Kalkınmanın yol haritası

Kalkınmanın yol haritası

Türkiye kuruluşunun ikinci yüzyılına geçerken, bugün içinde bulunduğumuz siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlardan kurtulması ve gelişmiş bir ülke seviyesine çıkması hiç de zor değil. Niyet önemlidir. Bu çerçevede;

Büyüme değil, kalkınmayı hedef almalıyız.

Kalkınma GSYH’da büyüme yanında, sosyal gelişme, insani değerlerin artması ve demokrasiyi de kriter alan bir göstergedir. Uygulamada demokrasi talebi olmayan toplumlarda, büyüme ve kalkınma olsa da, sonuna kadar gitmiyor ve kesintiye uğruyor.

Türkiye yeniden kalkınma planları yapmalı ve kalkınma politikalarına dönmelidir.

Yerimiz Batı olmalıdır;

Demokrasinin ve bağımsız yargının olduğu tüm Batı ülkeleri kalkınmış, demokrasinin olmadığı tüm İslam ülkeleri, Asya toplumları kalkınmamış ülkelerdir.

İnsanlığın birlikte yaşamasının, devlet kurmasının nedeni, herkesin daha güvenli, müreffeh ve mutlu yaşamasını sağlamaktır. Demokrasinin olmadığı, faşist Hitler, komünist Stalin dönemlerinde ölenler ve ezilenler halk olmuştur. Ekonomik olarak da, Sovyetler Birliği’nde halk 70 yıl sürünmüştür.

İran’da Mollaların ve devrim muhafızlarının ellerindeki sopa, Demokles’in Kılıcı gibi halkın başındadır.

Şili, Pinochet döneminde bazı yıllarda büyüme yaşadı ve fakat çok sayıda insan hakları ihlalleri oldu. Düşünce özgürlüğü kısıtlandı. Büyüme topluma yansımadı.

Çoğu iktisatçı, demokrasi olmayan Çin’de yüksek büyüme var diyor. Haklılar da ama;

Bir; Çin’de büyüme normal gelişmekte olan ülkeler seviyesine geldi.

İki; Çin’de demokrasi yok ve fakat kurumsal devlet var.

Üç; Fert başına gelir, demokrasi ve hukuk ve sosyal imkânlar eksiği nedeni ile Çin gelişmiş ülke değildir.

Öte yandan Meksika, Brezilya gibi Hibrit demokrasilerin olduğu ülkelerin de dünya GSYH’sından aldıkları pay azaldı.

Meksika’nın 1980 yılında dünya GSYH’sından aldığı pay yüzde 2,33 iken 2020 de 1,28’e geriledi. Brezilya’nın ise aynı yıllar itibarıyla, 2,27’den 1,70’e geriledi.

Şanghay İşbirliği Örgütü’nde, demokratik ve kalkınmış ülke yoktur. Demokrasi ve kalkınmanın, toplumsal refahın adresi Batı’dır.

Çıkar esaslı, popülist çizgide ideolojik tuzaklardan uzak durmalıyız.

İdeoloji, tamamı teoriye ve bilgiye dayanmayan, pratik unsurların da yer aldığı, bir kişi veya bir grup tarafından benimsenen inanç kümesidir.

Siyasal İslam ya da İslami köktencilik düşünce hem dine zararlıdır; çünkü dini siyasette bir popülizm aracı olarak kullanıyor. Hem de kalkınmaya engeldir. Pratikte siyasal İslam’ı yaşayan, Afganistan, İran, Pakistan, Umman ve Yemen gibi ülkelerde bu gerçeği görüyoruz.

Eğitim kalkınmanın altyapısıdır. Türkiye’de lise eğitiminde imam hatipler dayatıldı. Liselere girişte, kılavuza göre her öğrenci, merkezî yerleştirmeyle puan esasına dayanarak öğrenci alan okulları tercih etmeden önce ilk olarak mahalli tercihlerini sıralamak zorunda. Mahallinde çoğunlukla imam hatip okulları açıldı.

Yurt dışına, akademisyen beyin göçünün artmasının nedeni de başta eğitim sistemidir.

Kurumsal devleti yeniden kurmalıyız.

Devletin kurumsal devlet olmaktan çıkıp, siyasi partilerin devleti olması, güven sorunu yarattı. Bu nedenle yerli ve yabancı yatırım sermayesi yatırım yapmıyor. Her seçimde kamu kaynaklarının iktidar partisi tarafından tek taraflı kullanıldığını gördük. Bu durum hem halkın siyasi tercihlerini etkiliyor, hem de kamu kaynaklarının verimsiz kullanılmasına ve çarçur edilmesine neden oluyor.

Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik ve siyasi istikrar sorununun temelinde devletin kurumsal yapısını kaybetmiş olması geliyor. Bu nedenle devlete yeniden kurumsal yapı getirmeden kalkınmak imkânımız yoktur.

Ekonomi yönetimi oluşturmalıyız.

Ekonomik istikrar için, devlet-piyasa optimum dengesini kurmalıyız. Altyapı yatırımlarını ve doğal tekelleri devlet yapmalıdır. Gıda güvenliğini doğrudan piyasaya girerek devlet sağlamalıdır.

Yarını görebilmek ve ekonomiyi günlük siyasi çıkarlar tuzağından kurtarmak için devlet için bağlayıcı, özel sektör için yol gösterici planlama yapmalıyız.

İktisat politikalarında değişiklik yapmalıyız. Bazıları;

*Merkez Bankası bağımsız olmalı. Banka, TL yanında kuru da gözetmeli, ama aynı zamanda kambiyo siteminde değişiklik yapılmalı, sıcak paraya kontrol getirilmeli.

*Gösterge faizi reel faiz seviyesine çıkarılmalı.

Dalgalı kur sistemi kaldırılmalı ve yarı sabit kur sistemine geçilmeli.

Bütçede meclis denetimi artırılmalı, *Cumhurbaşkanın yetkileri kısılmalı. Bütçeden doğrudan yardımlar ödeneği ile devlet her ilde bir yatırım yapmalı ve maddi yardım yerine iş imkânı yaratmalıdır.

*Zaruri Tüketim maddelerinde vergi yükü yüzde 1’e düşürülmelidir.

*Kamu özel işbirliği yatırımları, elektrik dağıtımı devletleştirilmeli, kamu bankaları özelleştirilmeli.

*İhale kanunu AB standartlarında yeniden yapılmalı.

*Tarımsal destekler GSYH’nın en az yüzde biri olarak düzenlenmeli. Organik tarım ve hayvancılık desteklenmelidir.

*Üretimin ithal girdiye bağımlılığı azaltılmalı. Bunun için ithal girdi payı yüksek olan sektörlerde ithal ikamesi politikaları uygulanmalı. Yatırımlara yüksek teşvikler verilmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları