Kendisiyle çelişen bakanlık: MEB

Millî Eğitim Bakanlığı yeniden öğretim programını değiştirdi. Adına “Türkiye Yüzyılı Maarif Programı” dedi. Programla ilgili genel tutarsızlıkları belirtmezden evvel önce şu soruya bir cevap verelim: Öğretim programları sık değiştirilen bir şey mi?

Genellikle en fazla 5 yıl içinde öğretim programlarında değişiklik yapılması hem bilimsel ve hem de teknik bir konu olarak doğrudur.

Niçin?

Çünkü dünyada hızlı bir değişim yaşanmakta ve toplumların bizzat kendileri de bu yeni gelişmelere paralel olarak değişim geçirmektedirler. Var olan durum farklılaşıp değişince ister istemez ortaya yeni ihtiyaçlar çıkmaktadır.

Ayrıca, eğitimde program geliştirme, bilimsel bir alandır. Eğitim Fakültelerinde anabilim dalı olarak faaliyet gösterir. Dolayısı ile eğitim programı ve öğretim, uzmanlık gerektiren akademik bir sahadır.

Gelelim MEB’nin yeni program önerisine.

Şüphesiz bir köşe yazısında bütün programı analiz etme olanağımız yok. Yazının başında “MEB’in çelişkileri” dedim, bu çelişkileri programdaki iddialarla, bakanlık ve bürokrasisi arasındaki çelişkilerle ilişkilendireceğim.

1-Öncelikle konunun uzmanı olmam sıfatıyla şunu belirteyim: Eğitim, genel bir kavramdır. Eğitimin okullarda yapılan/verilen kısmına öğretim denir. Yani, öğretim, planlı, bir uzmanın (öğretmenin) gözetiminde verilen eğitimin adıdır. Çoğu kişi bu iki kavramı birbirine karıştırıyor. Mesela diyor ki: “Okullarda öğretim veriliyor, eğitim yapılmıyor.” Hâlbuki okullarda öğretim şeklindeki yapılan işin genel adı eğitimdir.

2-Her program ihtiyaç analizlerine (birey, toplum, çevre ve konu alanı) göre yapılır. Bakanlık, topluma bu ihtiyaçların analizleri hakkında hiçbir şey söylememektedir.

3-Tüm öğretim programlarının amaçlarını, hedef ya da kazanımlarını belirleyen dayandığı bir felsefe ya da felsefeler vardır. Yayınlanan program tasarısında bunu göremedik.

4-Programın amaçları çok soyut ve muğlak ifadelerle anlatılmış. İhtiyaçtan doğan göstergelere vurgu yapılmadığı için hangi ihtiyaca karşılık geldiği belli değil.

Gelelim çelişkilere.

1-Programın perspektifi; “Adalet, hikmet, merhamet, doğruluk, çalışkanlık, faydalı olmak ve güzellik” kavramları üzerinden açıklanmış. Bu durumda bizim hep birlikte sormamız gerekiyor: İyi de Sayın Bakan ve Bakanlık, el âleme talkını veriyorsunuz da kendiniz neden verdiğiniz talkına uymuyorsunuz acaba?

Maşallah, devri iktidarınızda adalet sorunu ayyuka çıktı. Sınavları ısrarla adaletsiz/mülakatla yapacağınızı söylüyorsunuz. Bu durumda öğretim programına “Perspektifimiz” diye yazdığınız “merhamet, çalışkanlık, doğruluk” kavramlarının ne önemi kalıyor? Çok çalışıp KPSS sınavını 90 puanla kazananın hakkını yok sayıyorsunuz.

Hani “çok çalışmanın” karşılığı?

Hani adalet?

Nerede o her bir öğrenciye kazandırmayı umduğunuz “merhamet” duygusu?

2-Yine, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli; öğrencilerin inanç, kimlik ya da sosyoekonomik durumları nedeniyle dezavantajlı olmadığı bir öğrenme sürecini tasarlar ve bu farklılıkları dikkate alarak gerektiğinde olası dezavantajları giderici tedbirlerle herkes için adil bir eğitim sürecini

tahkim eder diyor?

Bu yazılanlar, olması gereken ve fakat mevcut iktidarın yarattığı ekonomi nedeniyle olamayacak bir iddia. Daha İstanbul’daki depreme dayanamayacağı düşünülen okulları yıkıp yerine yenisini yapamamışsınız, gelmiş “herkesi eşitleyeceğim” diyorsunuz.

3-Öğrenci Profili bölümünde: “Yetkin ve Erdemli İnsan” diye başlık koymuşsunuz. Yetkin olmak için, kişinin gerekli olgunluğa ulaşmış olması gerekir. Erdem ise önce ahlak ve vicdan gelişimini tamamlamaya, sonra iyilik, doğruluk, dürüstlük gibi temel karakter özelliklerini süreğen hale getirmiş bir kişiliğe sahip olmayı gerektirir. Bu sebeple erdem, ahlakın üstünde bir değerdir.

Buradan hareketle erdemlilik, sürekli iyi, sürekli doğru ve sürekli vicdanlı olan bir karakter özelliğini, her bir insana yerleştirmek demektir.

Doğru bir karar, ama yüksek bir ideal.

Kimde var?

Bu özellikler, “sivil toplum” deyip anlaşma imzaladığınız, güya tasavvuf terbiyesi almış, elinden dilinden emin olmamız gereken tarikat ve cemaatlerde yok. En büyük torpili onlar yapıyor.

Bu ülkede soruları cemaat çaldı.

Adları cinsel istismarla anılanlar bile var.

Çocukları evlendirmeğe kalkanlarla mücadele ediyoruz.

Bırakın erdemlere sahip olmayı, erdemliliğin ve vidanın yanından bile geçmeleri zor.

4-Hazır vicdandan, adaletten, hak ve erdemden söz açılmışken, son olarak; “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” olarak adlandırdığınız öğretim programının bizatihi bu kapak adı bile ayrımcı. Parti politikasına dayalı. O hâlde soralım: İçinde, vicdan, erdem, hak, adalet yazan, güya bu kavramları her bir öğrenciye benimsetip öğretmeyi öneren bu programın kapak adı, niçin, bütün toplumu kucaklayıp, adil ve vicdanlı bir duruşu göstermiyor?

İşte bu içinde bulunduğumuz hazin durum, eğitimin sefaletidir.

Yazarın Diğer Yazıları