Londra tefecilerinin ortağı kim?

Londra tefecilerinin ortağı kim?

Herkesin ağzında 'Londra Tefecileri' var. Çözüm üretemeyen bir toplum bu gibi algı veya slogan üretmede ustalaşır. 'Londra Tefecileri' demek de bir slogandır. Aslında Londra Tefecileri diye bir finans şekli yoktur. Devlet veya özel sektör, döviz olarak borçlanmak isterse, tahvil çıkarır dış piyasada satar. Bankalar sendikasyon kredisi alır.

Söz gelimi; bu sene başında hazine 2029 vadeli tahvil ihraç ederek 2,25 milyar dolar borçlandı. Bu tahvillerin getiri oranı yüzde 9,50'dir. Dünya yüzde 3 veya 4 faizle borçlanırken, hazine yüzde 9,50 faiz veriyor.

Bugün Türkiye'nin sigorta risk primi (CDS) 5 yüzdelik puandır. Libor faizi yüzde 5,44'tür. Türkiye Libor artı bir faizle borçlanırsa, CDS ile birlikte yüzde 11,5 faiz oluyor. Demek ki yurt dışında sermayeye tefeci faizi veriyoruz. Yani yabancı fonları tefeci biz yaptık.

Dahası, hazinenin 2,25 milyar dolarlık borçlanma nedeni ile yaptığı açıklama aynen şöyledir; Tahvilin yüzde 35'i Birleşik Krallık, yüzde 21'i ABD, Yüzde 19'u Türkiye, yüzde 14'ü diğer Avrupa ülkeleri, yüzde 10'u Orta Doğu ülkelerine satıldı. Kaldı ki Londra'da tahvil satın alan bir fonun ortakları Türkler ve Araplar da olabilir.

Türkiye'nin bir yıl içinde çevirmesi gereken 205 milyar dolar dış borcu ve finanse etmesi gereken takriben 60 milyar dolar cari açığı var.

Hem döviz ihtiyacımız var, hem riskimiz yüksek ve fakat borçlanma kanallarını ve yabancı sermayeyi suçlamaktan da geri kalmıyoruz. Bunun içindir ki, dün dolar kuru 23 liraya çıktı. 7 Mayıs'ta 19,50 olan dolar kuru bu bir ay içinde yüzde 18 oranında artmış oldu.

Gerçekte ise döviz tuzağını kendimiz yarattık. Çünkü çözüm var ve yapmıyoruz.

1-Türkiye dış açıkların yarıdan çoğunu, 2022'de yüzde 80'ini, Rusya ve Çin'e karşı veriyor. 2022 yılında Rusya ve Çin'e karşı verdiğimiz dış ticaret açığı 86 milyar dolar oldu. Türkiye'nin 2022 toplam cari açığı ise 48 milyar dolar oldu.

2023 ilk 4 ayında Çin'den ithalatımız 14,1 milyar dolar, Çin'e ithalatımız 0,9 milyar dolardır.

Eğer Türkiye, Rusya ve Çin'e kota getirir, ithalatını yarı yarıya azaltırsa zaten başka bir önleme gerek kalmadan cari açığımız kalmaz.

2000 yılında Çin'de fert başına GSYH 2,100 dolar iken, Türkiye de 4,249 dolar idi.

Aradan geçen 21 yılda, 2021 verilerine göre Çin'de fert başına gelir 12,551 dolara, Türkiye de ise 9,661 dolara yükseldi.

Çin'in hızla büyümesi ve zenginleşmesine doğrudan yabancı yatırım sermayesi neden oldu.

Sermaye birikimini tamamladıktan sonra yabancı sermayeye ihtiyaç kalmayabilir. Ama bugün maalesef yabancı sermayeye muhtacız. Ama gelmiyor.

yatirim-sermayesi.png

2-Yabancı sermaye girişini özendirmek gerekir.

Önce hukuki ve demokratik altyapıyı düzenleyerek, sermaye için güven ortamı oluşturmak gerekir. Sonra yabancı sermayeyi teşvik kararları alınması gerekir. Yabancı sermaye çeken ülkelerden;

Çin, teknolojik yatırım yapan yabancı sermayeye teşvik veriyor.

Hindistan, üretim yapan yabancı sermayeye ikinci el sermaye malı ithal izni veriyor. Lisanssız ihracat yapma hakkı tanıyor.

Polonya, özel ekonomi bölgeleri oluşturdu ve tam ve kısmi kurumlar vergisi muafiyeti ile, gümrük vergisi muafiyeti tanıyor. Belli bir sınırın üstünde yatırım yapıp, istihdam yaratanlara yüzde 50 mali destek veriyor.

Bu önlemler kısa dönemde uygulamaya girer. Orta ve uzun dönemde de ithal girdiyi içeride üretmenin yolunu bulmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları