Peki muhalefet bu oyunu bozamaz mı?
Zor, zira medya işgal altında, gündemi AKP belirliyor ama CHP ile MHP liderleri şu soruyu ısrarla sormalıdır.
Balyoz yargılaması bir darbe soruşturması ise emir-komuta ile yönetilen bir kurumda sorumluluk alttan değil, üstten başlar.
Realite bu ise en tepede olan birinci sorumlu Hilmi Özkök neden tutuklanmıyor?
İkinci sorumlu ve yetkili Aytaç Yalman niçin dışarıda?
Üçüncü sorumlu İlker Başbuğ’a neden dokunulmuyor?
Evet muhalefet ısrarla bu isimleri sormalı ve geçmişte böyle bir teşebbüs olayı var idi ise Özkök-Yalman-Başbuğ üçlüsünün gereğini niçin yapmadıkları gündeme getirilmelidir.
Aynı şekilde yapılmayan darbeyi yani darbe teşebbüsünü soruşturan ve bunun için onlarca generali içeri alan Yargının 2007 Nisan’ındaki faili belli açık-net muhtıra için neden dava açmadıkları ısrarla sorulmalıdır.
Dahası, yargının bu feci görüntüsü en dramatik ve ajite edici bir metotla millete aktarılmalıdır.
Muhalefet eğer bu olayı büyütüp kitle vicdanını harekete geçiremez ise göreceksiniz önümüzdeki hafta ve aylarda AKP daha neler yapacak?..
NEREDE O ADALET!!!
Osmanlı adaleti, AKP zülmü!
Bendeniz kafatasçı değil ama iyi bir Türkçü olduğum için Osmanlı’ya büyük zaafım var, çünkü tarihe Türk’ün imzası atan Osmanlıdır.
Diyeceksiniz ki Osmanlı millî devlet değildi ve mezhep taassubundan ötürü Anadolu’da Türklere zülmetti!.. Bu doğrudur, lakin bu yanlışına rağmen Osmanlı yine de cihana imzasını atan büyük bir Türk Devletiydi.
Osmanlı’nın hükümranlık formülü şuydu:
Emperyalist değil, fütühatçı yani îlâ-yı Kelimetullahçıydı.
Kolonici, sömürgeci olmadı, gittiği yere adalet, barış ve huzur götürdü.
Evet Osmanlı’yı yüzlerce yıl 3 kıtada hakim kılan temel unsur müthiş adaleti idi. Öyle ki Avrupa’da derebeylerden kaçan Hıristiyanlar huzuru ve güveni Osmanlı ile beraber yaşamakta bulmuş ve yüzlerce yıl bunu sürdürmüştür.
Osmanlı’yı ve adaletini durduk yerde nereden mi hatırladım?
Güya Osmanlıcı geçinen AKP’ye Osmanlı’nın adaletini hatırlatmak için!
Maalesef AKP’nin Osmanlıcılığı da dinciliği gibidir ve her ikisinden işine geldiği taraflarını alırlar.
Bu güruh Osmanlı’nın bana göre yanlışı olan Harem Kurumunu savunur da adalet kavramına verdiği büyük değeri görmezden gelir..
AKP kazara Osmanlı’nın hükümranlık iksirini çözmüş olsaydı bugün yaptığı gibi milleti cephelere ayırmaz ve karşıt gördüğüne zülümler yapmazdı... Öyle olduğu için de göreceksiniz ömrü çok kısa olacaktır...
SAHTE GÖZYAŞLARI
Ülkücü Pehlivanoğlu’na gözyaşları ne oldu?
Önceki gün TBMM’de 12 Eylül darbecilerinden hesap sorulması için teklif veriliyor... Sonuç mu?.. Teklif AKP’nin oyları ile reddediliyor... İyi de bu AKP değil miydi referandum sürecinde günler ve haftalarca darbecilerden hesap soracağız diye ortalığı inleten? Bu Tayyip Erdoğan değil miydi ülkücü ve milliyetçi oyları almak için partisinin grup toplantısında 12 Eylül’de idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu isimli ülkücünün annesine yazdığı mektubu gözyaşları içinde okuyan? Peki niçindi o gözyaşları? Hani Pehlivanoğlu’nu idam edenlerden hesap soracaktı?.. Böyle bir teklif Meclis’te önünüze gelmişken neden hayır dediniz ve verdiğiniz sözü yerine getirmediniz?.. Bu tabloyu Tayyip Bey’in gözyaşlarına kanıp referandumda evet diyenlere armağan ediyoruz...
HAYAL GÖRME
Başbakan olmayan
cezaevinde yatmış!
Başbakan hep yaptığı gibi yine istismar adına 12 Eylül sürecinde işkence gördüm şeklinde bir laf etti ama bu sefer çakıldı. Şimdi avanesi onu kuyudan çıkarmaya çalışıyor, lakin nafile, çünkü söyleneni düzeltmek mümkün değil... Birincisi Tayyip Bey işkenceyi ne zaman gördüğünü bırakın gün ve ay olarak, yıl olarak bile bilmiyor... İkincisi işkencenin cezaevinde mi yoksa polis karakolunda mı olduğu belli değil. Ama en önemlisi Başbakan’ın Metris’te işkence gördüm iddiasıdır... İyi de Başbakan’ın işkence gördüm dediği yıllarda Metris diye bir cezaevi hiç yok; yani inşa edilmemiş. Dünya kurulalı beri olmayan bir yerde işkence gören tek âdemoğlu Tayyip Bey olsa gerek... Sorarım size bir Başbakan bu duruma nasıl düşer? Olayın aslını Mehmet Metiner çok önceden kitap olarak yazdı ve bugün anlatılanların hiç biri doğru değil... Metiner şimdi Başbakan’ın telefonu ile mecburen kıvırıyor ama kıvırdıkça batıyor.