KPSS'de sorulan Bozkurt Lotus olayı nedir?

KPSS'de sorulan Bozkurt Lotus olayı nedir?
Bugün gerçekleştirilen KPSS önlisans sınavından Bozkurt Lotus olayı soruldu. Peki tarihte Bozkurt Lotus olayı nedir, neler yaşanmıştır? Adli dava olarak kayıtlara geçen olay ile ilgili bilgileri derledik.

KPSS önlisans sınavından Bozkurt Lotus olayı nedir? diye soruldu. Tarihe Adli dava olarak geçen Bozkurt Lotus olayında, 2 Ağustos 1926 tarihinde Türk vapuru Bozkurt ile Lotus adındaki Fransız vapurunun Ege denizindeki Midilli açıklarında yaşadığı çatma olayıdır. Çatma olayında Bozkurt vapuru ikiye bölünerek batmıştır. Batma sonucu 8 Türk vatandaşı hayatını kaybetmiştir.

Kaza sonucunda Bozkurt battı ve yolcu ile mürettebattan 8 kişi boğuldu. İstanbul’a gelen iki geminin kaptanı tedbirsizlik ve ihmal yüzünden ölüme neden olmak suçlamasıyla tutuklandılar. Mahkeme, Eylül 1926’da verdiği kararla Türk kaptanı 4 ay, Fransız kaptanı ise 80 gün hapis cezasına mahkum etti.

KPSS ÖNLİSANS SINAVI SORU VE CEVAPLARI

hukuk.png

BOZKURT-LOTUS OLAYI CE CUMHURİYETİN HUKUK ZAFERİ

Hükümet, Türk Ceza Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca davaya Türk mahkemelerinin bakacağını ileri sürmüştür. Söz konusu maddeye göre, davanın açılması için Adalet Bakanı'nın talebi veya kazadan zarar görenlerin şikayetçi olması yeterlidir. Bu olayda da Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey, davanın Türk mahkemelerinde görülmesi kararını vermiş ve konu İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'ne havale edilmiştir. Davaya, 28 Ağustos 1926'da başlanmıştır. Mösyö Demons, Türk mahkemelerinin yetkisiz olduğunu iddia etmiş, Mahkeme ise yetkili olduğuna karar vermiştir. 

Bu olay, Türkiye ile Fransa arasında önemli bir anlaşmazlık yaratmıştır. Fransa, diplomasi yollarıyla Türkiye'nin yetkisizliğinde ısrarla, Fransız nöbetçi kaptanın tahliyesini istemiştir. Türkiye bu talebi reddederek 2 Eylül 1926 tarihinde, Fransa kabul ettiği takdirde "ihtilafın La Haye'deki Mahkemenin yargı yetkisine gönderilmesine hiçbir itirazının olmayacağını" deklare etmiştir. Bu görüş Fransa tarafından benimsenmiş ancak Divan hükmünü verinceye kadar ikinci kaptan Demons'un tahliye edilmesini tekrar talep etmişlerdir. Ağır Ceza Mahkemesi de bilirkişi heyetinin raporu hazırlanıncaya kadar tahliyeye lüzum görmemiştir. 12 Eylül 1926 tarihli celsede bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan rapor görüşülmüştür. Rapora göre, kaza sırasında her iki kaptanın da yanlış davrandıkları sabittir. Nitekim kaptanlar, raporda belirtilen hususları kabul etmişlerdir.

İkinci kaptan Demons, rapor mahkemede görüşüldükten sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasını içeren bir dilekçeyi mahkemeye vermiş, Mahkeme konuyu savcıya havale etmiş, savcı ise kefalet ödendiği takdirde tutuksuz yargılamanın mümkün olabileceği yönünde karar vermiştir. 6 bin liralık nakdi kefalet ücretiyle Lotus'un ikinci kaptanı Jean Demons 13 Eylül günü tahliye edilmiştir.

Mahkeme, 15 Eylül 1926 tarihinde Fransız nöbetçi kaptanı 80 gün hapis ve 22 lira para cezasına, diğer taraftan Türk süvarisi Hasan Kaptan’ı da 4 ay ağır hapis ve 33 lira para cezasına çarptırmıştır. 

Bu hususta Tahkimname 12 Ekim 1926 tarihinde imzalanmıştır. İlk metinde Divan'a "Türkiye, ikinci kaptan Demons'u tevkif etmekle devletlerarası hukuka uygun hareket etmiş midir?" sorusu sorulmakta iken Mahmut Esat Bey'in müdahalesi ile soru değiştirilmiştir. Bu Tahkimnameye göre Divan'ın şu hususlarda karar vermesi gerekmektedir:

"1. Türkiye, Bozkurt'un sekiz Türk denizci ve yolcusunun ölümü ile sonuçlanan batması neticesinde, çatma anında Lotus'un güvertesinde nöbetçi kaptan olan mösyö Demons'a karşı Türk hukuku gereğince ceza yargılaması başlatması ile 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan İkamet ve Adli Salahiyet Sözleşmesinin 15. maddesini ihlal etmek suretiyle devletler hukuku prensiplerine aykırı hareket etmiş midir? Etmişse, bu hareketi hangi prensiplere aykırıdır?

2. Eğer cevap olumlu ise devletler hukukunun prensipleri mucibince benzeri durumlarda tazminat ödenmesi koşuluyla, mösyö Demons'a ne kadar tazminat ödenecektir?"

La Haye'de Türkiye'yi dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey başkanlığındaki bir heyet savunmuştur.

Mahmut Esat Bey, bu konuyu anılarında şöyle anlatmaktadır:

“Bir gün Atatürk beni nezdlerine çağırdılar, meseleyi bir daha izah etmemi istediler. Anlattım ve sözlerimi şöyle tamamladım:

Paşam, La Haye Adalet Divanı’na gidelim. Kimin haklı olduğu orada meydana çıksın. Ben hakkımızdan eminim, müsaade ederseniz davamızı ben müdafaa edeyim. KAYBEDERSEM BİR DAHA MEMLEKETE DÖNMEM FAKAT KAZANACAĞIZ!.. Hem Adalet Divanı’nın önüne gitmeden Fransızların dediğini yapacak olursak Fransız Devleti’nin tehditleri karşısında boyun eğmiş olacağız, bu da onlara diğer meselelerde aynı tehditleri ileri sürme cesaretini verecektir. Halbuki La Haye Divanı’na gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez zira milletlerarası bir mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil bilakis büyük bir şereftir.

Bu sözler üzerine Atatürk bana, ‘Güle güle git, KAZANACAKSIN, KAZANAMASAN BİLE MEMLEKET SENİ BAĞRINA BASACAKTIR!’ dedi.”

Sonuç:  Batılı devletlerin kapitülasyonların fiilen devam ettirilmesi niyeti, Bozkurt-Lotus kararı ile sona erdirilmiştir. Türkiye, daha sonraki gelişmelerde uluslararası toplumda kabul edilmiş ve Bozkurt-Lotus kararının etkisi ile uzun süre kendine olan güvenini devam ettirmiştir.

BOZKURT LOTUS OLAYI SORUSUNUN CEVABI NEDİR?

KPSS önlisans sınavında sorulan Bozkurt Lotus olayının cevabı, Boğazlar Problemidir.