Kemal Kılıçdaroğlu’nun Yargılanması
Sn. Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasi demeçlerinin sık sık tazminat ve ceza davalarına konu edilmesi, Türkiye'de çok partili demokrasinin mevcut durumuna dair önemli soru işaretleri doğuruyor. Bu durum, sadece bir siyasi liderin maruz kaldığı bireysel bir sorun olarak değil, aynı zamanda ülkedeki ifade özgürlüğü, siyasi eleştiri hakkı ve yargı bağımsızlığı gibi temel demokratik değerlerin tehdit altında olduğuna işaret eden geniş kapsamlı bir sorun olarak değerlendirilmelidir.
Türkiye'de çok partili demokrasi uzun ve zorlu bir geçmişe sahip. Ancak, bu sistemin sağlıklı işleyebilmesi için iktidar ve muhalefet arasında belirli bir denge ve anlayışın olması gerekiyor. Demokrasi, sadece seçimlerle sınırlı olmayan, aynı zamanda iktidarın eleştiriye açık olması, muhalefetin ise bu eleştiriyi özgürce dile getirebilmesiyle anlam kazanır. Ne yazık ki, son yıllarda iktidarın eleştirilere karşı giderek artan bir tahammülsüzlük sergilemesi, bu dengeyi sarsmış durumda. Bu durum, hem demokratik tartışma ortamını kısıtlıyor hem de muhalefetin görevini yerine getirmesini zorlaştırıyor.
Siyaseti adliye koridorlarına taşıyanlar, buna alışmamızı istiyorlar!
Sn. Kılıçdaroğlu gibi önde gelen bir muhalefet liderinin sürekli olarak hukuki baskılarla karşı karşıya kalması, iktidarın eleştiriden ne derece rahatsız olduğunun bir göstergesidir. Bu hukuki süreçler, sadece Sn. Kılıçdaroğlu'nun değil, genel olarak muhalefetin sesinin kısılmaya çalışıldığını düşündürüyor. Her yargılama, kamuoyunda geniş yankı buluyor ve bu durum toplumun adalet sistemine olan güvenini ciddi şekilde sarsıyor.
Adalet, bir toplumun temel direklerinden biridir. Adaletin olmadığı bir toplumda, ne demokrasi ne de insan hakları tam anlamıyla var olabilmektedir. Ancak, Türkiye'de son yıllarda yaşanan bu tür yargılamalar, adalet sistemine olan inancı zedeliyor. İktidara yönelik eleştirilerin hukuki yaptırımlarla karşılanması, kamuoyunda adaletin siyasallaştığı ve tarafsızlığını yitirdiği yönünde bir algı yaratıyor.
Bu durum, sadece muhalefet liderlerini değil, tüm toplumu ilgilendiren bir sorun haline geliyor. Çünkü adaletin herkes için eşit ve tarafsız bir şekilde işlemesi, demokrasinin en temel ihtiyaçlarından biridir. Eğer bu ihtiyaç karşılanmazsa, toplumda ciddi bir adalet açığı ortaya çıkar ve bu da uzun vadede toplumsal huzursuzluklara yol açabilir. Muhalefetin tutumu ve cesaretin önemi burada devreye giriyor.
Bu bağlamda, bütün muhalefetin cesur davranması ve gerektiğinde Sn. Kılıçdaroğlu'nun yargılandığı sanık sandalyesine sebep olan sözlere sahip çıkması büyük önem taşıyor. Siyasi liderler, sadece söylemleriyle değil, aynı zamanda eylemleriyle de halka örnek olmalıdır. Bu nedenle, CHP'nin mevcut Genel Başkanı Sn. Özgür Özel başta olmak üzere, geçmişte CHP'de genel başkanlık yapmış tüm liderler, bu süreçte Sn. Kılıçdaroğlu'nun yanında durmalı ve onun ifade ettiği eleştirileri sahiplenmelidir.
Bu dayanışma, sadece Sn. Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanında durmak anlamına gelmez. Aynı zamanda, Türkiye'de ifade özgürlüğünü, demokrasiye olan inancı ve adalet sisteminin bağımsızlığını savunmak anlamına gelir. Bu nedenle, CHP'nin genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları ve meclis üyeleri başta olmak üzere, geçmişten günümüze kadar CHP'den seçilmiş tüm siyasetçilerin bu konuda birlik içinde hareket etmesi gerekir.
Türkiye'de çok partili demokrasi, ciddi bir sınavdan geçiyor. İktidarın eleştirilere karşı tahammülsüz davranması, yargının tarafsızlığını sorgulatan davalar ve bu süreçlerin adalet sistemine olan güveni sarsması, demokrasinin sağlıklı işleyişini tehdit eden unsurlar olarak öne çıkıyor. Bu bağlamda, muhalefetin cesur ve kararlı bir tutum sergilemesi, demokrasiyi koruma adına kritik öneme sahiptir.
CHP'nin mevcut ve eski genel başkanları, milletvekilleri ve diğer tüm siyasetçileri, Sn. Kemal Kılıçdaroğlu'nun ifade özgürlüğü mücadelesinde onun yanında durmalı ve bu mücadelenin sadece bir kişinin değil, tüm toplumun mücadelesi olduğunu unutmamalıdır. Ancak bu şekilde, Türkiye'de çok partili demokrasi ve adalet sistemi korunabilir ve geleceğe daha umutla bakılabilecektir.
Son bir not “demokrasi mücadelesi sadece CHP’nin sorunu değildir. Bütün siyasi partiler demokrasi ile bağdaşmayan her tavır ve eyleme karşı birlikte hareket edip, demokrasiyi korumak zorundadır”…
Bizim gözaltına alınmamız sürecinde bize destek veren Sn. Kılıçdaroğlu’nu o gün yalnız bırakmayacak, şahsen yanında adliyede olacağım.
Değerli Yeniçağ okuyucuları, bugün 30 Ağustos… Türk’ün Zafer Bayramı… Kutlu olsun…
Bu vesile ile bu toprakları bizlere yurt yapan Malazgirt fatihi Sultan Alparslan ve Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu, büyük taarruzun muzaffer komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü minnet ve özlemle anıyorum… Ruhları şad olsun…