Kalbi en çok vuran içecek ortaya çıktı. En kapsamlı araştırma sonuçları yayımlandı

Kalbi en çok vuran içecek ortaya çıktı. En kapsamlı araştırma sonuçları yayımlandı
ABD'nin San Francisco – California Üniversitesinde (UCSF) yapılan yeni bir çalışma, kalp ritim bozukluklarına neden olan etkenleri araştırdı. Listenin ilk sırasında 'alkol kullanmak' yer aldı.

Popsci''de yer alan habere göre; kalpte oluşan düzensiz hareketler bazen kalp hastalığı olanlarda bazen de sağlıklı kişilerde ortaya çıkabiliyor. ABD''de yapılan yeni bir araştırma ritim bozukluğuyla ilgili etkenleri tek tek sıraladı.

ALKOL LİSTEDE ZİRVEDE YER ALDI

San Francisco – California Üniversitesinde (UCSF) yürütülen çalışmada, kalbin tetikleyicileri arasında kafein, uyku eksikliği, sol tarafla uyunması gibi şeyler de bulunuyor. Araştırma sonucunda, kalp ritim bozukluğu dönemlerinde görülen artışın sadece alkol kullanımıyla istikrarlı bir bağlantı sergilediği ortaya çıkarıldı.

Çalışmanın yazarlarının, insanların belli tetikleyicilerden kaçınarak atrial fibrilasyon tehlikesini azaltabileceğini kararlaştırdığı belirtildi.

JAMA Cardiology bülteninde yayımlanan çalışma, iki hafta önce Amerikan Kalp Birliğinin yıllık Bilim Toplantıları’nda sunuldu.

Araştırmacılar, katılımcıların atrial fibrilasyonlarıyla ilişkili olduğunu düşündüğü çoğu şeyin aslında ilişki sergilemese de, müdahale grubunda yer alan deneklerin kendini takip etmeyen bir karşılaştırma grubuna kıyasla daha seyrek aritmi yaşadığını keşfetti.

"ALKOL İSTİKRARLI ŞEKİLDE ARTIRIYOR"

UCSF Kardiyoloji Bölümünde tıp profesörü olan baş yazar Gregory Marcus, “Bu durum, kişiselleştirilmiş değerlendirmelerin uygulanmaya müsait sonuçlar ortaya çıkardığını akla getiriyor” dedi. Marcus, “Kafein testte en yaygın seçilen tetikleyici olsa da, kafein tüketimi ile atrial fibrilasyon arasında kısa vadeli hiçbir bulguya rastlamadık. Bunun aksine, atrial fibrilasyon tehlikesini en istikrarlı şekilde artıran şey alkol tüketimi olmuştu.” diye konuştu.

ABD Hastalık Denetim ve Önleme Merkezleri, atrial fibrilasyonun Birleşik Devletler’de 150.000’i aşkın ölüme katkıda bulunduğunu ve bu oranın 20 yıldan uzun süredir artış sergilediğini aktarıyor.

İlgili Haberler