Nankörlüğün alemi yok!

"Millet aç, midesine sadece kuru ekmek giriyor" şeklindeki eleştiriye, "O zaman aç değil demek" cevabını veren milletvekiline niye bu kadar kızıldı, tuhaf doğrusu!.. Milletvekili inandığını söylemiş, geri kalana da saygı duymak düşer!..

Aslında bunlara alışmak lâzımdı!.. Sanki ilk defa duyuyormuşçasına tepki vermek doğru olmadı!..

"Biz gelmeden önce fareler gibi açtınız"  diye buyuran bir devlet büyüğümüz, rahmetli Burhan Kuzu  haksız mıydı? Ya da "Biz gidersek üç ay sonra maaş alamazsınız" şeklinde konuşarak halkımızı uyaran bir zamanların Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç…

Biz de kafası basmayanlara sesleniyoruz çaresizce "Irgatsın sen ırgat kal" diye!.. Ama anlamamakta ısrar ediyorlar!.. Kendilerini 'seçme ve seçilme hakkına sahip eşit insanlar' olarak görmeye devam ediyorlar ne yazık ki!..

"Demokrasi asla iyi bir rejim değildir ama ondan iyisi de bulunamamıştır" diyen o Batılı kafa halt etmiştir!.. Bizi hep demokrasi batırdı!.. Hadi kadına seçme ve seçilme hakkını verdik, peki ırgatlara niye verdik seçme ve seçilme hakkını?

***

Oysa fare deyince aklımıza başka şeyler gelmeliydi… Çünkü fare örneği de tepki gösterilecek bir örnek değildi!.. "Biz farelerin aç gezdiği bir Türkiye devraldık. Biz gelmesek sen bile aç kalacaktın. Şükür ve dua edin bize"  sözleri hem saygınlık içeriyordu, hem de hâlimize şükrün önemini anlatıyordu!..

Bu gerçeği fark etmek için hiç nankörlük etmeden etrafımıza bir göz gezdirerek analiz yapabilirdik!.. Bu sözlere tepki gösterenlerin kaçı farelerin iç dünyasından haberdardı? Kaçı onlarla kamuoyu yoklaması yapmıştı?

Bizim o vakit yaptığımız küçük bir araştırmanın sonucunda fareler lehine müthiş bir sonuç çıkmıştı… Hatırlatalım:

İsviçreli objektif bilim adamları son on yıl içinde farelerin yaşadığı 'sosyal' ve 'malî' evrime şahit olmuş, bunu laboratuvar ortamında test etmiştir...

'Aç budun' doyurulmasa da, 'aç fare'nin doyurulması tarihî bir vak'adır... Bakın çevrenize, eskiden yüzüne bakılmayan ama bugün statüye kavuşmuş, yakasına rozet, altına koltuk iliştirmiş, mal mülk sahibi değişik fare türleri göreceksiniz...

Bu konuyla ilgili kaynaklara bakarak biraz çalıştık... Fareler genellikle insanların besin kaynaklarına ortak olurlar, depolanmış yiyecekleri tüketirler, insan eliyle yapılmış korunaklı yapılarda yaşarlar... Sürü hâlindeyseler tarım ürünlerine büyük zarar verirler...

Fareler, çok hızlı üreyen, çok hızlı kaçabilen ve bir o kadar da kemirgen hayvanlardır... O kadar kemirgendirler ki, mermer, kalas, deste deste para, ihale kanunu veya imar değişikliği dosyaları, özelleştirilecek tesis, mera, duble yol, asfalt, baraj gövdesi, deniz kumu fark etmez ne varsa kemirebilecek diş ve çene yapısına sahiptir... Daha önce aç kalmış olmaları, yapılarındaki eksiklikten veya müteşebbis karakterlerindeki pasiflikten değil, tesis yetersizliğinden kaynaklanmıştır!..

Bu canlı türlerini diğer haşerelerden ayıran en büyük özelliklerden birisi hem 'etçil' hem de 'otçul' olmalarıdır... Yani ne bulsa yerler ve tıpkı iskeletlerinin olması gibi bu özellikleriyle insanlara çok benzerler...

Ayak parmak uçlarındaki tırnakları sayesinde büyük bir hızla çok yükseklere tırmanırlar... Unutmadan şu önemli ayrıntıyı ilâve edelim: Farelerin tükürüğü ısıracakları insanlarda ve hayvanlarda narkoz etkisi yapar... Çok güçlü koku alma yeteneği sayesinde avının kokusunu çok uzaklardan alır...

"Biz gelmeden önce fareler gibi açtınız" şeklindeki sözlerinin doğru olup olmadığını bir 'mus musculus'a sormak gerekirken, iflâh olmaz bir önyargıyla saldırmak gerçekten hoş değildi... Sen hayatında bir fareye vefa göstermemiş hatta onları hor görmüşsün, onların iç dünyasından, yaşadıkları travmalardan habersizsin, yirmi sene önceki sosyo-ekonomik durumlarını bilmiyorsun, ondan sonra da tavır koyuyorsun!.. İnsaf, adamlar daha ne yapacaklardı? "Yeter! Söz farenin" diye mi bağıracaklardı?

***

Kuru ekmek iyidir, hem de çok iyi!..

 

Yazarın Diğer Yazıları