Kimlik konusu

KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Talat ile Güney’deki Rum Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın Avrupa Konseyi Parlamento Birliği’nde ayrı ayrı yapmış oldukları konuşmadan alınacak dersler vardır. Birinci ders Hristofyas’ın “Kıbrıs Cumhurbaşkanı” olarak davet edilmiş olmasıdır. Konu devam eden görüşmeler olduğuna göre davet, her iki tarafa da, Birleşmiş Milletler’de yıllardır kabul edilmiş ve yerleşmiş olan formül çerçevesinde yapılmalıydı. Buna göre “iki lider” olarak davet yapılır; resmi unvanlardan bahsedilmez, çünkü esas konu Türk tarafının Rum liderini “Kıbrıs Cumhurbaşkanı” olarak tanımadığı, Rum tarafının da Türk liderini “KKTC Cumhurbaşkanı” olarak tanımadığıdır. Avrupa Konseyi iki lideri davet ederken taraf tutmuş, Rum tarafının sahte unvanını kullanmış, Türk tarafını aşağılamıştır. Bu konuda hassasiyet gösterilmeli, bu yanlış düzeltilmeden Parlamento’da konuşulmamalı, bunun nedenini anlatmak için geniş bir basın toplantısı yapılarak Kıbrıs’ın gerçekleri kamuoyuna duyurulmalıydı.
Bunu yapmakla bazı mahfillerde “katı-uzlaşmaz-Mr.No” değerlendirmeleri yapılabilirdi, ancak yeni bir davette aynı aşağılama tekrarlanmazdı ve ilgililer de Kıbrıs meselesinin Rum liderliğinin yıkmış oldukları bir ortaklığın unvanının arkasına saklanarak Türk ortağın haklarını gasp siyasetine devam etmekte olduğunu anlamaya başlarlardı.
Sayın Talat ziyaretinin yararlı geçtiğini ifade ederken, Parlamento’dan çıkan kararı da tatsız ve görüşmeler açısından zararlı bulduğunu açıklamıştır. İşin acı tarafı böyle tatsız ve zararlı bir kararın kendisinin de “cemaat lideri” olarak katıldığı bir toplantıdan sonra çıkmış olmasıdır.
Sayın Talat’ın konuşmasını ayrıntılı bir şekilde eleştirmenin bir yararı yoktur. Bu konuşmasında “Tanımasanız da ben 25 yaşını doldurmuş, dünyadaki birçok ülkeden çok daha olgun ve demokrat bir devletin halkı tarafından seçilmiş cumhurbaşkanıyım, davetinizdeki yanlışa ve aşağılamaya rağmen size bilmediklerinizi duyurmaya geldim, ancak bu aşağılamaya boyun eğmediğimi bilmenizi isterim” demesini beklerdik. Çünkü Kıbrıs meselesi Rumların gasp ettikleri kimliğin kabul edilemez olduğunu kanıtlamamıza bağlıdır. Bunun da yolu 25 yaşını doldurmuş olan devletimize halk olarak ve idareciler olarak sahip çıkmaktan geçer. Ne yazık ki dış dünyaya verilen intiba “Var olan meşru hükümete, üniter Kıbrıs Devleti içinde, meşru Cumhurbaşkanının da duyurduğu ve Türk azınlığının liderinin de teyit ettiği gibi birleşme-bütünleşme” eksersizi başlamıştır şeklindedir. Bu nedenledir ki çıkan kararda ayrı devlet talebinden vazgeçilmesi de yer almaktadır.
Sayın Talat da gayet iyi bilmektedir ki böyle bir sonucu KKTC’nin halkı ve Türk ulusu hiçbir zaman kabul etmeyecektir. 1960 Antlaşmaları’nda var olan “kurucu ortaklık kimliğimizin öngördüğü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığında ve egemenliğinde var olan Rum halkınınkine denk hak ve yetkimiz KKTC’nin bünyesinde somut hale getirilmiştir. Sayın Talat ” Kıbrıs meselesini halletmek sözü vererek seçilmiş olduğunu “ sık sık hatırlatmaktadır, ancak bu hal çaresinin halkımızı devletsiz bırakarak, egemenlikten vazgeçerek elde edileceği konusunda bu halk kendisine yetki vermiş değildir. Hristofyas yıkıp yok ettikleri 1960 Cumhuriyeti’ni var addederek bize cemaat olarak bu enkaza geri dönmek çağrısı yaparken, KKTC Cumhurbaşkanı’nın kendi devletine ve kendi kaderini tayin etme hakkı olan halkının eşit egemenliğine sahip çıkarak konuşması hepimizin beklentisidir. Kıbrıs davası kimlik davası olduğuna göre, dünya -ve en başta Hristofyas- eşit egemen kimliğimizden ve devletimizden vazgeçmeyeceğimizi artık görmeli ve ” dostluk, kardeşlik, sevgi, Kıbrıslılık “ gibi sahte sözlerle bizi ve dünyayı kandıramayacağını anlamalıdır. Kimlik davasında kimliksiz müdafaa olmaz.

Yazarın Diğer Yazıları