Menin elim...

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, “Ülkemizin adı, Orta Asya’daki diğer devletlerde olduğu gibi ‘istan’ ekiyle bitiyor. Belki zaman içinde ülkemizin adının Kazak Eli’ne dönüştürülmesi düşünülebilir” demişti. Geçmişte başkent Astana gibi Nazarbayev tarafından alınmış pek çok cesur kararda başarı sağlandığı hatırlanacak olursa konunun daha dikkatli irdelenmesi gerekmektedir. Nazarbayev bu konudaki ilk işaretleri 14 Aralık 2012’de ülkenin 2050 yılına kadar olan gelişme stratejisini açıklarken vermişti. Ülkenin kazanım ve hedeflerinin vurgulandığı bu konuşmada net olarak Kazaklara yönelik bir hitap şekli ortaya konulmuş, 2025 yılında Latin alfabesine geçileceği ve bu süre içerisinde Kazakça’nın ülkenin her yerinde kullanılan en kapsayıcı dil olacağı ifade edilmişti. Aynı konuşmada Kazakistan’daki tüm halkların birlik ve beraberliğinden asla taviz verilmeyeceği de belirtilmişti. Ülkenin “Elbaşı” Nazarbayev’in 1991’den bu yana tüm vatandaşların birlikteliğini temsil eden nihai unsur olduğu düşünüldüğünde “Kazak Eli” şeklindeki yaklaşımların bütünleşmenin farklı yansımaları olarak değerlendirilmesi mümkündür. Zira Kazakistan milli marşında 7 kez “el” kelimesi geçer ve bunların en önemlisi “menin elim” ifadesiyle ortaya konulan birliktelik vurgusudur.

Türkeli-Kazakeli

Büyük Türkçü Ahmet Zeki Velidi Togan 1942’de Türk Yurdu dergisinde kaleme aldığı makalesinde şöyle demektedir: “Bir kısım kişilerin Türkistan yerine “Türkeli” tabirini kullanmaya başladığını duyduk. Bütün Orta Asya ve İdil bölgesindeki Türklerin yaşadığı yerler için kullanılan bu ifade uygundur. Çünkü farsça “istan” ekini Kazakistan gibi ülkeler için kullanmak mümkün ise de tarihi alışkanlıklara uymaz. “El”eki “budun” kelimesinden ayrı olarak bir memleket ve ülke sahibi olan halkı ifade eder. Togan, 1943’te “Türkili Haritası ve Ona Ait İzahlar” adlı kitapçıkta ise şu ifadeleri kullanmaktadır. “Manasını ifade eden bir Türkçe kelime yokmuş gibi “istan” eki bu zamana (1943) uygun değildir. “El” kelimesi daha ziyade kavmiyet ile bağlı ise de bu kelime eski Orhun yazısındaki şekliyle pekala memleket manasında kullanılabilir. “Togan aynı çalışmasında “Türkili” tabirinin kullanılmasını desteklediğini ve bu tabirin 1917’de Türkçü-Özbek yazarlarından Hokantlı Zairi ile Türkistan’da çalışan Azerbaycanlı Emir Efendizade tarafından da kullanıldığını belirtmektedir.
M.Kemal Atatürk ise Türklerin anayurdundan söz ederken “Türk Milleti Asya’nın garbında ve Avrupa’nın şarkında olmak üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayırt edilmiş, dünyaca tanınmış büyük bir yurtta yaşar... Onun adına Türkeli derler...” demektedir.
Her iki yaklaşım tarihten günümüze Türk kökenli halkların birlikteliğine ve yaşadıkları topraklara vurgu yapmaktadır. Bu bakımdan Kazak Eli isminin Kazakların tarihi açısından belirli bir kapsayıcılık taşıdığını ifade etmek mümkündür. Buradaki en önemli husus Kazak Eli’nin Kazak halkının yanı sıra Kazakların yaşadığı toprakları bir arada vurguluyor olmasıdır. O halde Kazak Eli denildiğinde bugünkü Kazakistan üzerinde yaşayan Kazaklar anlaşılabileceği gibi, Kazakistan dışında bulunanlar da düşünülebilir. Ancak meselenin hukuki boyutları bir tarafa bugün Rusya’nın Kırım’da ortaya koyduğu tavır ve Post-Sovyet coğrafya özlemi, bölgesel ve demografik gelişmelerle şekillenen sosyal problemler dikkate alınırsa, Kazak Eli konusunda atılacak adımların ciddi endişeleri beraberinde getirdiği görülmektedir. Bu konuya ilerleyen yazılarımızda devam edeceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları