Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Kahramanlık nasıl 'ihanete' dönüşür?

 

1951 yılında, soğuk bir hapishanenin demir parmaklıkları arkasında dünyaya gözlerini yumdu ünlü Fransız Mareşal Philippe Petain.

Ne 'top arabasına' kondu cenazesi, ne de bir 'devlet töreni' düzenlendi arkasından.

Çünkü 'vatana ihanetten' yargılanarak 'mahkûm' edilen bir 'Devlet Başkanı' olarak anılıyordu artık.

Oysa İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar ülkesine 'damga' vurmuş ve 'millî kahraman' olarak kabul edilmişti o.

Geçmişi, temiz bir köy hayatından başlayıp, savaş meydanlarındaki kahramanlıklara uzanıyordu.

1908 yılında 'subay' olarak askeri okuldan mezun olduğunda henüz 22 yaşındaydı.

Birinci Dünya Savaşı'nda, özellikle 'Mame Muharebelerinde' gösterdiği kahramanlık ile adını duyurmaya başladı.

Komuta kademelerini adeta yıldırım hızıyla atlayarak kısa bir zaman içerisinde 'Orgeneralliğe' kadar yükseldi.

1916'da Verdun'de 'Alman ordularını' durduran Fransız ordularına komuta ediyordu.

1917'de 'Mareşal' unvanı ile 'Başkomutanlık' görevine getirildi.

1934'te 'Savunma Bakanı', 1940'ta önce 'Başbakan' sonra 'Devlet Başkanı' oldu.

Bu sırada '64 yaşında' idi.

***

'Dinamizm', 'aksiyon', 'devlete-millete sadakat' ve 'fedakârlık' düsturları Mareşal Philippe Petain'in temel hayat felsefesi idi.

'Adı' ve 'resimleri' Fransız bayrağının yanında 'millî gururu' temsil ediyordu; 'en büyük savaş gemisi' üzerinde onun ismini taşıyordu.

Ancak 'Başkanlık koltuğuna' oturduktan sonra Petain'e bir şeyler olmaya başladı.

O eski 'gözünü budaktan sakınmayan' cesur asker gitmiş, yerine 'attığı adımdan dahi' vehim kapan pısırık bir politikacı gelmişti sanki.

Belki de 'ilerleyen yaşı' ve 'tükenen dinamizmin' bir neticesi olarak 'pasif politikaların' öncülüğünü yapmaya başladı.

Almanların İkinci Dünya Savaşı'nı başlatmaları ve akabinde Fransa'ya girmeleri ile birlikte çekildiği Vichy'de 'Almanlar ile iyi geçinme' taktiğini devreye soktu.

Belki de bu sayede ülkesini 'Hitler'in gazabından' koruyabileceğini düşünüyordu.

Bu noktada aktif mücadeleyi savunan 'Fransız millî hareketleri' ve başındaki De Gaulle ile sürtüşmeye girdi.

Millî direniş kuvvetleri tarafından yapılan 'istifa' çağrılarına kulak tıkadı.

Savaşın Almanların aleyhine sonuçlanmasının ardından 1945'te İsviçre'ye kaçtı.

Birkaç ay sonra geri döndüğünde, 'Fransa'yı bölmek', 'düşmanla iş birliği yapmak' ve 'vatana ihanet' ithamları ile yargı karşısına çıkarıldı.

'İdam cezasına' mahkûm edildi.

'İlerleyen yaşı' ve 'geçmişteki hizmetleri' nedeniyle cezası 'müebbede' çevrildi.

Ömrünün son yıllarını bir hücrede geçiren Petain, kendini bitiren bir insan olarak 'yalnızlık' içerisinde hayata gözlerini yumdu.

***

Mareşal Philippe Petain'in portresi, 'bitip tükenmez enerjileri' sayesinde savaş meydanlarında harikalar yaratan kahramanların bile 'enerjilerinin tükendiği' noktada nasıl bir 'vatan hainine' dönüştüklerinin en çarpıcı örneklerinden birisidir.

Onun başına gelenler, aynı zamanda 'şahsi hırslarını' tatmin etmek için koltuklarına sık sıkı yapışan, 'vehimler' ile hareket eden, 'esen rüzgârdan' nem kapan, kendi tükenmişliklerini ve acizliklerini 'uyum' ve 'uzlaşma' diye yutturmaya çalışan 'pasif' idareciler için bir ibret vesikasıdır.

Tarihi tecrübeler göstermiştir ki devlete ve millete 'hizmet' düsturu, ancak 'dinamizm' ve 'aksiyon' ile birleştiğinde başarı sağlayabilir.

Aksi takdirde, 'günü kurtarma' telaşı, 'rehavet' ve 'keyfiyet' baş gösterir.

'Enerjisini' ve 'şevkini' kaybetmiş; 'düşünce' ve 'kapasite' açısından yetersiz olan; toplumları sürükleyebilecek 'büyük hedefler' gösteremeyen 'statükocu' idareciler, zaman içerisinde belki 'kendileri' bile farkında olmadan 'ihanet' sürecine girebilirler.

Gün gelir, 'yapılması gerekenleri' yapmadıkları için tarih karşısında alınlarına 'hain' damgası yemekten kurtulamazlar.

***

Makamlar, mevkiler gelip geçicidir.

'Kalıcı' olan, şartlar gerektirdiğinde 'şeref' ve 'haysiyetine' leke sürmeden, 'emaneti' ehline terk edebilme erdemini gösterebilmektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları