Medya Arkası (07.10.2016)

Medya Arkası (07.10.2016)
Köşe yazarlarının bugünkü gündeminde 15 Temmuz ve FETÖ, Başika meselesi ve Türkiye-Ukrayna karşılaşması vardı.

Fetö'cüler çok vizdansızmış  / Mehmet Tezkan / Milliyet

FETÖ’cü polis-savcı-hâkim üçlüsünün kurduğu tezgâhların, kumpasların haddi hesabı yok..
Bu üçlüye zaman zaman askerler de katıldı..

Generaller, albaylar kendilerinden olmayanları saf dışı etmek için kumpas kurdu..
Zaman zaman üst düzey bürokratlar devreye girdi..
TÜBİTAK, Adli Tıp gibi kurumlar tezgâhın parçası oldu.. 
Darbenin..
Veya ülkeyi işgal etmenin zeminini hazırladılar..

Çok insanın canını yaktılar.. Devre dışı bırakmak için akıl almaz suçlamalarda bulundular..
Kimini darbecilikle..
Kimini casuslukla.. 
Kimini PKK’yla işbirliği yapmakla..
Kimini suikast hazırlığıyla suçladılar..

Sahte belgeler, sahte gizli tanıklar devreye sokuldu.. Bilgisayarlara, flaş belleklere bilgiler yüklendi..
İnsanlar adını bile bilmedikleri örgütün üyesi yapıldı..
Kimi kahrından kanser oldu, kiminin kalbi iftirayı kaldırmaya yetmedi.. 
İftiranın her türünü denediler ama içlerinden biri; FETÖ’cülerin vicdansızlıkta sınır tanımadıklarının belgesiydi..

Denizci Yarbay Ali Tatar’ın intiharını hatırladınız değil mi?
Niye intihar etmişti!.
Hukuk- suzluğa dayanamadığı için mi?
Gerçi son mektubunda böyle demişti ama hayır..
Yarbay’ın flaş belleğine sadece birtakım suç isnatları yüklememişler.. Sadece terör örgütlerle bağlantısı olduğunu gösterir belgeler koymamışlar.. 
Şeref ve haysiyetiyle de oynamaya kalkmışlar..
İki çocuk babası Yarbay’ın flaş belleğine çocuk pornosu yüklemişler..
Şerefsizliği düşünebiliyor musunuz?

***

Mağduriyet olmasın ama ya sahte mağduriyetler / Mehmet Ocaktan / Karar

15 Temmuz’da FETÖ yüzünden başımıza bir melanet geldi ve şimdi bir taraftan bu travmayı atlatmak, bir taraftan da millete ihanet eden bu çeteyi devletten temizleyerek yargı önüne çıkarmak için zor bir mücadeleyi yürütüyoruz.

Yıllarca neredeyse devletin bütün katmanlarına sızan, bununla da yetinmeyip iş alemini ve sivil toplum örgütlerini ele geçiren ve sayıları yüzbinleri bulan bir örgütten söz ediyoruz.

Bu öylesine zor bir süreç ki hem memleketi o gece uçurumun kenarına getiren din taciri kötülük örgütünü adaletle yargılayacaksınız, hem de kuru ile yaşı birbirinden ayıracaksınız.

Şunu unutmayalım, Fetullah’ın adeta efsunladığı bu insanlar 40 yıldır her mekana ve duruma göre şekil alıp kendilerini gizleyerek bugünlere geldiler. Darbe gecesi yaşanan bir örnek var ki insanın kanını donduracak nitelikte, medyaya yansıyan haberlerden hatırlayalım; 15 Temmuz gecesi darbeciler Ankara’daki Türksat Kampüsünü basarak tüm televizyon yayınlarını kesmek istemiş fakat, Tesisler İşletme Müdürü Ahmet Özsoy’un canını feda ederek ortaya koyduğu direniş ile bunu başaramamıştı. Özsoy’u şehit eden FETÖ’cü askerin bir süre sonra yanındakilerden istediği suyu çömelerek ve besmele çekerek üç yudumda içmesi etrafındakiler tarafından yadırganınca “Niye yadırgıyorsunuz ki, bu arkadaşınız şehit oldu. Biz de şehadet şerbetini içerek buraya geldik” ifadelerini kullanıyor. Bu sapkınlığın bir izahı olabilir mi? Biz yok zannediyoruz, onun adanmışlık duygusuna göre belki de bu dini bir vecibe...

***

Başika önerisi / Muharrem Sarıkaya / Habertürk

Başbakan Binali Yıldırım’ın da vurguladığı gibi Ankara, “Türk varlığının Başika’da kalmasında” kararlı.

Ancak bunu da dayatmacı değil, uzlaşmacı kararlılık içinde gerçekleştirmek istiyor.

ABD ve Irak kesimlerinden de gelen haberlere göre, Ankara krizi yatıştırıp uzlaşıyı öne çıkaracak ara formül geliştirmiş.

Ankara ürettiği formül konusunda Bağdat’la arabuluculuk yapması için Washington’dan ricada bulunmuş.

Ankara’nın da doğruladığı formül, bölgede bulunan her kesimin birbirinden kaynaklı kaygıları gidermekle birlikte, gelecekte de işbirliğini üretecek içerikte.

İLETİLEN FORMÜL

Ayrıca Başika’da bulunan ve bölgedeki birçok ordudan daha askeri disiplin ve eğitime kavuşmuş 5 bini aşkın gücün Musul operasyonunda etkin kullanımını da sağlayacak nitelikte.

Ankara, bu durum anımsatılarak şu formülü geliştirmiş:

“Başika Kampı’nı bölgedeki tüm koalisyon güçlerinin ve Irak ordusunun da kullanımına açalım. Kamptaki eğitimcilerimiz Bağdat yönetiminin belirlediği kamplarda da eğitim versin... Buradaki güçlerin Musul operasyonunda belirlenen koşullar içinde kullanılması için de Türkiye olarak katkı verelim.”

Henüz yanıt gelmemiş, ancak kabul edilmese de Türkiye oradaki varlığını sürdürmekte kararlı...

Dolayısıyla öneri, birçok sorunu ve çıkabilecek çatışma alanlarını ortadan kaldıran ve Bağdat’ı da rahatlatan nitelikte.

***

Fetullah Gülen'in son konuşmasındaki şifre / Ahmet Hakan / Hürriyet 

Gülen'in son konuşmasını dinledim.

Resmen yakınıyordu:

- “Cübbemizin renginden bile şifre çıkarıyorlar” diyordu.

- “Şuradan kalkıp şuraya oturuyoruz, şifre diyorlar” diyordu.

- “Ne yapsak altında bir şifre arıyorlar” diyordu.

Sonra da hükmünü veriyordu:

“Tımarhanelik bunlar!”

Adamdaki pişkinliğe bakın hele!

- Sanki gizlilikle, mesajcılıkla, şifrecilikle, sinsilikle, takiyecilikle falan zerre alakası olmazmış gibi...

- Sanki “ByLock” diye sistem kurup on binlerce kişinin kendi aralarında gizli darbe haberleşme yapmasını temin etmemiş gibi...

- Sanki 40 yıl gizlice adam yetiştirip Cumhurbaşkanı’na yaver olan sözde subayı bir işaretiyle harekete geçirmemiş gibi...

- Sanki 1 dolarlık banknotlar üzerinden devletin içine sızdırdığı adamlarına şifreli mesajlar vermemiş gibi...

- Sanki Pensilvanya’da takkesini şöyle bir elleyince Türkiye’deki savcılarının ileri atılmasını sağlamamış gibi...

“Her hareketimizden şifre çıkarıyorlar, deli bunlar” diyerek...

Artistlik yapıyor.

Fetullahçılardaki şu pişkinlik potansiyeli, beni oldum olası hep hasta etmiştir.

***

Başika krizinin perde arkası /  Sami Kohen / Milliyet

Türkiye ile Irak arasında patlak veren Başika krizi, Ortadoğu’daki diğer birçok mesele gibi, çok yönlü, karmaşık bir uyuşmazlıktan kaynaklanıyor.

İlk bakışta olay basit görünebilir. Şöyle ki, Türkiye vaktiyle Bağdat ile varılan bir mutabakata göre, Iraklı askeri personeli yetiştirmek üzere Musul’a yakın bir yerde, Başika kampını kurdu. Şimdiye kadar bu kampta IŞİD’e karşı savaşacak ve Musul’u onun işgalinden kurtarmaya yardım edecek bir güç oluşturuldu. Bu amaçla kampta modern donanımlı bir Türk askeri varlığı da vücuda getirildi...

Ne var ki bugünkü Irak hükümeti Türkiye’nin böyle bir üs kurmasına karşı çıkıyor. Gerek Irak Temsilciler Meclisi gerekse Başbakan Haydar el Abadi’nin yönetimi, Ankara’ya böyle bir izin verilmediğini öne sürerek bu kampın kapatılmasını istiyor...

Bu anlaşmazlığın bu hafta ortaya çıkmasını tetikleyen olay, Ankara’da Millet Meclisi’nin Irak’taki Türk askerlerinin görev süresini bir yıl daha uzatmaya karar vermesidir. Buna karşı Bağdat’ın sert çıkışı ve Ankara’nın buna tepkisi, iki ülke arasında ciddi bir gerginlik yarattı...

İleri karakol

Aslında bu krizi besleyen perde arkası faktörler var.

Irak’taki siyasi gelişmeler öteden beri Ankara’da büyük rahatsızlık yaratıyor. Bu gelişmelerin başında ülkenin mezhepsel çatışmalara, etnik bölünme hareketlerine ve IŞİD’in Musul bölgesini işgal etmesine sahne olması, ayrıca Şii kökenli El Abadi’nin yanlış politikalar izlemesi geliyor. Bu kaotik durumdan en çok yararlanan İran Irak’taki Şii nüfuzunu pekiştirmeyi başardı... Öte yandan, yakında hayata geçirilmesi beklenen Musul’u IŞİD işgalinden kurtarma operasyonuna TSK’nın Başika’da yetiştirdiği Sünni ağırlıklı güçlerin dahil edilemeyeceği yönündeki haberler Ankara’da ciddi endişeler yarattı.

***

Yanlış penaltıyı verdi / Deniz Çoban / Fanatik

Alman hakem Manuel Grafe, 33 ve 34. dakikada Emre Mor’un ceza sahasında yerde kaldığı her iki pozisyonda penaltı vermedi ve hata yaptı. İkinci yarıda Cenk’e çaldığı penaltı ise çok ucuzdu. Oyunu devam ettirmeliydi.

Alman hakem Manuel Grafe, maç boyunca kartuygulamalarında ve faultespitlerinde standardı yakalayamadı. Oyuncumuz Caner’e çok müsamahalı davrandı. Klasik Alman ekolüne ve otoritesine sahip Grafe’nin bu tavrı bizim avantajımıza oldu. Maçın 87. dakikasında daha önce sarı kartı olan Ordets bir serbest vuruş öncesi oyuncumuzu iterek düşürdü.

Topun olmadığı  alanda yapılan bu hareket kesinlikle sarı kart olmalıyken, anlaşılmayacak şekilde hakem kartını bir başka oyuncuya gösterdi ve Ordets oyundanatılmadı.

23. dakikada A Milli Takımımız aleyhine çaldığı penaltı düdüğüne diyecek bir sözümüz yok. Ömer Toprak dikkatsiz davrandı ve penaltıya sebebiyet verdi. Ancak 33’te Emre Mor’a Ukraynalı savunma oyuncusu Sobol’un yaptığı harekete penaltı düdüğü çalmayarak bu kez hatalıydı.

Ukraynalı savunma oyuncusu, Emre’nin sol ayağındaki topa ters ayağıyla müdahale etmeye çalıştı. Doğal olarak top Sobol’un oynama mesafesinin uzağında kaldı ve yaptığı hamle Emre’yi yerde bıraktı. Bu hareket penaltıyı gerektiriyordu.

***

Emre ateşledi… / Turgay Demir / Fotomaç

Maçın ilk bölümünde bizimkiler ayakkabılarını ters giymiş gibiydiler. İki pas yapamadık, top tutamadık...
Sahadaki dizilişimizde Emre Mor ve Hakan Çalhanoğlu'nun arasında 40 metre mesafe var. Biri diğerini göremiyor bile! Tolga-Topal ikilisinin önünde CanerÇalhanoğlu- Emre üçlüsünü kullansak, nasıl olurdu ki! Her neyse… Ukrayna takımı da bizim gibi 4-4-2 dizilişinde dizildi sahaya ama onlar da herkes yerli yerindeydi!. Konoplyanka ve Yarmolenko her iki kanadımızı bayağı bi hırpaladılar.
Bu görüntüye rağmen penaltı olmasa, gol atmaları zordu.
Alman hakem önce devam dediği pozisyonda yardımcısına uydu ve rakibin işini kolaylaştırdı!..
Aynı Alman, Emre Mor'a yapılan penaltıyı göz göre göre yedi, dahası beş dakika sonrasında uydurma bir faul vererek resmen sobelendi!
Yediğimiz ikinci gol skandaldı, bu seviyede böyle goller yenmez!.. İki farkı kalemizde görünce bizim çocuklar biraz da olsa gayrete geldiler.