Otokratik rejimlerin sürdürülebilirliği çoğu zaman siyasetin hukuk eliyle dizayn edilmesiyle sağlanır. Kalıcı ve sarsıcı sonuçlarına bakarsak, bu ülkede son dönemde yaşadıklarımızı demokratik kültür açısından büyük bir yıkım olarak kabul edebiliriz.

Amaç, sadece Ekrem Bey’i yarıştan diskalifiye etmek olsaydı eğer, diploma iptali yeterliydi zaten. Fakat yeni rejimin CHP’ye karşı sistematik ve planlı bir şekilde yürüttüğü operasyonlara bakılırsa, asıl hedefin CB adaylığı konusunda muhalefette köklü bir ayrışma yaratmak olduğu da anlaşılır.

Politik gerçeklik

Nihayet, iktidarı ayakta tutan stratejinin temelinde muhalefeti bir parantez içine almak, siyasi polarizasyonu olabildiğince yükseltmek ve böylece apolitik sessiz çoğunluğu konsolide etmek var.

Siyasetin kendi mecrasından çıkartılarak, toplumsal muhalefetin genişlemesini önlemek amacıyla farklı kümelerin kendi politik adacıklarına hapsedilmesi, otoriter rejimler açısından çok etkili bir strateji gibi duruyor.

Anlaşılıyor ki seçimlere daha 2.5 yıl var ve muhalefetin elinde bu tarihi erkene çekebilecek yeterli enstrüman yok.

Mevcut konjonktürde Ekrem Bey’in iptal edilen diplomasının iade edilmesi mümkün olur mu? Bunu bilmiyoruz. Ve fakat her ne olursa olsun, seçimlere yakın bir döneme kadar muhalefetin her parçası, CB adaylık tartışmalarının bir tarafında olmamalı.

Siyasal iklim

Siyasi analizler için veri seti, bilgi ve analitik düşünceye ihtiyaç var. Ancak çoğu zaman siyasi taassubun büyüsüne kapılanlar, gördükleri her rüyayı bizlere politik bir gerçeklikmiş gibi sunarlar. Çok fazla değişkenin ve bilinmezliğin olduğu bir ortamda, gelecekle ilgili bugünden bir seçim simülasyonu yapmak son derecede anlamsız duruyor.

Demokratik kültür açısından sakıncalı olsa da muhalif partilerin cumhurbaşkanlığı seçiminde alacakları pozisyon büyük ölçüde genel seçim başarılarını da etkileyecek bir unsur olarak durmakta.

Dolayısıyla muhalif partilerin büyümelerinin yolu, birbirine benzeşmelerinden değil, özgün değerlerini koruyarak kendi siyasi kulvarlarında yürümelerinden geçiyor. Bu ancak -CB adaylığı dahil- CHP ile diğer muhalif partiler arasında ortak aklın öncelenmesiyle mümkün olabilir.Muhalefetin parlamentoda çoğunluğu sağlamasının başka bir yolu da yoktur çünkü.

Sonuç

Biz istesek de istemezsek de önümüzdeki 2.5 yıl boyunca anket şirketleri, iktidar ile muhalefetin olası cumhurbaşkanı adaylarını kıyasıya yarıştırırlar. Bu süreçte psikolojik bir harp ölçeğinde, “muhalefetin CB adayı kim olmalı” sorusuna ilişkin, iktidarın çoklu spekülasyonlar üreteceğine de kesin bir gözle bakmak gerekir.

Ekrem Bey özgür değilken, muhalefet içindeki adaylık tartışmaları çok çirkin bir tablo oluşturur.

Öyle görünüyor ki, zamanı geldiğinde şeffaf ve ölçülebilir bir metotla cumhurbaşkanı adayı belirlenirse, muhalefetin önüne konulan tuzaklar kolaylıkla aşılabilir. Bu amaçla aynı zaman diliminde, aynı soru formatı ve aynı metodolojiye dayanmak üzere, 4-5 anket şirketinin verileri dikkate alınarak kazanmaya en yakın olan aday, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilebilir.

Biz de zamanı geldiğinde şahit oluruz; muhalefetin cumhurbaşkanı adayı kim olacak? Bugünün popüler siyasetçisi Mansur Yavaş mı? Yoksa bir başkası mı?

İktidarın tuzağına düşülüp, toplumsal taleplere ve anketlerin ortak diline itibar edilmeden, cumhurbaşkanlığı seçiminde riskli bir adayla yarışılması, her şeyden önce özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen Ekrem İmamoğlu’na büyük bir ihanet olabilir.

Ortak akılla bu seçim mutlaka kazanılır. Yeter ki iktidarın ekeceği nifak tohumları, muhalefet içinde çimlenip hayat bulmasın!