Tıp dünyası, "sessiz" bir salgın olarak nitelendirilen obeziteye karşı "direnç" gösteren bireyler için "çözüm" odaklı yaklaşımlar geliştirdi. Bu yenilikçi metotlar, cerrahiye uygun olmayan veya bu tür bir müdahaleden çekinen hastalar için önemli bir umut kaynağı olarak öne çıktı.

ABD Ulusal Diyabet ve Sindirim ve Böbrek Hastalıkları Enstitüsü'nden (NIDDK) Dr. Kevin D. Hall'un liderliğinde yapılan araştırmalar, vücudun kilo verme çabalarına karşı geliştirdiği metabolik direncin ardındaki mekanizmaları aydınlattı. Bu çalışmalar, kilo verme sürecinin sadece kalori kısıtlamasından ibaret olmadığını, aynı zamanda vücudun bu duruma uyum sağlamak için enerji harcamasını azalttığını gösterdi.

Dr. Hall, “Vücut, bir kilo verme programına başladığınız anda bir tür kıtlık alarmı veriyor. Bu, geçmişten gelen bir savunma mekanizmasıdır ve kilo vermeyi zorlaştıran en büyük faktörlerden biridir” dedi.

Bu metabolik direncin üstesinden gelmek amacıyla, Massachusetts Genel Hastanesi Obezite, Metabolizma ve Beslenme Enstitüsü Direktörü Dr. Lee M. Kaplan, yeni nesil farmakolojik tedavilerin önemine dikkat çekti.

Dr. Kaplan, özellikle GLP-1 (Glukagon Benzeri Peptit-1) agonistleri gibi ilaçların, beyindeki açlık ve tokluk merkezlerini etkileyerek bireylerin yeme dürtülerini kontrol etmelerine yardımcı olduğunu belirtti. Bu ilaçlar, tip 2 diyabet tedavisinde kullanılanlardan farklı olarak, daha yüksek dozlarda obezite tedavisinde etkili bir çözüm sundu.

Öte yandan, cerrahi olmayan yöntemler sadece ilaçlarla sınırlı değil. Johns Hopkins Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kimberly A. Gudzune, obezite tedavisinin çok yönlü bir yaklaşım gerektirdiğini vurguladı.

Gudzune, "Davranışsal terapi ve yaşam tarzı değişiklikleri, cerrahi olmayan tedavilerin temelini oluşturur. En etkili sonuçlar, ilaç tedavisi, beslenme danışmanlığı ve düzenli fiziksel aktivitenin bir arada uygulandığı programlarla elde ediliyor" dedi.

Türkiye'de de bu alandaki çalışmalar hız kazanırken, uzmanlar bireyselleştirilmiş tedavi planlarının önemine işaret etti.

Cerrahisiz yöntemlerin, obezite tedavisini daha geniş kitlelere ulaştırma potansiyeli taşıdığı ve cerrahiye göre daha az risk içerdiği belirtildi. Bu yenilikçi yaklaşımlar, obeziteyle mücadelenin sadece cerrahi bir karardan ibaret olmadığını, aynı zamanda bilimsel verilere dayanan, kişiye özel ve çok disiplinli bir süreç olduğunu ortaya koydu.