Korkaklığın esareti, direnişin destanı!..

Korkaklığın esareti, direnişin destanı!..

Orta Doğu''dan eski Sovyet coğrafyasına uzanan topraklarda son 20 yılda saldırı, savaş ya da işgal adı altında yaşanan olaylarda sadece hayal kırıklığı yok, şoke edici şaşkınlıklar da var...

Milletlerin kendi kaderini tayin etmesindeki derin bir ikilemi ve çelişkiyi de dışa vuruyor bu şaşkınlıklar...

İşte o şaşkınlığın ortasında; zayıf olarak nitelendirilenlerin güçlülere karşı amansız mücadelesi ile boş vermişliğin, kaçışın ve ihanetin sarsıntısı da var...

Hiç kuşkusuz şaşkınlık nasıl düşündürücüyse, sarsıntı da bir o kadar yıkıcı ve kahredici...

Örneğin; Irak''ın işgali sırasında Saddam Hüseyin''in üst düzey askerleri ABD başkanlığındaki koalisyona satılınca, Bağdat ve çevresinde aşiretler içinde başlayan direniş bir süre sonra El-Kaide''nin de devreye girmesiyle, Amerikan askerlerine büyük kayıplar verdirmişti..

İkinci Körfez Savaşı diye nitelendirilen Irak''ın 8 yıldan fazla süren işgali sırasında, 5 bin civarında Amerikan deniz piyadesinin öldüğü de kayıtlara geçmişti...

Ancak bölgedeki kimi Arap devletleri ile aşiretlerin de alttan alta desteklediği El-Kaide, Irak iç savaşında "direnişçi" kılığında bir yandan ABD''lilere saldırırken, diğer yandan da mezhep savaşlarında Müslüman kanı dökünce, Irak''taki ihanet ve kaos daha da derinleşmişti...

Sonuç; Arap Baharı tuzağına direnmeyen bir ülkede, bir milyondan fazla can kaybı...

Yani direnmeyen Iraklılar, biraz da iç savaş sırasında başlarını kuma gömmenin kurbanı oldular...

2011''deki Libya iç savaşında ise Muammer Kaddafi''nin 40 yıl süren hükümdarlığına yönelik tepkilerden de olsa gerek, savaş kışkırtıcılığında kullanılan aşiretlerin bir bölümü rant tacirlerine karşı durmak yerine, direnişçi kılığında (sonra ise El-Kaide ve IŞİD safında) yönetime baş kaldırmışlardı...

İç ihanet Kaddafi''nin linç edilmesine kadar varmıştı ama, emperyalizme direnmek yerine taşeron olmak Libyalılar''ı da kaosun içine sürüklemişti...

İşte Irak ve Libya, iç ihanet ve emperyalizme uşaklığın acısını çekmeye devam ediyor ki, yıllardır huzur bulamıyor...

Böl-parçala-yönet stratejisinin tetikleyicisi olan iç savaş kışkırtıcılığı sırasında, Suriye''de yaşananlar ise yazının başında dikkat çekilen şaşkınlığın asıl merkeziydi...

 

Suriye''den kaçan "erkek"ler!!!

2011 yılında duvarlara Esad karşıtı sloganların yazılması ile başlayan Suriye iç savaşında, Amerikan yanlısı aşiretler ve El-Kaide- IŞİD kılığındaki paralı askerler, ülkelerini savunmak yerine, (mezhepsel kaygılarla da) Esad rejimini devirmek için taşeron olarak görev yapmaktan kaçınmadılar...

Türkiye sınırında oldum olası devletleşmeye çalışan PKK yanlısı örgütler ise (fırsat bu fırsat) diyerek, "kurt puslu havayı sever" misali iç savaşa kendi cephelerinden destek verdiler ve bölgenin bir enkaza dönmesi için çabaladılar...

Evet; konu "böl-parçala-yönet" stratejisinin işgalciliği olunca dünyanın her tarafında milletlerin direniş yapması beklenir ama Suriye''de çok farklı bir yılgınlık ve ihanet de sergilendi...

ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin baskısı sürerken ve bir yandan İran, bir yandan Rusya, Suriye''yi savunmak için destek verirken, nüfusu 22 milyonu aşan ülkeden kaçan milyonlarca insan, başta Türkiye olmak üzere bölge sınırlarına akın etti...

Şüphesiz her savaşın bir korkusu, yıkımı ve yılgınlığı vardır ama Suriye''de başrollere ihanet çıkmıştı...

Çünkü dünyanın her tarafındaki savaşlarda yaşlılar, kadınlar ve çocuklar bombalardan, kurşun yağmurundan kaçsalar da, Suriye''den kaçanların çoğunun askerlik çağında gençler olması nefret uyandırmıştı...

Genç erkekler ülkelerini iç savaşın kanlı senaryosu ile baş başa bırakarak, varlarını yoklarını valizlere doldurarak sınırlara doğru kaçmaktan utanmamışlardı...

Tıpkı Afganlar gibi, Türkiye kentlerinde milyonlarca genç Suriyeli dolaşıyor ve onlar plajlarda nargile keyfi yaparken, eğlence merkezlerinde tepinirken ya da sosyal yaşamın içerisinde her şeye boş vermişken tepki çekiyorlar...

İşte Rusya''nın Ukrayna işgalinin ardından Kiev başta olmak üzere, çeşitli kentlerde başlayan halk direnişi de, bir yandan Suriyelilerin vatanlarını savunmaktaki acizliğini, diğer yandan da Rusya gibi devasa bir güce karşı direnebilmenin şaşkınlığını sergiledi...

Molotofla savaşan Ukrayna...

Rusya''nın Ukrayna''ya saldırısı başlar başlamaz, büyük devletlerin yöneticilerinden askerî uzmanlara, diplomasiden stratejistlere kadar herkes Kiev''in, devasa bir orduya sahip olan Moskova''ya karşı dayanamayacağını anlatıp durdu...

Kiev''den internet üzerinden yayın yapan gazeteciler bile Ukrayna ordusunun Rusya''nın askerî stratejisi karşısında fazla direnemeyeceğinden yakındı...

Rusya 6 gündür, bir yandan havadan komandolar indirerek, bir yandan Karadeniz''deki gemilerden füzeler fırlatarak ve diğer yandan da birçok kentte binlerce tank ve asker konuşlandırarak Ukrayna''yı işgal etmeye çalışıyor...

Bizzat Rus haber ajanslarının (önce yayınlayıp sonra sildiği) verilere bakılırsa Rusya, Ukrayna''daki direniş karşısında onlarca uçak ve tankın yanı sıra 3500 askerini de kaybetmiş...

Ajanslar, bu kayıpların Çeçenistan''daki iki savaştan daha fazla olduğuna dikkat çekmişler...

Zelenski''nin 40 yaş üstü yurttaşlarını askere çağırmasının ardından Ukrayna''da 3 gün içerisinde sivillere 18 binden fazla silah dağıtılmış...

Bu da yetmemiş, hem askerî yetkililer hem de devlet başkanının çağrısı üzerine on binlerce Ukraynalı da, Rus tanklarına karşı kullanmak üzere molotofkokteyli stoklamış...

Kimi ahlaksızlar savaş ve göç ikileminde, Ukraynalı kadınlarla ilgili "Nataşa" tanımlamasıyla iğrenç paylaşımlar yaparken, Ukrayna ordusundaki 30 binden fazla kadın asker de Kiev ve çevresindeki direnişin içinde mücadele ediyor...

Evet; Irak''tan Libya''ya, Suriye''den Afganistan''a kadar, "Arap Baharı" tuzağına teslim olanlar, ülkelerini kan gölüne terk ederek başka ülkelerde keyif çatarak acizliği ve ihaneti sürdürürken, Ukrayna gibi küçük bir ülkede, devasa Rus ordusuna karşı devam eden halk direnişi elbette tarihe yazılacak...

Şüphesiz Ukrayna kaybetse bile, ülkelerini molotofkokteyli ile savunmak için çırpınanların mücadelesi de unutulmayacak...

Velhasıl konu "direniş" ve "zafer" olunca tüm dünyanın Türk Kurtuluş Savaşı mücadelesinden alacağı dersler var...

O dersi alanlar kazanıyor, almayanlar ise köle gibi yaşamaya devam ediyor...

Yazarın Diğer Yazıları