Brezilyalı belgesel fotoğrafçısı Sebastiao Salgado, 81 yaşında hayata veda etti. Siyah-beyaz kareleriyle insanlığın acılarını, mücadelelerini ve doğanın kırılgan güzelliklerini belgeleyen Salgado, yalnızca bir fotoğrafçı değil, aynı zamanda bir çevreci ve insan hakları savunucusuydu.
55 yıllık kariyerinde 130’dan fazla ülkede çektiği çarpıcı görüntülerle yoksulluk, göç, savaş ve çevresel yıkımı gözler önüne seren sanatçı, ardında derin bir miras bıraktı.
Eşi Lelia Wanick Salgado ile kurduğu Instituto Terra, onun çevreye olan tutkusunu sürdürmeye devam ediyor.
Salgado’nun ölümü, sanat ve çevre dünyasında büyük bir yankı uyandırırken, eserleri insanlığın vicdanını sorgulamayı sürdürüyor.
Sebastiao Salgado, 1944’te Brezilya’nın Minas Gerais eyaletinde, Aimores’te doğdu.
Ekonomi eğitimi aldıktan sonra Uluslararası Kahve Örgütü’nde çalışırken Afrika’ya yaptığı seyahatler, fotoğrafçılık tutkusunu ateşledi. 1973’te ekonomist kimliğini geride bırakarak tamamen fotoğrafçılığa yönelen Salgado, Magnum Photos gibi prestijli ajanslarla çalıştı.
“Workers” (1993), “Exodus” (2000) ve “Amazonia” gibi projeleriyle, işçilerin zorlu yaşam koşullarını, mültecilerin dramını ve Amazon’un doğal zenginliklerini belgeledi.
En önemli çalışmalarından “Genesis” (2004-2011), doğaya bir “aşk mektubu” olarak tanımladığı sekiz yıllık bir keşif yolculuğunun ürünüydü.
İstanbul Kültür Yolu Festivali’nde sergilenen 245 siyah-beyaz kareden oluşan bu proje, doğanın korunması için güçlü bir çağrı niteliğindeydi.
Salgado’nun çalışmaları, bilimsel ve akademik çevrelerde de yankı buldu. Londra Üniversitesi’nde sanat tarihi profesörü olan Dr. Julian Stallabrass, Salgado’nun fotoğraflarını “estetik ve etik arasında bir köprü” olarak tanımladı.
Stallabrass, “Salgado’nun siyah-beyaz kompozisyonları, insanlık durumunu dramatik bir şekilde ortaya koyarken, izleyiciyi harekete geçmeye çağırıyor” dedi.
New York Üniversitesi’nden çevre sosyoloğu Dr. Jennifer Jacquet ise Salgado’nun çevresel krizlere dikkat çeken yaklaşımını övdü:
“Fotoğrafları, ekolojik tahribatın insan hayatındaki etkilerini gözler önüne seriyor. Instituto Terra’nın Atlantik Ormanı’nı yeniden canlandırma projesi, onun vizyonunun somut bir kanıtı.”
Salgado’nun çevrecilik alanındaki mirası, eşi Lelia ile kurduğu Instituto Terra ile taçlandı.
Brezilya’daki aile çiftliklerini çorak bir araziden 3 milyondan fazla ağaç dikerek yeniden yağmur ormanına dönüştüren bu girişim, bugün Atlantik Ormanı’nın korunmasında önemli bir rol oynadı.
Çevre bilimci Dr. Carlos Nobre, Instituto Terra’nın çalışmalarını “biyolojik çeşitliliği geri kazanmada çığır açıcı” olarak nitelendiriyor ve Salgado’nun doğa ile insan arasındaki bağı vurgulayan yaklaşımının, küresel çevre politikalarına ilham verdiğini belirtti.
Ancak Salgado’nun eserleri, bazı eleştirilerden de kaçamadı. New Yorker’da yayımlanan bir makalede, sanat eleştirmeni Ingrid Sischy, Salgado’yu trajediyi “estetikleştirme” ile suçladı.
Sischy, fotoğraflarının acı çeken insanları “kutsal” bir çerçeveye yerleştirdiğini ve bu durumun izleyicilerde pasif bir duygu uyandırabileceğini savundu. Buna karşılık, Salgado bir röportajında, “Fotoğrafçı orada olmalı. Kameramı kenara bırakıp ağladığım anlar oldu, ama görüntü olmazsa hikaye anlatılamaz” diyerek kendini savundu. Bu tartışmalar, Salgado’nun fotoğraflarının hem sanatsal hem de ahlaki boyutlarını gündeme getirdi.
Salgado’nun mirası, yalnızca fotoğraflarıyla sınırlı değil. Onun objektifi, Ruanda Soykırımı’ndan Sahel’deki kıtlığa, Körfez Savaşı’nın yanan petrol kuyularından Amazon’un yerli halklarına kadar insanlık tarihinin en zorlu anlarını belgeledi.
Açık Radyo’da Salgado’yu “fotoğrafı değiştiren sanatçı” olarak tanımlarken, onun belgesel fotoğrafçılıktan ekolojistliğe uzanan yolculuğunun insanlığa ilham verdiğini vurguladı.
Sanat eleştirmeni David Levi Strauss ise Salgado’yu, belgesel fotoğrafçılığın öncüsü W. Eugene Smith ile karşılaştırarak, onun “Marksist bir iktisat eğitimi almış bir fotoğrafçı” olarak toplumsal adaletsizlikleri ifşa ettiğini belirtti.
Salgado’nun vefatı, sosyal medyada da derin bir yankı uyandırdı. X platformunda, sanatseverler ve çevreciler, onun “insanlığın vicdanı” olduğunu vurgulayan paylaşımlar yaptı. Bir kullanıcı, “Salgado, siyah-beyaz kareleriyle dünyayı değiştirdi. Onun mirası, doğa ve adalet için mücadele eden herkese ilham olacak” diye yazdı.
Bir başkası, “Fotoğraf makineli adam, kapitalist sömürüyü ifşa etti ve doğaya umut aşıladı” diyerek Salgado’nun etkisini özetledi.
Sebastiao Salgado’nun ölümü, sanat dünyasında bir devrin kapanışı olarak nitelendiriliyor. Onun fotoğrafları, insanlığın hem en karanlık hem de en umut verici anlarını yakalamaya devam edecek.
Instituto Terra’nın sosyal medya paylaşımında dediği gibi:
“Sebastiao, çağımızın en büyük fotoğrafçılarından çok daha fazlasıydı. Onun mirasını onurlandırmaya devam edeceğiz; toprağı, adaleti ve güzellikleri restore etmeyi sürdüreceğiz”