Nankör vatandaş!

Başbakan Sayın Erdoğan’ın temel atma töreni sırasında alanda bulunan bir kişi, firmanın yollarını yapmadığını, kendileriyle ilgilenmediğini ve santralin zehir saçtığını söylüyor.
Bunun üzerine Başbakan bakınız nasıl tepki veriyor:
“-Nankörlük yapma otur, otur. Nankörlük yapma. Ekmek bulamazsınız yemeye, ekmek gelir sonra da ekmeği tepersiniz. Şuralarda 800 milyon dolarlık yatırımı buraya kim getirir. Teşekkür edeceğiniz yerde başka şeyler konuşuyorsunuz. Bu Başbakan, gerçek neyse gerçeği konuşur.”
Başbakan’ın söylediği gibi yapılan gerçekten “bir iyilikse” bu iyiliği başa kakma konusunda Allah(c.c.) ve Resulü(s.a.v) bakınız ne buyuruyorlar:
Allah(c.c.) buyuruyor ki:
1. (Yaptığın iyiliği çok görerek, başa kakma!) (Müddessir:6)
2. (Mallarını Allah yolunda harcayıp, daha sonra verdiklerini başa kakmayanların, kalb kırmayanların, Rableri yanında mükâfatları vardır. Onlar için hiçbir korku ve üzüntü yoktur.) (Bakara: 262)
Resullullah(s.a.v.)’den öğreniyoruz ki:
(Allah(c.c.) şu üç kişinin yüzüne bakmaz, onlar için acıklı bir azap vardır:
1- Eteklerini yerde sürüyerek yürüyen kibirli kimse,
2- Verdiği bir şeyi başa kakan kimse,
3- Yalan yere yeminle malını satan kimse.
Resullullah(s.a.v)’den öğreniyoruz ki Allah(c.c.) kıyamet gününde şu dört kişiye rahmetle nazar etmez:
1- Ana babasına âsi olan,
2- Ettiği iyiliği başa kakan,
3- Devamlı içki içen,
4- Kaderi inkâr eden.
Resullullah(s.a.v)’den öğreniyoruz ki Allah(c.c.) şu üç kimseye buğzeder:
1- Başa kakana,
2- Kibirlenene,
3- Çok yemin eden esnafa.)
Resullullah(s.a.v)’den öğreniyoruz ki (Hilekâr, cimri ve yaptığı iyilikleri başa kakan kimse cennete giremez.) (Tirmizi)
Resullullah(s.a.v)’den öğreniyoruz ki: (Cennetin kokusu beş yüz yıllık yerden duyulur. Yaptığını başa kakan, anaya babaya asi olan ve içkiye devam eden cennetin kokusunu duyamaz.) (Taberani)
Resullullah(s.a.v)’den öğreniyoruz ki (Allahü teâlânın verdiği malı, gizli ve aşikâre Hak yoluna harcayan ve yaptığı iyilikleri başa kakmayan, müminlerin en kıymetlisi olur.) [İ. Ahlakı]
Görüyorsunuz, vatandaş derdini söylüyor, “Firma yollarımızı yapmadı!” diyor. Haklı ya da haksız, kendini mağdur hissediyor.
Demek ki, sözleşme ve teknik şartnamede “Yolların yapılması şartı” var. İş adamı taahhüdünü yerine getirmemiş, vatandaş da Başbakanına derdini arz etmiş.
Normal olan, “Bak kardeşim, sözünü yerine getir, köylünün yolunu yap, sonucu da bana bildir!” demesi gerekmez miydi? Olur ya, vatandaş yanılıyordur, o zaman da sen şöyle şöyle dedin amma, bak bu yatırımı yapanın böyle bir yükümlülüğü yok, yol da en tabii bir ihtiyaç, inşallah en kısa sürede devlet olarak biz sizin yolunuzu yapacağız demesi gerekmez mi bir Başbakanın!
Evet, normal olan bu(nlar)...
Lâkin Türkiye “normal” değil ki...
Meselâ insan hayatını doğrudan ilgilendiren ilaçtan KDV alınıyor. En temel gıda maddelerinde KDV oranı %8’den başlıyor %18’e kadar yükseliyor. Gelin görün ki elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci, kübik virconia gibi değerli taşların, satışında uygulanan KDV oranı “0”. Belki gözlerinize inanamadınız, bir de yazıyla yazalım, bu değerli taşlardan alınan KDV “sıfır”.
Siz böyle bir Türkiye’ye “normal” diyebilir misiniz?
Türkiye, “Geçinemiyoruz, anamız ağlıyor!” diyene, “Ananı da al git” denilen, taahhüt ettiği halde yatırımcısından yolunu isteyen köylünün “Nankör!” diye azarlandığı bir ülke.
Oysa maliyet çıkarılırken o yolun yapım masrafları da hesaba katılmıştır ve yarın öbür gün hak edişler yapıldığında yol yapılmış gibi para alınacaktır.
Zengine laf ve vergi yok!
Sıra fakire gelince laf ağız dolusu, vergi ise balyoz gibi!

Yazarın Diğer Yazıları