Uzun süreli ilaç kullanımı, tedavi amaçlı başlasa da bağımlılık ve ciddi yoksunluk belirtileriyle sonuçlanabildi.
Yeni bir araştırma, antidepresanlar, benzodiazepinler ve opioidler gibi reçeteli ilaçların uzun süreli kullanımının, bırakma sürecinde baş dönmesi, mide bulantısı, anksiyete ve hatta nöbet gibi ciddi semptomlara yol açabileceğini ortaya koydu. Bu belirtiler, bazı hastalarda aylarca, hatta yıllarca sürebiliyor.
Bilim insanları ve uzmanlar, bu ilaçların kullanımında dikkatli olunması ve bırakma sürecinin tıbbi gözetim altında gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı.
BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR ALARM VERİYOR
The New England Journal of Medicine’de yayımlanan bir çalışma, antidepresanların ani kesilmesi durumunda yoksunluk belirtilerinin %20’ye varan oranda görüldüğünü gösterdi. Özellikle kısa yarı ömürlü antidepresanlar, örneğin paroksetin (Paxil), bırakıldığında “beyin sarsıntısı” (brain zaps) olarak bilinen elektrik çarpması hissi, uykusuzluk, bulantı ve huzursuzluk gibi semptomlara neden oldu.
Chicago’daki Midwestern Üniversitesi’nden Dr. Mireille Rizkalla, Journal of the American Osteopathic Association’da yayımlanan raporunda, “Antidepresanlar asla kalıcı bir çözüm olarak görülmemeli. Uzun süreli kullanım fiziksel bağımlılık oluşturabilir ve bırakma süreci ciddi yoksunluk belirtileriyle doludur” dedi.
Opioidler de benzer bir tehlike taşıyor. The Lancet’te yayımlanan bir meta-analiz, uzun süreli opioid kullanımının bağımlılık geliştirdiğini ve bırakma sürecinde kas ağrıları, terleme, uykusuzluk ve anksiyete gibi semptomların haftalarca sürebileceğini ortaya koydu.
Harvard Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Bertha Madras, “Opioid yoksunluğu, genellikle hayati tehlike oluşturmasa da, yoğun rahatsızlık nedeniyle hastaların tedaviye devam etmesini zorlaştırıyor ve relaps riskini artırıyor” uyarısında bulundu.
Benzodiazepinler, özellikle anksiyete ve uyku bozuklukları için reçete edilen ilaçlar, yoksunluk belirtileri açısından en riskli grupta yer aldı.
European Journal of Clinical Pharmacology’da yayımlanan bir meta-analiz, uzun süreli benzodiazepin kullanımının bırakılmasının, hızlı kalp atışı, terleme, titreme ve hatta halüsinasyonlar gibi ciddi semptomlara yol açabileceğini gösterdi.
Londra’daki King’s College’dan psikiyatrist Dr. James Davies, “Benzodiazepinlerin uzun süreli kullanımı, hastaların günlük yaşamlarını sürdürebilmek için ilaca bağımlı hissetmelerine neden oluyor. Bu bir kısır döngü” dedi.
YOKSUNLUK BELİRTİLERİ: AYLARCA SÜREN BİR MÜCADELE
Araştırmalar, yoksunluk belirtilerinin şiddeti ve süresinin, kullanılan ilacın türüne, dozuna ve kullanım süresine bağlı olduğunu gösterdi.
Örneğin, kısa yarı ömürlü benzodiazepinler (örneğin alprazolam) bırakıldığında semptomlar birkaç saat içinde başlayabilirken, uzun yarı ömürlü ilaçlarda bu süreç haftalar alabildi.
Antidepresan yoksunluk sendromu (ADS), flu benzeri semptomlar, denge bozuklukları ve duyusal rahatsızlıklarla kendini gösterdi.
The Primary Care Companion to The Journal of Clinical Psychiatry’de yayımlanan bir makalede, bu semptomların genellikle 1-2 hafta sürdüğü, ancak bazı hastalarda “uzamış yoksunluk” (PAWS) olarak bilinen durumun aylarca devam edebileceği belirtildi.
Opioid yoksunluğu ise genellikle 12-30 saat içinde başlıyor ve 1-2 hafta içinde fiziksel semptomlar azaldı. Ancak, anksiyete, depresyon ve ilaç özlemi gibi psikolojik belirtiler aylar sürebiliyor.
American Journal of Drug and Alcohol Abuse’ta yayımlanan bir çalışma, metadon gibi uzun etkili opioidlerin yoksunluk sürecinin haftalarca sürebileceğini ve hipotansiyon, bradikardi gibi komplikasyonlara yol açabileceğini gösterdi.
UZMANLARDAN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Uzmanlar, yoksunluk belirtilerini en aza indirmek için ilaçların ani bırakılmasından kaçınılmasını ve kademeli doz azaltımı (tapering) uygulanmasını önerdi.
Yale Üniversitesi’nden psikiyatrist Dr. Eric Nestler, “Yoksunluk sürecinde tıbbi gözetim şart. Kademeli doz azaltımı, semptomların şiddetini önemli ölçüde azaltıyor” dedi.
Tıbbi detoks programları, yoksunluk belirtilerini yönetmek için ilaç tedavisi ve psikolojik destek sundu.
Örneğin, opioid yoksunluğunda metadon veya buprenorfin gibi ilaçlar, semptomları hafifletmek için kullanıldı.
Doğal yöntemler de destekleyici bir rol oynayabilir. BMC Complementary Medicine and Therapies’de yayımlanan bir çalışma, meditasyon ve bilişsel davranışçı terapinin (CBT) yoksunluk sürecindeki anksiyete ve depresyonu azalttığını gösterdi.
New York’ta lisanslı eczacı Dr. Michelle Giordano, “İlaç bırakma sürecinde hastaların non-farmakolojik yöntemlere yönelmesi, relaps riskini azaltabilir” dedi.
CİDDİ KOMPLİKASYONLAR VE ÖNLEMLER
Yoksunluk belirtileri genellikle rahatsız edici olsa da, bazı durumlarda hayati riskler taşıyabiliyor.
Benzodiazepin ve alkol yoksunluğunda delirium tremens ve nöbet gibi komplikasyonlar, tıbbi müdahale olmadan ölümcül olabiliyor.
Annals of Emergency Medicine’de yayımlanan bir çalışma, alkol yoksunluğunda delirium tremens’in tedavi edilmediğinde %15 oranında ölümcül olduğunu gösterdi.
Uzmanlar, bu tür riskli durumlarda hastanede denetimli detoks programlarının kritik olduğunu vurguladı.
BİLİNÇLİ ADIMLARLA GÜVENLİ ÇIKIŞ
Uzun süreli ilaç kullanımı, tedavi amaçlı başlasa da bağımlılık ve yoksunluk gibi ciddi sonuçlara yol açabildi.
Bilimsel araştırmalar, kademeli doz azaltımı ve tıbbi gözetimin bu süreci güvenli hale getirdiğini gösterdi.
Dr. James Davies, “Hastalar, doktorlarıyla açık bir iletişim kurmalı ve bırakma sürecini dikkatle planlamalı” dedi.
Yoksunluk belirtileriyle mücadele edenler için tıbbi detoks, terapi ve destek grupları, sağlıklı bir iyileşme yolunda kritik adımlar sundu.
İlaçların gölgesinden kurtulmak mümkün, ancak bu süreçte bilinçli ve profesyonel destek şart.