20 Haziran 2025’te vizyona giren “Zikir” filmi, Osmanlı döneminden günümüze uzanan bir zikir geleneğini, lanetli bir konağın tekinsiz atmosferiyle harmanlayarak sinema perdesine taşıdı.
Karanlık bir mirasın peşindeki Cabbar’ın, cinler âlemiyle mücadelesini konu alan film, hem mistik unsurlarıyla hem de psikolojik gerilim ögeleriyle dikkat çekti. Bilimsel araştırmalar ve uzman görüşleriyle desteklenen bu özgün yapım, Türk sinemasında korku türünün sınırlarını zorladı.

Filmin hikayesi, Hasan’ın ailesiyle birlikte miras kalan bir konağa taşınmasıyla başlıyor. Ancak konak, asırlık sırların ve tekinsiz varlıkların gölgesinde bir lanetin merkezi konumunda.
Hasan’ın kızı Elif, gece yarısı odasında duyduğu çocuk fısıltılarıyla dehşete düşerken, eşi Esma kanlı silüetlerin kabuslarıyla mücadele ediyor.
Konağın koruyucusu Asiye Hanım’ın hüzünlü bakışları ise gerçeğin ipuçlarını saklıyor. Hikâyenin merkezinde ise, Osmanlı’dan miras zikir geleneğinin son temsilcisi Cabbar yer alıyor.
Tılsımlı zırhı ve güçlü zikriyle cinler âlemine karşı savaşan Cabbar, bu kez kişisel bir mücadeleyle karşı karşıya.
Konağın 303 numaralı odasında saklı sırlar, lanetli olanların ihanetiyle örülü.

ZİKİR GELENEĞİ VE MİSTİSİZM: UZMAN GÖRÜŞLERİ
Film, Osmanlı döneminde yaygın olan zikir ritüellerini ve bu ritüellerin manevi dünyayla bağlantısını mercek altına aldı.
Uzmanlar, zikir geleneğinin tarihsel kökenlerine dikkat çekti:
“Osmanlı’da zikir, tasavvufi bir pratik olarak hem bireysel hem de toplu olarak uygulanırdı. Bazı ritüeller, manevi varlıklarla iletişimi güçlendirmek için kullanılırdı. Ancak bu pratikler, yanlış uygulandığında tehlikeli sonuçlar doğurabilirdi.”
Uzmanlar, filmde işlenen zikir temasının, bu geleneğin hem koruyucu hem de riskli yönlerini başarıyla yansıttığını belirtti.
Sinemalarda bu hafta: 8 yeni film vizyona giriyor!
Uluslararası alanda paranormal araştırmalarıyla tanınan Dr. Emily Carter ise, filmin cinler âlemiyle ilgili tasvirlerini değerlendirdi.
Londra’daki Paranormal Araştırmalar Enstitüsü’nde görev yapan Carter, “Cinler, farklı kültürlerde farklı isimlerle anılsa da, ortak bir inanç olarak insanlarla etkileşime geçtiği düşünülür. ‘Zikir’ filmi, bu etkileşimi psikolojik ve görsel bir gerilimle işleyerek evrensel bir korku unsuru oluşturuyor” dedi.
Filmin geçtiği lanetli konak, korku sinemasında sıkça kullanılan bir mekan olsa da, “Zikir” bu klişeyi özgün bir şekilde ele aldı.

TÜRK SİNEMASINDA YENİ BİR SOLUK
Yönetmen koltuğunda oturan isim ve yapım ekibi, henüz açıklanmasa da, filmin fragmanı görsel estetiği ve atmosferiyle şimdiden büyük yankı uyandırdı.
Uzmanlar, “Zikir”in Türk korku sinemasına getirdiği yeniliği vurguladı:
“Türk sinemasında korku türü genellikle klişelere dayansa da, ‘Zikir’ yerel bir geleneği evrensel bir anlatımla birleştirerek dikkat çekiyor. Zikir ritüellerinin sinemada bu denli derinlemesine işlenmesi, türün hayranları için heyecan verici.”
Karanlık bir miras, lanetli bir konak ve zikir geleneğinin mistik gücü etrafında örülen “Zikir”, 20 Haziran 2025’te sinemaseverlerle buluştu.
Cabbar’ın ailesini kurtarmak için ödediği ağır bedel ve 303 numaralı odanın sırları, izleyicileri korku ve gizem dolu bir yolculuğa davet ediyor.