Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sabahattin ÖNKİBAR

Sabahattin ÖNKİBAR

İşte fişleyenler, işte fişlenenler!

28 Şubat sürecinin sıcak günleri.
Dönemin kudretli ismi Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak gazeteci Fatih Çekirge’yi karargaha davet eder ve içki içen, içmeyen gazetecileri bildiği kadarı ile tasnif etmesini ister.
Çekirge bu talebe bozulur ve bilmiyorum deyip bunu niçin istediklerini sorar.
Özkasnak aynen şu karşılığı verir:
- “İçki içenlerin mürteci olması mümkün değildir. Bazıları kendini gizliyor, onları deşifre etmenin en kestirme yolu bu diye düşündük.”
Star Grubu’nda beraber çalıştığımız Fatih Çekirge’den birebir dinlediğim bu anekdotun aynısı ama bu sefer tersinden vizyonda!
Şimdi yapılan kimlerin içki içtiğinin kayda alınmasıdır!
Sadece o da değil!
Bu aralar gündemde olduğu için hakim ve savcıların fişlenmesinden örnekler verelim. Evet Yargıçların toplumda kimlerle arkadaşlık ettiği, hangi gazeteyi okuduğu, hangi siyasi eğilimde olduğu, Cuma namazına gidip gitmediği, mezhebi ve meşrebi, eşinin denize mayo ile girip girmediği, oruç tutup tutmadığı, çocuklarının durumu ayrıntılarına kadar kayda alınıyor ve bunların özeti sicile düşülüyor.
Hayır, aktardıklarım spekülatif bir iddia değil, bizatihi Adalet Bakanlığı tarafından kabul edilen bir uygulamadır ve savunma olarak söylenen şey de bu uygulamanın 1934’lerden beri sürdürüldüğüdür.
Doğrudur, bu ülkede fişleme çok temel bir olgudur ve Cumhuriyet’in serpilme döneminde buna ihtiyaç
duyulmuştur.
Tarihi seyir içinde komünistler, tarikatçılar ve milliyetçiler hep yakın izleme altında tutulmuştur.
Bunun sonucu olarak da Alparslan Türkeş’ten Nazım Hikmet ve Necip Fazıl’a kadar bu kesimlere mensup pek çok isim tabutluk ya da zindanlarda çile çekmiştir.
Hoşumuza gitmese de ifade edelim, maalesef Türk Milli İstihbaratı’nın bir dönem temel görevi fişçilik ve de fişlenenleri takip memurluğu yapmaktı.
Kuşkusuz devlet hafıza sahibi olmalı yani vatandaşları ile alakalı bilgileri elinin altında bulundurmalı ancak bizde yapılan fişleme genel olarak esasa dair değil, siyasi tercihlere göre yapılmıştır. Örneğin, adamın adli sicilinin yerine onun özel yaşamı, yani inancı ya da inançsızlığı gibi tercihleri kayda alınmıştır ki böyle bir şeye, adına demokrasi denen rejimde yer yoktur. Bu tür fişlemeler ancak totaliter rejimlerde olabilir.
Üzülerek ifade etmeliyiz ki bugünlerde yapılan fişlemeler geçmişte  yapılanların abartısız yüz mislidir. Öyle, çünkü bugün elektronik çağındayız ve insanları izlemek bir telefonla bile mümkündür.
Vahim olan husus, bugün fişlemeyi yapanların militan olmalarıdır. Evet bugün devletin dinleme ve izleme araçlarını elinde tutanların marjinal dinci grupların etkisinde olduğu artık kesindir ki böylelerinin yaptığı fişlemelerin neye hizmet edeceği aşikardır.
Bu grupların iki de bir Başbakan’a gidip “Asker size suikast yapacak” deyip Tayyip Bey’i etkilediği ve yönlendirdiği vakıadır.
Hiç kuşkunuz olmasın, yazımın girişinde aktardığım Erol Özkasnak’ın bakışı ne ise bugünkülerin bakışı da tersinden onun birkaç mislidir.
Dramatik olan husus, Erol Özkasnaklara yani 28 Şubatlara güya isyan eden AKP yönetimi ve güruhunun aynı metodu bugün misliyle uygulamaları ya da uygulanmasına izin vermeleridir.
Kendilerini demokrat diye satan yanaşma ya da yandaş kalemlerin, AKP fişlemesine takındığı suskunluk ve hatta onay tavrı ise onların kalite  belgeleridir...

 

BOŞUNA DEĞİL...
Meğer uçurumdan bunun için atlarmış!

Kürşat Tüzmen’i biliyorsunuz, AKP’li eski bakandır ve bakanlıktan  alındıktan sonra partisinden ayrılacağı iddia edilmişti. İşte o süreçte hatırlayacaksınız Kürşat Tüzmen bu haberler üzerine şu demeci vermişti:  “Başbakan atla desin, uçurumdan atlarım...” Doğrusu bu ya, Milli Görüş orijinli olmayan Tüzmen’in Tayyip Erdoğan’a olan bu müthiş bağlılığı ilgi uyandırmış ve gerekçesi ile alakalı olarak türlü spekülasyonlar yapılmıştı... Derken dün yeni bir haber medyaya düştü.. Meğer Kürşat Bey, yüzlerce bin(milyar) liralık iki lüks makam aracını bakanlıktan almasına ve aradan değil aylar, yıl geçmesine rağmen iade etmemişmiş.. Evet Tüzmen, yasa ve kural dışı olarak makam araçlarını kullanmaya devam ediyormuş. Dahası yine medyaya yansıyan haberlere göre devlet, Tüzmen için her ay 4 bin(milyar) lira benzin parası ödüyormuş!.. Bunlar doğruysa demek ki Tüzmen uçurumdan boşuna atlamıyormuş!.. Son bir şey; Sayın Tüzmen acaba siyasete girdiğinden bugüne olan servetini açıklayabilir mi? Bana gönderirse yayınlayacağım.

 

MESAJ...
Öcalan’dan beni
affedin tehdidi!

Yandaş ve holding medyası yazmıyor ama biz aktaralım, bölücübaşı Öcalan iki gün önce avukatları aracılığı ile kendisi için açık bir af talebinde bulunarak tehditler savurdu. Öcalan mealen kendisinin İmralı’da, yani cezaevinde ecelinden ölse bile bunun PKK tarafından farklı algılanacağını ve hadiseyi cinayet olarak yorumlayıp ülkeyi kana boğacağını söyledi. PKK önderi örtülü olarak salıverilmesinin  memleket için hayırlı olacağının mesajını verdi. Öcalan buna paralel olarak yine kendisinin eceliyle ölmesi durumunda, Başbakan Erdoğan’ın bile hayatının tehlikeye gireceği korkutmalarında bulundu. Görüyorsunuz adam müebbede mahkum bir katil ama hücresinden sadece örgütünü yönetmiyor aynı zamanda açıktan tehditler gönderiyor.. Buna izin verenlere yazıklar olsun!

 

ADI VAR... 
Sigara yasağı palavrası!

Bu sütunu izleyenler, AKP iktidarının alkışladığımız tek kararının kapalı mekanlarda sigara içilmesine yasak getirmesi olduğunu iyi bilir. Ancak şu gün itibarı ile bu takdirimizi de geri almak durumundayız. Zerre abartmıyorum, Ankara’da 100 kahvehane ve lokanta dolaşsanız 99’unda değil, tamamında sigara içildiğine şahit olursunuz. Evet artık sigara yasağının adı var, kendisi yok. Oysa toplum sağlığı ile alakalı olarak alınan böyle bir kararda esneme ve geri adım tehlikeli zira bundan sonra hiçbir konuda artık ahaliye söz geçiremez ve kural uygulatamazsınız.. Devlet her şeyden önce koyduğu kuralları takip eder. Yok bunu yapmayacak idiyse niçin o yasağı getirdi. Bu işi çözecek tek şey Tayyip Erdoğan’ın açık tavır almasıdır. Bekliyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları