İşsizlik de kronikleşti

İşsizlik de kronikleşti

1990 yılında yüzde 8, 2000 yılında yüzde 6,5 olan işsizlik oranı, 2002 ve sonrasında yüzde 10 ile yüzde 14 arasında gidip geliyor. Dünya, işsizliği çözdü ve fakat Türkiye’de işsizlik yüzde 10 üstünde bir kronik yapı kazandı.

Kaldı ki; TÜİK tarafından yüzde 10,2 olarak açıklanan enflasyon, tarife göre değişir. TÜİK, iş arama umudu kaybolduğu için iş aramaktan vazgeçenleri ve iş aramayıp, çalışmaya hazır olanları işsiz saymıyor. Aslında bunlar da fiilen işsizdir. Toplamı yıllık ve çeyreklik bültenlerde veriliyor.

Bu hesaba göre nisan ayı işsiz sayısı 7 milyona çıkıyor. Fiili işsizlik oranı da yüzde 18,1’dir.

Öte yandan Dünya işsizliği çözmüş iken, biz işsizliğin arkasından dolaşarak, Türkiye şartlarına ve insan psikolojisine uymayan, AB standardı işsizlik hesaplarını devreye soktuk. Gerçekte ise AB toplum yapısı, işsizlik çözümleri ve kurumları bizden farklıdır. Eğer istihdam işsizliği çözmek istiyorsak, Türkiye de fiilen 7 milyon işsizin olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Öte yandan Dünya işsizliği çözmüş iken biz hâlâ kronik işsizlik yaşıyoruz. Söz gelimi, kriz içindeki Arjantin’de bile işsizlik oranı yüzde 6,3’tür.

issizlik-orani.jpg
İşsizlik hiçbir ülkenin kaderi değil. Çözmek zor değil.

1. Devlet-Piyasa arasında optimal bir denge kurulmalıdır. Bu dengenin kurulmasında, özel fayda-sosyal fayda yararlanılması gereken en iyi kriterdir.

*Bu çerçevede, altyapı yatırımlarının bütçe içindeki payını artırmak gerekir. Kamu özel işbirliği yoluyla yapılan yüksek maliyetli ve bütçeyi ipotek altına alan uygulamadan vazgeçilmelidir. Aksi halde bundan sonra Türkiye bütçe ile yatırım yapamaz.

*Devletin geri kalmış bölgelerde, o bölgenin özelliğine göre, istihdam yaratacak yatırımları bizzat yapması gerekir. Bu yörelerde oturanlar bu işletmelerde çalışmalı ve aynı zamanda ücretlerinden kesinti yapılarak bu işletmelere ortak olmaları ve sonunda bunlara devredilmesi planlanmalıdır. Bu takdirde gelir artışı ve istihdam artışı, o bölgenin kalkınmasına da imkân sağlayacaktır.

*Özelleştirme felsefesine dönülmeli, Telekom, köprüler kamulaştırılmalı, 4 kamu bankası özelleştirilmelidir. Devlet inşaat sektöründe yalnızca sosyal konut alanında kalmalı, konut sektöründen tamamıyla çekilmelidir.

2. Üretimde ithal ara malı ve ham madde girdi oranı yüksektir. Böyle olunca, işsizliği çözmek mümkün değildir. Girdi ithal ettiğimiz ülkelerde istihdam yaratmış oluyoruz. Bu nedenle her şeyden önce halen yüzde 40 üstünde olan üretimde kullandığımız ara malı ve ham madde oranını yüzde 15 seviyesine düşürmeliyiz. Bunun için içerde üretime yüksek teşvikler vermek gerekir.

3. İstihdam yükünü düşürmeliyiz. Türkiye’de istihdam üzerindeki vergi ve prim yükü, yüzde 37’den başlamaktadır. Yüksek istihdam yükü hem içeride, kayıt dışı istihdama neden oluyor. Bu sorun da haksız rekabet yaratıyor. Hem de Türkiye’nin dış rekabet gücünü düşürüyor. İstihdam yükünün daha düşük olduğu ülkelere karşı da, Türkiye’nin üretim maliyeti daha yüksek olmakta ve rekabet şansını azaltmaktadır. Yapılması gereken, istihdam yükünü yüzde 25’e indirmektir. Bu durumda kayıt dışı istihdam da azalacaktır.

4. Net olarak bilmediğimiz ve fakat 8 milyon dolayında tahmin edilen Suriyeli, Afganlı gibi yabancıdan kurtulmamız gerekiyor. Bunların önemli bir kısmı kayıt dışı çalıştığı sürece, işsizliği çözemeyiz. Suriyeli sorunu için söylenecek tek söz var: “Kendisi muhtac-ı himmet bir dede, nerde kaldı gayriye himmet ede.”

Yazarın Diğer Yazıları