Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sabahattin ÖNKİBAR

Sabahattin ÖNKİBAR

Kılıçdaroğlu’na, Tunceli’ye gittiğinde bir haller oluyor!

Bendeniz keskin bir hayırcıyım. Referandumda hayır demeyi, ülke birliği ve bütünlüğüne iman etmenin temel şartı olarak görüyorum.
Ve öyle olduğu için de hayır cephesinin önderi konumunda olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun gayretlerini takdirle karşılıyorum.
Ancak bu tavrım Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı ve yapacağı yanlışları peşinen kabul ettiğim ya da edeceğim anlamına gelmiyor.
Tayyip Erdoğan nasıl benim doğuştan hasmım ya da kan davalım değilse, Kemal Kılıçdaroğlu da, ne yaparsa yapsın başımın tacı noktasında değildir.
Pek çok insan gibi benim de dünyaya bakışım, ölçülerim ve değerlerim var!
Onlarla çatışana uzak, yakınlaşana da yakın dururum!
Buradan hareketle Kemal Kılıçdaroğlu’nun son seyrinde bir noktaya takıldığımı itiraf etmek durumundayım.
Bu Kılıçdaroğlu’na ne zaman Tunceli’ye gitse bir haller oluyor!
Hatırlayın, Dersim tartışmalarında da Tunceli’deydi ve Onur Öymen’i sözlerinden ötürü istifaya çağırmıştı!
Oysa Onur Bey, CHP’nin geleneksel çizgisini dillendirmişti!
Belli ki Kılıçdaroğlu, Tunceli lobisinin etkisinde kalarak o sözleri etti!
Nitekim Ankara’ya gelip lobinin etki alanından çıkınca  söylediklerini anında unuttu!
Ve Tunceli’den ikinci görüntü:
Kılıçdaroğlu önceki gün PKK’ya genel affı seslendirdi!
Bu söz niye Tunceli’de edildi, onu hiç anlamış değilim!
Belli ki Kılıçdaroğlu yine o bildik Tunceli lobisinin kuşatmasına uğramış ve  “Kürtlerin oyunu böyle alırsın” gazlamalarına muhatap olmuş!
Kılıçdaroğlu hâlâ önce var olan yüzde 30’un üstündeki oyunu  korumanın olmazsa olmazlığının farkında değil!
Tamam Kürt oyu gelsin diye bazı sözler edilir de, edilen sözlerin götüreceği oylar da hesaplanmalıdır!
Mehmet Ağar örneğini ve ettiği  “Düz ovada siyaset” sözünün siyasi  faturasını ona, ben dahil herkes hatırlattı!
Yahu politize edilen o Güneydoğulu güruh, soyut ve hamasi bir sözle sana oy verir mi?
Ayrıca edilen o söz  PKK meselesinin yeterince kavranamadığını  da gösteriyor!
Daha önce de yazdık, Kemal Bey’in rüzgarını bir kişi dindirir ki, o da kendi yani yapacağı yanlışlardır!
Kılıçdaroğlu farkında değil, aldığı rüzgarın tamamı aslında kendi kişisel özelliklerinden ziyade toplumda AKP’ye karşı kabaran dalganın  yansımasıdır.
Tamam Kılıçdaroğlu’nun dürüstlüğü, sadeliği müspet bir özellik ama temel olgu, yıpranan AKP’ye karşı biriken öfkedir!
Ayrıca toplumdan oy almak için dürüstlüğe ilaveten her bakımdan güven vermek, yani bu adama ülke teslim edilir dedirtmek gerekiyor. Tunceli’ye her gittiğinde kafası karışan ve acayip laflar eden Kılıçdaroğlu’nun bu tarafı, göreceksiniz çok sürmez sorgulanmaya başlanacaktır.
Biz Kılıçdaroğlu’dan AKP’nin Öcalan’la buluşması rezaletini afişe etmesini beklerken o ne hikmetse  bu konuda onlarla aynı çizgiye giriyor!
Kemal Bey, AKP Habur sonrası niye geri adım attı, Öcalan’la yaptıkları son görüşmeyi ısrarla niye inkar ediyor ve 80’lik Ecevit 1999 seçimlerinde nasıl iktidar oldu lütfen sorgular mısın!..

 

TERCİH... 
İlker Başbuğ’un seyri ve finali!

1) İlker Başbuğ bakış olarak değil ama fiili olarak Özkök’le  beraberdi zira 2003-4 yıllarında yani en tartışmalı dönemde Genelkurmay İkinci Başkanı olması hasebiyle, birinci başkan Özkök’ün en yakınındaki komutandı ve bu durum da onu görevi gereği Özkök’ün yanında konumlandırdı. 2) Özkök’ü tercih sebebi aslında Büyükanıt’dan sonraki müstakbel Genelkurmay Başkanı olmasıydı. Özkök’e tavır alsaydı Genelkurmay Başkanı olamazdı ya da öyle değerlendirmiş olabilir. 3) Zihinsel dünyaları Özkök’le farklı, ancak NATO ve Pentagon olgusunu Özkök misali fevkalade dikkate alan bir komutandı. 4) Bazıları gibi kendisi ve ailesi ile ilgili zerre bir yanlışı yoktu ve iktidarın kendisi ile oynamasına izin vermedi. 5) Genelkurmay Başkanlığına atanmadan iki hafta önce Başbakanlık Konutu’nda Tayyip Bey’le yediği yemekteki bazı taahhütlerinin (Ergenekon soruşturması bağlamında) altında zaman zaman ezildi. 6) Erdoğan ve Gül’ün TSK’ya olan bakışlarını değiştirmeleri için akıl almaz çabalar sergiledi. 7) TSK en çok onun döneminde dayak yedi ancak iyi bir final ile veda etti.

 

DRAMATİK...   
CNN-Türk’ten teslim bayrağı!

Mehmet Ali Birand yine mesaj çekip doğru değil der mi bilmiyorum ama iddia büyük ve seslendiren de Hanefi Avcı’dır. Son günlerin flaş adamı Avcı, CNN-Türk’ün kendisini programa çıkarmak için aradığını, kendisinin de kabul ettiğini ancak yayın saatine az bir süre kala CNN-Türk yönetiminin bu programı iptal ettiğinin kendisine duyurulduğunu söyledi. Hanefi Avcı’nın böyle bir konuda durup dururken yalan söyleyecek hali olmadığına göre bu yapılan nedir söyler misiniz? Yok, bu iptal sorumlu konumundaki M.Ali Birand’ın eseri olamaz zira Birand’ı hepiniz biliyorsunuz, önceliği haberdir ve onun için oradadır. Belli ki emir yukarıdan yani patronajdandır.. 8 yıl önce Doğan Grubunda (Posta Gazetesinde) Ankara temsilciliği yapmış biri olarak tahminim Aydın Bey’in damada talimat verip, “Aman sırat köprüsündeyiz, Tayyip Bey’i kızdırmayalım” dediğidir... Böyle bir korku olmasaydı CNN-Türk bu dramatik duruma düşmezdi... İşte medyanın hali pürmelali budur...

 

ÖRTÜLÜ... 
Ali Kırca neden korktu?

1) Program öncesi hedefi hem Başbakan’ı, hem seyirciyi hem de patronunu memnun etmekti.
2) Kudretinin doruğunda olan Başbakan’ı karşısına alamazdı zira bu durumda işini bile kaybedebilirdi. Ayrıca ideolojik yandaşlarının dışında kimselerin programına çıkmayan Başbakan’ı konuk etmesi, kendi prestiji için çok önemliydi. Buna ilaveten, 5 milyar dolarlık özelleştirme ihalesini alan patronunun Başbakan’ı üzmek gibi bir lüksünün olmadığını biliyordu.
3) Bundan ötürü de her şeyi soruyormuş gibi yapıp aslında hiçbir şey sormamaya başladı.
4) Başbakan’a “Size muhtıra veren Büyükanıt’a niçin madalya verdiniz” sorusunu soracağına, “Son üç genelkurmay başkanının hangisi ile daha yakındınız” gibi stajyer muhabirlerin bile sormayacağı bir soruyu sorarak, aklınca hem Başbakan’ı üzmemeyi, hem de seyirciye “Bak yalakalık yapmıyorum” mesajını vermek istedi.
 5) Başbakan’ın Ali Kırca’yı terslemesi, kesinlikle kendisini sıkıştırmak ve bir yere çekmek istemesinden değil, Ali Kırca’nın yaptığı basitliği içine sindirememesindendir.
6) Başbakan’a Yiğit Bulut aleni, Ali Kırca ise örtülü yağcılık yapmıştır zira sorulması gereken gündemdeki hiç bir soruyu sormamış, bazılarının şöyle bir üstünden geçmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları