Otizm tanılarındaki küresel artış, son yıllarda sağlık otoritelerini alarma geçiren bir trend haline geldi. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nin (CDC) 2022 verilerine göre, 8 yaşındaki çocuklarda otizm prevalansı 2020'deki 1/36'dan 1/31'e sıçradı. Bu, 2000'lerdeki 1/150 oranına kıyasla çarpıcı bir değişim. Bu rakamlar, "otizm salgını" tartışmalarını alevlendirirken, bilim insanları vakaların gerçek bir çoğalma değil, teşhis süreçlerindeki evrimden kaynaklandığını vurguladı.

Johns Hopkins Bloomberg Halk Sağlığı Okulu'ndan epidemiyolog Christine Ladd-Acosta, "Tanı kriterlerindeki değişiklikler ve rutin sağlık kontrollerinde artan tarama, hafif vakaları bile yakalıyor; bu, geçmişte gözden kaçan binlerce çocuğun şimdi destek almasını sağlıyor" dedi.

Uzmanlar, artışın temel nedenlerini üç ana başlıkta topluyor: teşhis kriterlerindeki genişleme, toplumsal farkındalığın yükselmesi ve erişilebilir sağlık hizmetlerindeki iyileşmeler.

Yayınlanan DSM-5 kılavuzunda, Asperger Sendromu gibi alt kategoriler otizm spektrumunun tek bir çatı altına alınmasıyla birleştirildi; bu, daha geniş bir yelpazede bireylerin teşhis almasını mümkün kıldı. Scientific American'da yer alan bir analizde, bu değişikliğin prevalansı %60-90 oranında artırdığı belirtildi.

Karolinska Enstitüsü'nden istatistikçi ve psikiyatrik epidemiyolog Sven Sandin'in beş yüksek gelirli ülkede yürüttüğü araştırmalar, otizmin %80'inin genetik kökenli olduğunu gösterdi.

Çevresel etkenler gibi hava kirliliği veya anne yaşı gibi faktörler ise ikincil rol oynadı.

Karolinska Enstitüsü'nden Sandin, verdiği demeçte, "Yükselişin büyük kısmı, tarama ve teşhis yöntemlerindeki kaymalardan kaynaklanıyor; genetik faktörler sabit kalırken, biz daha iyi görmeye başladık" diye açıkladı.

Benzer şekilde, Kennedy Krieger Enstitüsü Otizm Hizmetleri, Bilim ve İnovasyon Merkezi Direktörü Roma Vasa, Newsweek'e konuşurken, "Klinisyenler, ebeveynler ve eğitimciler arasındaki farkındalık artışı, erken teşhisi hızlandırdı; özellikle kız çocukları ve azınlık gruplarında oranlar hızla yükseliyor" vurgusunu yaptı.

CDC'nin raporunda, siyah, Asyalı ve Hispanik çocuklarda prevalansın beyaz çocuklara göre daha yüksek çıktığı (sırasıyla %3.66, %3.82 ve %3.30) belirtilirken, bu farkın geçmişteki erişim eşitsizliklerinden kaynaklandığına işaret edildi.

Araştırmalar, artışın "gerçek bir salgın" olmadığını doğruladı. Johns Hopkins'ten Ladd-Acosta'nın liderliğindeki bir çalışma, 2011-2022 arası 12.2 milyon kişinin verilerini incelediğinde, tanıların %175 arttığını ancak bunun erişim ve kriter genişlemesinden kaynaklandığını ortaya koydu.

Autism Speaks'in JAMA Network Open'da yayınlanan analizinde, 5-8 yaş arası çocuklarda prevalansın 30.3/1000'e ulaştığı, yetişkinlerde ise 26-34 yaş grubunda %450'lik bir sıçrama yaşandığı belirtildi. Bu, yetişkin teşhislerinin gecikmesinin yarattığı boşluğu dolduruyor; örneğin, 50'li ve 60'lı yaşlarında teşhis alan bireylerin sayısında patlama var.

Çevresel iddialara gelince, uzmanlar net: Aşılar veya toksinler gibi faktörler suçlanamadı. Scientific American'ın son raporunda, yüz binlerce çocuk üzerinde yapılan çalışmaların aşıların otizm riskini artırmadığını kanıtladığı vurgulandı.

Rutgers Üniversitesi Yetişkin Otizm Hizmetleri Merkezi'nden otizm savunucusu Amy Gravino, "Marjinalize gruplarda alt teşhisler azaldıkça rakamlar yükseliyor; bu, destek ihtiyacını artıran bir fırsat" dedi.

Science News'ten alıntılanan uzmanlar, kız çocuklarında teşhis oranlarının erkeklere yaklaştığını eklerken, bu değişimin toplumsal cinsiyet normlarının kırılmasıyla ilgili olduğunu belirtti.

PEKİ, BU ARTIŞ NE ANLAMA GELİYOR?

Araştırmacılar, erken teşhisin bireylere ve ailelere daha iyi destek sağladığını savunuyor. David Cutler, Providence Saint John’s Sağlık Merkezi'nden aile hekimi, Medical News Today'e, "Farkındalık ve tarama sayesinde, düşük destek ihtiyacı olan bireyler bile artık tanınıyor; bu, okula geçişten istihdama kadar hayatı kolaylaştırıyor" dedi. Ancak, eyaletler arası farklar dikkat çekici: California'da 53.1/1000 oranına ulaşırken, Teksas'ın bazı bölgelerinde 9.7'de kalıyor – bu, kaynak dağılımındaki eşitsizlikleri yansıttı.

Sonuç olarak, otizm tanılarındaki artış, bilimsel ilerlemenin bir zaferi olarak görüldü.

Sandin ve Vasa gibi uzmanlar, kaynakların "neden aramaktan" ziyade "destek sistemlerini güçlendirmeye" kaydırılması gerektiğini vurguladı.

Erken müdahale programları, eğitim ve istihdam fırsatları genişletildikçe, etkilenen bireylerin kalitesi yükselecek. Bu trend, sağlık politikalarını yeniden şekillendirirken, ailelere umut vadediyor: Görünmez kalanlar artık görüldü.