Milliyetçilik düşerse...

Milliyetçilik, milli devletin sigortasıdır. Milliyetçilik güçlü olduğu müddetçe kabileleşme, etnik parçalara bölünme gibi bir durum söz konusu olamaz.

Onun için devletin vasfını değiştirmek isteyenler önce milliyetçilikle oynarlar. Onu zayıflatmak, etkisizleştirmek için çeşitli yöntemler denerler. Milliyetçilik Güç kaybedince de milli devlete çullanmaya, onu tahrip etmeye başlarlar.

Türkiye tam da öyle bir süreç yaşıyor. Elli parçaya bölünmüş, öncelikleri farklılaşmış bir sürü milliyetçi yapılanma var. Bu yapılanmalar küçük gruplar halinde oldukları için tehditlere karşı koymada, toplumu seferber etmede yeterince başarılı olamıyorlar. Her birinin etkisi kendi klanıyla sınırlı kalıyor.

Siyaset, kişisel ikbal için yapılmaz, millet için yapılır. Son yıllarda millet sadece bir slogan ve iğfal aracı oldu. Hizmete talibim diyenlerin çoğu kendi geleceğini garantiye almak için siyaset yapıyor. Milletvekilliğinde emekliliği ortadan kaldırın bu beylerin çoğu meclisin önünden bile geçmez.

Birçok ülkede vekillerin başka iş yapması yasaktır. Doğru olan da budur! Meclise girenin davası millet olmalıdır.

Evet, bugün milliyetçilik kara baharını yaşıyor. Kurulan tuzaklarla mücadele edemiyor. Gözümüzün önünde tarih çarpıtılıyor. Türk milletinin kanıyla kazandığı zaferler başkalarına mal ediliyor.Devleti başkalaştırmanın yolu önce tarihi başkalaştırarak açılıyor. Çünkü devleti değiştirmek tarihi değiştirmekle başlar. Malazgirt’te bu yapıldı, yarın milli mücadeleyi de Türkler yapmadı diyebilirler. Bir milleti değersizleştirmenin yolu önce onu tarihten silmektir. Göreceksiniz, sıra Kosova’ya, İstanbul’un fethine, Mohaç’a ve diğerlerine de gelecek.

Bütün bunlar olurken milliyetçilerin ayağa kalkması, bu sinsi oyunu bozması gerekirdi. Birkaç cılız tepki ve bir iki yazının dışında iktidarı duraklatıcı bir tepki olmadı. Sorsanız bu milletin yarıdan çoğu milliyetçiyim der, ama çoğu milliyetçilikten habersizdir.

Sığınmacılara, etnik gruplara göre bir tarih yapılıyor, milli ve güçlü bir tepki gelmezse ardından onun devlet biçimine sıra gelecek.

Milli devlet,milliyetçilikle yaşar. Öyleyse milliyetçilerin güçlü olması, güçlendirilmesi gerekir. Bunun birinci yolu hırsları bir tarafa bırakarak birlik olmaktır. Dağılarak, parçalanarak güçlü ve ülke meselelerinde belirleyici olamazsınız. İkincisi belki birincisine işlerlik kazandıracak olan da, satın alınamayacak öncülerle yola çıkmaktır. Öne geçenlerin başka yere geçmeyeceğine toplum emin olmalıdır. CB seçiminde güya milliyetçileri temsil ettiği sanılan bir adayın ilk virajda karşı tarafa geçmesi, eski bir parti başkanının Saray’a çıkması milliyetçi camiada ciddi bir inandırıcılık sorununa nede oldu. Bundan sonra milliyetçiler yoğurdu üfleyerek yiyeceklerdir. Siyasette birlik güven ve itimatla yürür. Bahsettiğim/ bahsetmediğim kimi kötü örnekler bunu çok zor hale getirdi. Yine de hiç bir şey imkansız değil. Bu kuyudan çıkmak için milliyetçilerin el ele vermesi şarttır. Sesimiz ego duvarlarını aşamazsa da bunu ısrarla söylemeye devam edeceğiz. Millet ve devletimizin yaşaması için Türk milliyetçiliğinin güçlü olması şarttır. Bu tarih de, bu vatan da bizimdir. Milliyetçilik,ne tarihte,ne vatanda, ne de devlette şerik kabul etmez. Biz de kabul etmiyoruz,etmeyeceğiz!

Yazarın Diğer Yazıları