Ne Yüce Divan'ı?

Klasik sağcı politikacıların bitmek bilmeyen iştahıdır bu… Yoksa geçim meselesi değil!.. Hayatî ihtiyaç yoksa bile rahat durmazlar, duramazlar!..
Pekcanlar''ın şirketi Nanoksia Biyoteknoloji''nin Ruhsar Pekcan''ın Bakan olduğu Ticaret Bakanlığı''na dezenfektan satması herhalde zaruretin sonucu değildi!.. O rahatlık, o hesap sorulamazlık duygusu, o fırsatı kazaya bırakmama hırsı böylesi bir sonuç doğurdu…
Şimdi muhalefet çırpınıyor "Görevden almak yetmez, Yüce Divan''a verilmeli" diye… İktidar ise yapılanın bir linç kampanyası olduğunu, kendisinin tecrübelerinden yararlanmaya devam edeceğini ve muhalefetin aklıyla hareket etmeyeceğini çoktan açıklayarak, o sağ klasiği sürdürdü bile…
Şurası kesin: İlgili Bakan asla Yüce Divan''a gönderilmez… Ondan sonrası hep malûmdur, siz ortadaki ''adlî vak''a''yı sorarsınız, onlar size ''düşman saldırısından, üst akıl oyunlarından, vatan müdafaası''ndan filan söz ederler!..
Sonuçta bütün bu savunma mekanizmasını yemeye hazır tüketici kitlesi de vardır ve şu örnekler onlar için pek bir şey ifade etmez ahmaklıktan başka: Evinde sigortasız dadı çalıştırdığı ortaya çıkan ve istifa eden İsveç Ulaştırma Bakanı Borelius ne aptal biriydi değil mi? Uzun yıllar önce doktora tezinde intihal yaptığı anlaşılınca görevi bırakan Alman Eğitim Bakanı Schavan gibi!.. Veya ''kamuoyuna yanlış bilgi verdiği'' için istifa eden Danimarka Dış Yardım Bakanı Bach gibi!..
İtalya''da yanlış mal beyanında bulunan ve istifa etmek zorunda kalan Idem muhtemelen enayiydi… Yargılandığı bir dâvâda beraat etmesine rağmen ''halkı yeterince ikna edemediği için'' istifa eden Tokyo Valisi de ondan aşağı değildi!..
***
Esasında bu yaşadıklarımız bugünkü iklimin sonucu değil, bir geleneğin parçası…
Mustafa Kalemli ANAP''tan 4 dönem milletvekilliği yaptı… Turgut Özal döneminde önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yapıldı… Sonra Sağlık Bakanı oldu… Mesut Yılmaz''la birlikte bakanlık turları devam etti… İçişleri Bakanlığı''na geçti, ardından da Orman Bakanı oldu…
Neredeyse oturulacak bakanlık kalmayınca Meclis Başkanlığı''na seçildi… 28 Şubat sürecinde adı Cumhurbaşkanlığı için bile geçecekti…
O esnada bir skandal patlak verdi… TBMM''nin salon tadilat işi 20.3 milyon Dolar''a Emlak Konut''a verilmişti… Emlak Konut daha sonra işi MESA adlı şirkete devretmişti…
Sözleşmeye göre iş 14 Ekim 1997''de teslim edilecekken bu gerçekleşmemiş, dolayısıyla yine sözleşme gereği MESA''nın 920 bin Dolar ceza ödemesi gerekiyordu…
Mustafa Kalemli''nin başkanlığındaki Meclis bu cezayı ilgili şirkete uygulamadı… İşte bu arada skandal ortaya çıktı… MESA adlı şirketin Ankara Koru Sitesi''ndeki iki dubleks dairesi Mustafa Kalemli''nin ABD''de yaşayan kızına satılmıştı… Ortada sözleşme bile yokken dairelerden birinde iskân başlamıştı…
***
Kalemli bu skandaldan dolayı siyasî hayatının sonuna gelmiş olsa da yargılanabildi mi? Hayır!..
Bizim ortalama sağda ''aile sporu''dur bu türden hareketler… İmkân bir kere ele geçirilmesin, çocuklar, yeğenler, baldızlar, bacanaklar, kayınbiraderler resmigeçit düzeni alırlar hemen!..
Yapılan işe kılıf giydirmek için de ''kutsal gerekçeler'' oluşturmakta zorlanmazlar: "Düşman komplosu, büyüyen Türkiye''yi çekememe, akrabayı koruyup kollama ayeti, hep başkaları yiyordu, biraz da bizimkiler yesin, başkaları yerken iyiydi değil mi?" türünden teselli edebiyatı hemen devreye girer…
''Tüyü bitmemiş yetim''in baharı hep sonraya kalır!.. ''Kul hakkı''nın zaten reel-politikte karşılığı yoktur!.. ''Fırat kenarında kaybolan kuzu'' kebap olmayı hak etmiştir!.. Halifeyi kılıcıyla düzeltecek olan ise o kılıcı çoktan antikacıya götürüp satmıştır!..

Yazarın Diğer Yazıları