Koyduğumuz yerde bulamadıklarımız!

Hani sık sık diyorlar ya "Eskiden şu yoktu, bugün var", "Eski Türkiye şöyleydi, yeni Türkiye böyle"… Hani gelişmişliği demirle, betonla, asfaltla açıklamaya çalışıp neleri yitirdiğimizi anlamayıp, eleştirenleri ''nankörlük''le yaftalayanlar çıkıyor ya… Onlar için hafıza dürtmeye yarayan bilançolu bir hatırlatma yapalım:

Bugün 2002''ye göre daha uzun duble yolumuz, daha fazla uçuş noktamız var ama daha az ''kardeşliğimiz'' var... Daha çok tünelimiz, viyadüğümüz, köprümüz var ama daha az ''gönül köprümüz'' var...

***

Daha uzun pistli havaalanlarımız, daha büyük otobüs terminallerimiz, istasyonlarımız, yeni limanlarımız var ama ''kavuşsak'' diye iç geçirdiğimiz daha az ''insanımız'' var...

***

Yeni yapılmış devasa adliye binalarımız, mimarîsi güzel adalet saraylarımız var ama daha az ''adaletimiz'' var...

***

Lise açar gibi her ile açılan üniversitelerimiz var ama daha az ''okuyan, yazan ve anlayanımız'', uluslar arası endekslere bakıldığında daha az ''bilimimiz'' var...

***

2002''ye göre çok daha fazla toplu konutumuz var ama çok daha az ''toplu atan yüreğimiz'' var...

***

İçeride ve dışarıda çok daha fazla düşmanımız var ama kendi aramızda çok daha az ''birlikte yaşama iradesi'' var...

***

Uzaya fırlattığımız uydular, o uydulardan yayın yapan ''satıcı, içici, pazarlamacı'' ne çok ''İslâmî'' televizyon kanalımız var ama daha az ''dindarımız'' var...

***

Yüksek tepelere kondurulan şatafatlı camilerimiz var ama o yüksek tepelerle vicdanlarını yarıştırması gereken daha az ''devlet adamımız'' ve daha az ''devlet aklımız'' var…

***

Tarih goygoyculuğu yapanların elinde güneşe doğru uzayıp şehirlerin üzerine karabasan gibi çöken daha büyük gökdelenlerimiz, denizleri, gölleri, ırmakları çevreleyen daha sert betonlarımız var ama daha az ''yeşilimiz'' var, daha az ''suyumuz'',  artık yetmeyen ''buğdayımız'' var…

***

Daha çok hastanemiz, daha çok doktorumuz var ama neci olursak olalım, kardeşliğimizin sağlığını henüz bozulmadan dert edecek daha az ''siyasetçimiz'' var,  ''kâht-ı rical meselemiz'' var…

***

Din adına tevekkülü anlatan, din tarihinden örneklerle fakirliği neredeyse kutsayan daha fazla popçu/tüccar hocalarımız var ama lüks ve şatafattan uzak kalmayı erdem kabul eden daha az ''yöneticimiz'' var...

***

Hızlı internetimiz, hızlı trenimiz var ama aynı hızda işlemeye hiç heves etmeyen daha az ''merhametimiz'', daha az ''şefkatimiz'' var…

***

Daha çok kâr yapan bankamız, daha çok bankamatiğimiz, borsada kırılan rekorlarımız, indirilip kaldırılan Dolarlarımız var ama birbirimize karşı daha az ''tahammülümüz'' var...

***

Millet olmak yerine, aynı sürgün yerinde birlikte zoraki yaşamaya mahkûm edilmiş insanlar topluluğuna dönüşüyoruz gittikçe... Son 20 yılın maddi özetini farklı yapanlar olabilir ama manevî özet böyle... 70''li yıllarda bile olmadığı kadar birbirimizden uzaklaşıyoruz, aralarımıza kalınca duvarlar örüyoruz...

Oysa biz neyi kaybedersek daha kolay telafi ederiz? Yolu, kaldırımı, istasyonu mu? Yoksa birlikte yaşama irademizi, vicdanımızı ve adalet duygumuzu mu?

İlkini, paramız yoksa, bugün olmazsa yarın yaparız, olmazsa çamurda yürürüz... Ya diğerini kaybettiğimizde, örselenen taraflarımızı nasıl telafi ederiz? Millî birliğimizi, kardeşliğimizi, bu topraklarda birlikte tutunma irademizi nasıl koruruz? Olan olmayan döviz rezerviyle, yüksek faizli kredilerle, yap-işlet-devret modeliyle veya kredi kartına taksitle olamayacağına göre!..

Son 20 yılın en üzücü bilançosu budur, bu!..

Yazarın Diğer Yazıları