Mustafa Kemal’in bilinmeyen girişimi ve Pora Hızıloğlu / Yücel FEYZİOĞLU

Mustafa Kemal’in bilinmeyen girişimi ve Pora Hızıloğlu / Yücel FEYZİOĞLU
Erken kalkıp hayvanları dışarı çıkaran Türk ve Rus köylüleri ilk kez alev topunu gördüler. Şaşkına döndüler, gözleri kamaştı.

Şafak olmak üzereydi. Gökyüzünde dağ kadar bir alev topu göründü. Öyle bir alev topu ki; güneş kadar parlak. Bütün Sibirya aydınlığa kesti. Yenisey, Abakan, Askıs ile Tunguzka ırmaklarının suları ve bütün göller alev alev tutuştu. Erken kalkıp hayvanları dışarı çıkaran Türk ve Rus köylüleri ilk kez alev topunu gördüler. Şaşkına döndüler, gözleri kamaştı.

Alev topu yaklaştı, yaklaştı, yeryüzüne çakılmadan büyük bir gürültüyle patladı. Öyle bir patladı ki; ses bütün Sibirya’da duyuldu, yer gök sarsıldı, Sibirya ayağa kalktı. İnanılmaz bir aydınlık öylece havada asılı kaldı. Beyaz geceler... Bugüne kadar da o patlama ve aydınlığın sırrı çözülemedi. Tarih 5 Mayıs 1862’yi gösteriyordu.

İşte o sabah, Yenisey ırmağına sol taraftan dökülen Abakan ırmağının kıyısındaki Üzüm köyünde bir çocuk dünyaya geldi. Adını Pora Hızıloğlu koydular. “Bu çocuk dünyaya ışık saçacak” inancı yayıldı. Ruslar da çocuğa Rusça bir ad verdiler. Nikolay Födoroviç Katanov. Çünkü o hem Sagay Türklerindendi hem de ailesi onun baskı görmemesi ve Rusya’ya kaynaşması için Rusça verilen isme karşı çıkmadı, Rusya onun bir Rus olmasını istiyordu. Ailesi hem Şaman dinine mensuptu hem de Ortodoks Hristiyanlığa inanıyordu. Kendisine verilen bu adlarla iki halkı ve iki inancı da temsil etmesi Pora’dan “bekleniyordu.”

Kaleme aldığı kendi biyografisinde geçmişini şöyle tanıtıyor: “Babam mensup olduğu boyun köy kâtipliği görevini yürütmüştür. Dedelerimiz de 18.yy’da Abakan bozkırlarında genişçe yayılmış ve... Kamlık dinini bırakmamışlardı. İnsanların ve ev hayvanlarının koruyucusu olarak kutsadıkları dağ, su, ateş iyelerine tapmışlar ve onlara kurban kesmişlerdir. Babamın mensup olduğu Sagay boyu Rus Kazakları tarafından günümüzdeki Yenisey vilayetinin bulunduğu Abakan bozkırlarından sürülen Türk kökenli Kara Kırgızlardan gelir... Anamın boyu olan Kaşlar ise Yenisey vilayetine bağlı Krasnoyarsk şehrinin yanındaki Kaç nehrinden gelmişler...”

1869 yılında Askıs köyünde tek sınıflı bir okul açıldı. Pora Hızıloğlu yedi yaşında iken Rusça eğitim almak üzere bu okula başladı. Öğretmeni kendi amcası Efim Sömönoviç Katanov idi. Bu başarılı ve sevilen öğretmen halk arasında çok etkili bir kişiydi. Askıs’da çeşitli boyların temsil edildiği Duma’nın kâtibiydi. Pora da amcasına Duma’da yardım ediyor, Rus yazı sanatını öğreniyordu. Efim S. Katanov, Pora’nın ışıklı bir dünyası olduğunu fark etmiş, onunla yakından ilgileniyordu. Yaz aylarında Pora, Üzüm köyü çocuklarıyla birlikte danaları, kuzuları ve tayları güdüyor, onlarla oynuyor, kış aylarında ise Askıs’taki okula devam ediyor, bol bol kızak kayıyordu.

Pora, 12 yaşında iken babasını kaybetti, öğretmen amcası onu daha çok sahiplendi. 1876 yılına kadar onu kendisi okuttu. Aynı yıl liseye başlamadan önce ailesi gibi dağda ve evde kurban kesme törenlerine katıldı, o da, insanların ve evcil hayvanların koruyucusu olduğuna inandıkları dağ, su, ateş ve gök iyelerine inanıyordu.

Lise yılları ve ilk derleme

1876 yaz tatilinden sonra Krasnoyarsk’taki 8 yıllık liseye girdi; ciddi bir eğitim gördü. Latince, Yunanca, Fransızca ve Almanca öğrendi. Aynı zamanda köy yönetiminin yazı işlerine de o bakıyor, Rusça’sını geliştiriyordu. 1884 yılında altın madalya alarak liseyi üstün başarıyla bitirdi. Daha lise 4. sınıfta iken tarih ve coğrafya öğretmeni Zavadskoy’un yönlendirmesiyle Pora Hızıloğlu o ışık topuna bindi ve hızla Sagay- Hakas Türklerinin yaşadığı bölgelere indi ve onların folkloruyla ilgili metinleri derleyerek kayıt altına aldı. Ünlü Türkolog Radloff’un, A.M.Kastren, ve N.A.Kostrov’un eserleriyle 1881 yılında tanıştı, onları okudu, onlardan etkilendi ve derlediği metinleri 1882 yılında daha 20 yaşında iken yayımladı.

1884 yılında St. Petersburg Üniversitesi Doğu Dilleri Fakültesi’ne girdi. Orada da Arapça, Türkçe, Tatarca, Farsça dersleri aldı. Prof. Radloff, Prof. Berezin gibi hocaların öğrencisi olma şansına erdi. Böylece bir Sibirya ışığı bu aydınlıkla buluşuyordu.
Prof. Radloff ömrünü Türkoloji’ye adamış Rusyalı bir Alman bilginiydi. 1866 yılında yayımladığı eserinin önsözü için şöyle yazıyordu: "Yeryüzündeki hiçbir dil ailesi Türkçe kadar geniş sahalara yayılmış değildir. Afrika'nın kuzeydoğu bölgesinden Türkiye'ye ve Rusya'nın güneydoğusundan Sibirya'ya ve Gobi Çölü'nün içlerine kadar Türkçe konuşan insanlar yaşamaktadır...”

İşte bu hocaların öğrencisi oldu Pora Hızıloğlu. Üniversiteyi bitirince coğrafya kurumu ve ilimler akademisi bir grup arkadaşıyla onu Türk boylarının dili, masalı, efsanesi, yaşam tarzı, örf ve adetlerini detaylı bir şekilde incelemek üzere Doğu ve Batı Sibirya’ya Kuzey Moğolistan’a, Çungarya ve Doğu Türkistan’a gönderdi. 1892 yılına kadar buralarda titiz çalışmalar yürüterek araştırmalarını başarıyla yerine getirdi ve Türk kültürüne ait büyük bir arşiv biriktirdi..

1893 yılında -31 yaşında iken- dünyanın en genç ordinaryüs profesörü oldu. Kazan Üniversitesi Türk-Tatar bölümüne tayin edildi. O zamanlar Tuva dilinin Moğol veya Samoyed dillerinden birine mensup olduğu tartışması vardı. Ortaya koyduğu belgelerle Tuvaca’nın, Türkçenin bir lehçesi olduğunu ispat ederek o tartışmayı bitirdi ve Kazan Üniversitesi’nin Türkoloji bölümünü dünyanın en zengin belgeleriyle donattı. Kendisi hayattayken 382 çalışması yayımlandı. Türkoloji’de çalışan insanlara yeni ufuklar açacak daha pek çok eseri ve derlediği malzemeler ise arşivde yayımlanmayı beklemektedir.

O dönemde Osmanlı yöneticileri de kültürel kimlik arayışı içine girmişlerdi. İsmail Gaspıralı Bey’i sarayda ağırlamışlar, onun çıkardığı Tercüman gazetesine abone olmuşlardı. Yusuf Akçura İstanbul’a gelmişti. Pora Hızıloğlu’nun arşivini İstanbul’a getirmek için Sadrazam Hilmi Paşa 1914 yılında girişimde bulundu, ancak savaş nedeniyle getirilemedi. 1922 yılında Pora Hızıloğlu “...dünyaya ışık saçarak” aramızdan ayrıldı. Biz daha savaş halindeydik. Mustafa Kemal Paşa onun ölümünü duydu, kazanacağından o kadar emindi ki, o arşivin getirilmesi emrini verdi. O arşiv gecikerek de olsa bir bölümü getirilip İstanbul Türkiyat Enstitüsü’ne konuldu. O yoksul devlet o arşiv için Kazan Üniversitesi’ne 3000 (Üç bin) altın ödedi. Arşivin büyük bölümü Kazan’da kaldı. Bütün bu bilgileri ben Türk Dünyasından “Kardeş Masalları” derlerken öğrendim.

O (Kazan) arşivinden Sibirya masalları “Öksüzoğul”a, Altay masalları “İristu ile Ak Kağan”a, Başkurt masalları “Dillidüdük ile Altınses”e, Tatar masalları “Uçan Palto”ya ve “Masallarla Çocuk Hakları” adlı beş kitabımıza masallar seçip Doğu Batı Yayınlarında yayımladım. St. Petersburg Üniversitesi’nde onun okuduğu sınıfta bir konuşma yaparak onu yadetme şerefine erdim.

Pora Hızıloğlu’nun ölümünden 101 yıl sonra, Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş yılında Sadrazam Hilmi Paşa’nın girişimine ve Mustafa Kemal Atatürk’ün kültürel kimliğimiz çalışmasına küçük bir katkı sunmuş olmakla kendimi bahtiyâr sayıyor, Pora Hızıloğlu’nun doğumuyla başlayan Sibirya aydınlığının bağımsızlıkla taçlanmasını diliyorum.