Milliyetçiliği reddetmek...

Bazılarının eski alışkanlıkları dolayısıyla yumuşatarak yurtseverlik dediği milliyetçilik kimsenin tekelinde değildir. Keşke her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı milli ve manevi değerler, milli menfaatler, milli bağımsızlık, ülkenin birlik ve bütünlüğü, milli kimlik ve Türkçe konularında aynı hassasiyeti gösterebilse... Anlamlı, şerefli ve haysiyetli tavır ve düşünce bazılarının da tekeline biraz olsun girebilse... Ama bu böyle olmuyor. Birileri sanki ülke kaynakları ve milli menfaatler babalarından kendilerine miras kalmış gibi, bunları ona buna dağıtma, zedeleme ve bağışlama ile meşguller...
Bu satırları yazarken yeni Milli Eğitim Bakanımızın ilk iktidar yıllarında söylediği bir söz var ki hatırlamamak mümkün değil. Çiçeği burnunda bakanımız “Milliyetçilik gerilerde kaldı, artık küreselleşme esas” benzeri laflar etmişti. Ne garip ki küreselleşme, süper güç ve blokların önü açılmış milli devletleri kendilerine itaate zorlaması, tepki yapmış, yükselen milliyetçilik kendisini hissettirmişti. Bu önemli gelişme bazıları için hiç de önemli değildir. Onlar yıllarca kulaklarına fısıldananların dışına iradelerini kullanıp çıkamazlar.
Bazıları eskimiş bir modayı tekrar canlı hale getirmeye çalışıyorlar. Milli kimlik ve milliyetçiliği içlerine sindiremeyenler, değişik ideolojik kalıplar gereği yine milliyetçi duruş karşıtlarıyla iç içe ve dayanışma içindedirler. Bu ihanet ittifakı genç nesillerin İslam’a bakışını değiştiriyor ve onları dinlerinden soğutuyor. Samimi bir Müslümanın bu yanlışları yapması mümkün olamaz. Ama İslam’ı ve her kutsal değeri kullanıp istismar etmekten çekinmeyenler bundan rahatsız değillerdir. Dün komünizmin kızılı ile uğraşanların bugün önlerine “yeşil”i konmuş bulunuyor. Kızılı gibi yeşili de milli devlet, milli kimlik ve Cumhuriyet karşıtı... Türkiye’yi Türkiye yapan değerlerle kavgalı...
En son ve en gelişmiş din olan İslam bilindiği gibi evrenseldir ve çağlar üstüdür. Müslümanın milliyetsiz ve milli kimliksiz olmasını önermez. Aksi halde, İslamın gelişmesini engelleyen yine bazı Müslümanlar olur. İslamla şereflenmiş bir Alman’a, Fransız’a, İngiliz’e iyi ve makbul Müslüman olabilmesi için; milliyetini, milli kimliğini çöpe at da gel mi diyeceğiz? Böyle bir şey olabilir mi? Yine bir yabancı ülkede engelleri aşarak bürokraside önemli bir yer işgal ettiğini varsaydığımız bir Müslüman; ülkesinin çıkarlarını, yasalarını, vatandaşlığını bir tarafa atarak sadece aynı ümmete mensup olma duygusunu mu öne çıkaracaktır? Bu mümkün mü? İslam âlemine mensup olma bilinci çok güzel bir duygudur. Aslında duygudan uygulamaya dönmesi gereken bir konudur. Ülkeler milli kimliklerine göre farklı bir üslupla İslamı yaşayabilirler.
İslam ülkeleri arasındaki işbirliği ve dayanışma oldukça zayıftır. Dünyanın farklı bölgelerinde Müslüman kanı akarken Müslüman ülkelerin büyük çoğunluğu sessiz kalır ve tepki göstermez. İsrail ve ABD’nin hoşuna gitmeyecek politikaları uygulamaktan kaçınırlar, Balkanlarda âtıl duran fabrika ve tesislerin özelleştirilmesinde Ortodoks Hıristiyan dayanışmasını gördükçe insan üzülüyor. İslam ülkelerinin önemli bir bölümünde Batı destekli iktidarların bulunması gerekli işbirliğinin önündeki asıl engeldir.
Aslında milli irade üzerinde Batı ipoteği sürdüğü sürece halk ile yönetimler duygusal yakınlık kurmuş olsalar da demokraside yabancılaşmanın güçlenmesi önlenemez.

 



Ülkücü câmianın seçkin siması, keskin kalemiyle, kıvrak üslûbuyla, araştırmalarının ciddiyetiyle, benzersiz nezaketiyle tanınan; fedakârlık âbidesi, can ve kan kardeşim sevgili Necdet Sevinç Hakk’ın rahmetine kavuştu. Kendisine Ulu Tanrı’dan rahmet, başta ailesi olmak üzere sevenlerine sabırlar dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları