Irkçılık ve faşistlik suçlamasının arka planı

Sayın Prof. Dr. Birgül Ayman Güler’e gösterilen çirkin ve küstahça tepki; aslında milli devlete, milli kimliğe, ülkenin bölünmez bütünlüğüne ve Cumhuriyete açık ve pervasızca bir saldırıdır. Bazı kavram yanlışları aslında teferruattır. Türk’e karşı açıkça ırkçılık yapanlar, yabancıların dayattığı Türksüz ve Türk Milletini inkâr eden yeni anayasaya zemin hazırlamaktadırlar.
Son günlerde maksatlı olarak millet, milliyet, ırkçılık gibi kavramlar üzerine tartışmalar sürüyor. Sosyolojiyi ve bu daldaki dersleri önemsemeyenler, programlarda istemeye istemeye yer verenler, dersleri bazı spor programlarında olduğu gibi şişirenler, teorik ve gereksiz bilgi ile öğrenciyi dersten soğutanlar, suya sabuna dokunmamayı adet edinenler gerçeklerle yüz yüze geldiler.
Genelde aydınlarımızın ve siyasetçilerin bir kısmı maksatlı ve yıkıcı çevrelerin dolduruşuna geliyor. Birçok araştırmada marjinal durumda kalan %5 ve %7 arasında değişen bir azınlık, dış ve iç destekle yasalara ve anayasaya şekil vermek üzere, terör destekli psikolojik bir harp uyguluyor. Hiçbir ciddi devletin vermeyeceği tavizler hayali AB üyeliği uğruna verildi. AB yolu tıkanınca, terör örgütünün istekleri ortaya döküldü. 2006 yılından beri silah bırakmamış terör örgütü ile görüşüldüğü ortaya çıktı. Çirkin ilişkiyi ortaya çıkaranlar ne gariptir ki şerefsizlik ile itham edildi.
Son günlerde alevlendirilen tartışmalar mevcut anayasanın özellikle 66. Maddesinin değiştirilmesine malzeme ve gerekçe yapılacaktır. Madem ki etnik çatışma ve tartışmalar doğuruyor; şu halde milli kimlik anayasadan çıkarılmalı imiş. Bazılarına göre milli kimlik etnik çağrışım yaparmış. Almanya’da Alman, Fransa’da Fransız kimlikleri etnik çağrışım mı yapıyor? Hedef, Türkiye’nin milliyeti belirsiz bir sürü ve kalabalık haline dönüştürülmesidir.
Etnik ırkçılığa, Kürtçülüğe karşı çıkanlar aslında Kürtlere karşı çıkmıyor; Kürtleri kullananlara karşı çıkıyor. Irak’ın geçmiş Dışişleri Bakanlarından Tarık Aziz’in bir toplantıda bizimkilere “Siz Kürt cahilisiniz” diye çıkışması unutulur gibi değildir. Milli hassasiyet sahipleri ırkçılıkla ve faşistlikle suçlanıyor. Aslında demokratikleşme kılıfı altında Türk’e karşı ırkçılık yapılıyor. Demek ki bazılarına göre demokrasi ile ırkçılık bağdaşıyor! Ne enteresandır ki, dün komünistler kendilerinden olmayan herkesi faşistlik ile suçlarlardı. Şimdi ise; bu suçlama yeşil komünistlerden geliyor. Eşitlik eşitlik diye tepinenler anayasanın eşitlik ile ilgili 10. maddesini değiştirerek bizzat eşitliği tahrip etmek istiyorlar. Bazıları imtiyazlı hale getirilmeye çalışılıyor.
Türkiye’yi dağılan Yugoslavya ile bir tutmak doğru değildir. Yugoslavya II. Dünya Harbinden sonra Tito’nun gayreti ve yapıştırıcı rolü ile milliyetler mozaiği bir milli devlet şeklinde tutmaya çalıştı. Tito sonrası bu yapay birliktelik dağıldı. Türkiye’de ise bazı etnisiteler var. Hâkim kültür ve kurucu unsur Türk unsurudur. Nüfusun % 84 - % 86 ’sının anadili Türkçe’dir. Kendisini milli kimlik içinde görenler ise % 90’ları aşıyor. Türk Milletine mensubiyet şuuru etnik asabiyeti aşıyor. Yapılan bütün araştırmalar adeta yok farzedilerek Türkiye demokratikleşme tezgâhı ile çözülmek isteniyor. Bizim Anayasa’da olmamasına rağmen; Alman Anayasasında olduğu gibi yasal meşru müdafaa hakkı doğuyor.

Yazarın Diğer Yazıları