Kendini vuran Kalaşnikof!..

Kalaşnikof seslerinin vahşice yankılandığı o kahrolası günler geride mi kaldı?..
Sokaklarda zifiri dumanlar, patlayan bombalardan savrulan şarapneller, faili meçhul kılığında dolaşan ölümler ve insanlığın, şiddetin esareti altında inlediği o "terör" kabusu bitti mi dersiniz?..
Köy baskınları, yollara yerleştirilen el yapımı bombalar, "puşu"nun arkasına saklanmış sinsi tuzaklar ve insanı ölüm makinesine dönüştüren intihar saldırganlığının "canlı bomba" ikiyüzlülüğü, kan kokan etkisini yitirmeye mi başladı?..
Belli ki, Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan milyonlarca yurttaş yukarıdaki sorulara tamamen "evet" demek istiyor...
Çünkü terör ve şiddet yorgunu bir coğrafyada yakınlarını, evlerini, köylerini, yaşam alanlarını, işlerini kaybeden ve kan deryasından kurtulmak için bir bölümü de Batıya göç eden milyonlarca Güneydoğulu, onlarca kenti 1984 yılından bu yana esaret altında tutan şiddet sarmalının bir an bitmesini bekliyor...
O bitişin son dönemde sıklaşan adımlarına gelmeden önce; terörün sadece devlete değil,
bölgedeki masum insanlara da pusu kurduğu bir coğrafyada, son yıllarda yaşananlara dikkat çekmek gerekiyor...
İşte dikkat çekici olaylar sadece 1984 ile 1991 arasında köy baskınları ile masum insanların katledildiği ve bu şekilde devlete düşman kitleler yaratma stratejisinin kahredici sonuçlarından ibaret değil...
Terörizmin çocukları!..
Terör örgütünün lideri Öcalan'ın "Kürdistan'ın kurulması için bir milyon insan ölmeli" şeklindeki o dehşet verici düşüncesi bir süre sonra PKK'nın "her evden bir militan" şeklindeki adam toplama furyasına dönüşünce, askeri olarak büyüdüğünü düşünen PKK, aynı zamanda ağır kayıpların ardından sadece devletin karşısında erozyon yaşamadı, destek almaya çalıştığı kitlelerin de öfkesini çekmeye başladı...
2015 yılının Haziran ayı başlarında, bir ulusal televizyon kanalına konuşan dönemin Urfa Valisi İzzettin Küçük demişti ki;
"Son altı ayda bölgede kaçırılan çocuk sayısı 3 bin... Sadece Suruç ilçesinde 400 çocuk kaçırıldı!.. Bize gelen istihbaratlar, 'PKK her evden bir çocuğu dağa çıkarmak istiyor' şeklinde... Ayrıca Urfa'da pek çok muhtar Kobani'ye kaçırıldı... Biz bunları diğer makamlara bildirdik."
Eski Urfa valisinin dehşet verici açıklaması, şiddet sarmalının ortasında sadece huzurlarını değil, çocuklarını da kaybeden on binlerce Kürt kökenli yurttaşın üzerindeki tehdi de deşifre etmişti...
Anadolu Ajansı'nın 20 Eylül 2015'te servis ettiği bir habere göre de, 2013 yılı içinde 13-17 yaşlarındaki 140 çocukla ilgili "PKK tarafından kaçırıldı" başvuruları yapıldı...
Ajansa göre, 2014 yılında 12- 17 yaş arası 983 çocuk için benzer başvurular oldu...
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Meclis'te konuşurken gösterdiği fotoğrafları "işte çocuk teröristler" diye açıklaması da, her aileden bir çocuğun dağa kaçırıldığı bir coğrafyadan yansıyan ürkütücü manzaranın dışavurumuydu...
Sükunet arayan coğrafya...
Ülkeye, devlete, bayrağa, ulusun bütünlüğüne saygılı milyonlarca Kürt ve Arap kökenli yurttaşın da yaşadığı muhteşem bir tarih ve kültür coğrafyasıdır Güneydoğu...
Ancak Kurtuluş Savaşı'ndan önce de, cumhuriyetin kurulmasından sonra da aşiret-tarikat "isyan"larıyla  karıştırılmak istenen o coğrafyada, yabancı istihbarat gruplarının kışkırtmaları 1980'den sonra da terörü dayatırken, yalnızca Türkiye'nin o coğrafyaya bakış açısı tahrip edilmedi, aynı zamanda oralarda yaşayan milyonlarca insanı da ürküttü...
İşte yaratılan o korku binlerce insanı PKK'nın safına itti, bir bölümünü de tehdit ve silah zoruyla şiddet sarmalının içerisinde kan akıtan figüranlara dönüştürdü...
Devletin bir gaflet politikası olan "açılım" çabaları sırasında terörün bitirilmesi, kaosun huzura dönüştürülmesi operasyonu da kışkırtmalarla tüketilirken, AKP iktidarının dehşet verici siyaseti Diyarbakır'ın ortasında "hendek" çatışmalarına zemin hazırladı!..
İşte o dönemde yıkılan binlerce ev, yakılan yüzlerce işyeri, çatışmaların ortasında kalarak yaşamını yitiren onlarca masum insanın acısı ve bu olaylarla sarsılan yüzbinlerce insanın öfkesi büyük bir "kırılma"ya da yolaçtı...
Peki, bu kırılma terörle mücadele, yurttaşın şiddet olaylarına bakışı ve devlete yaklaşımı konusundaki süreci hangi aşamaya getirdi?.. Bu sorunun çok şaşırtıcı yanıtları var?..
Hakkari'de neler oluyor?..
Defalarca tek taraflı ateşkes ilan eden ancak devletin zaafı ve tavizi arttıkça, her fırsatta şiddeti dayatarak kazanım elde etmeye çalışan PKK'nın "açılım" politikasından kanlı "hendek"ler yaratması  örgütü 40 yıl sonra sarsıcı bir tükenişe sürükledi...
Kim derdi ki, Diyarbakır'ın ortasında teröre isyan ederek çadır kuran Diyarbakırlı, Mardinli, Batmanlı annelerin- babaların dağa kaçırılan çocuklarını bekleyeceğini?..
Ve kim derdi ki, dağdan inen onlarca gencin o çadırlara sığınarak ailelerine kavuşacağını, devletin rehabilitasyonu ile topluma kazandırılacağını?..
Türkiye'de terörle mücadele özellikle son 3 yılda devletin değişen politikası ile birlikte sadece dağda teröristlerle çatışmak ve ölüm hücrelerini dağıtmaktan ibaret değil.
Şiddetin adam kazanma yollarını kesmek için sosyal politikalar uygulayan devletin "teslim ol" çağrılarına 2015'ten sonra 2 binden fazla militan kulak verdi....
İçişleri Bakanı Soylu, 2014 yılında 5 bin 558  olan örgüte katılımın 2020'de 52'ye indiğini söyledi...
Soylu, on bin aileyle görüştüklerini, 230 teröristin teslim olduğunu, son 3,5 yılda ikna yöntemiyle teslim olanların 700'ü üzerine çıktığını söyledi...
Ancak örgütteki erozyon bununla da sınırlı kalmadı...
Gidişatın en çarpıcı bölümünü terörün son 40 yıldır etkili olmaya çalıştığı Hakkari'den yapılan bir açıklama öne çıkardı... Hakkari Valisi İdris Akbıyık demiş ki;
"Hakkari, tarihinin en huzurlu ve en sakin dönemini yaşıyor.
Hakkari'den 20'ye yakın aile Diyarbakır annelerinin eylemine katıldı ve çocuklarının gelmesi için çaba sarf ediyorlar. Terör örgütünde çözülme de hızla devam ediyor.
Hakkari'de 20'nin üstünde teslim olan terörist var. 2020'de bir kişi dahi terör örgütüne katılmadı..."
Evet; son günlerde Demirtaş'ın serbest bırakılması ve HDP'nin kapatılması tartışmaları zirve yaparken, Güneydoğu'da 1984'ten bu yana şiddeti dayatan kanlı gidişatı tersine çeviren olaylar yaşanıyor...
Anlaşılıyor ki, kabzası emperyalizmin elinde olan Kalaşnikof artık kendini vuruyor!!!
Umarım 2021, Doğudan Batıya, bütün yurttaşlarımız için huzurun da başlangıcı olur... 

Yazarın Diğer Yazıları