Paslı çivinin asıl zehri!..

Türkiye''de son yıllarda, bürokraside ve siyasette yandaş medya desteğiyle yaşanan skandallar bir başka ülkede sahnelenmiş olsaydı, hiç kuşkunuz olmasın o memlekette iktidar yüz defa değişmişti...

Devletin sistemi bağıra bağıra sarsılıyor çünkü...

Üstelik çok önceden kendini en keskin biçimde hissettirmeye başlamış bir sarsıntı; yandaşlık, ötekileştirme yetmezmiş gibi, bir de eğitim ve liyakatin önemini yerle bir eden torpilli saflaşma, "başkanlık" adı verilen ucube bir sistemin uygulamaya konulması ile birlikte iyice zıvanadan çıktı...

Muhalefetin "tek adam iktidarı" diye tanımladığı devlet yönetimi, sadece her uygulamanın-her atamanın-her yasanın tek elden belirlenmesi çarpıklığından da kaynaklanmıyor...

Devlet sistemindeki dişlilerin kırılmış bir çarka dönüşmesi ve artık iş göremez hale gelmesi de cabası...

Yoksulluğun rantiyeye hizmet etmesi için dayatılan bir sistemdir Türkiye''yi kuşatan siyaset-bürokrat ağı...

Üstelik yoksulu daha yoksul-zengini daha zengin hale getiren bu sistemin içerisinde, milletin anasına küfür edenler devletin kaynaklarını müteahhitlik üzerinden yağmalarken, son yıllarda ihalelerin en az yüzde 25''inin aynı yandaş müteahhitlere gitmesi gibi yasa dışı bir rantiyecilik de, adaletli bir devlet sisteminin olmadığının kanıtı...

Peki; zifiri pastan artık kırılma noktasına gelen bir sistemin dayattığı tek çarpıklık, yoksulla zengin arasındaki uçurumu büyüten yandaşlaşma ihanet mi?..

Devletten habersiz bürokrasi!..

Tüm uygulamaların bir kişinin iki dudağı arasında şekillendiği bir ülkede, tabii ki tek sorun rantiyeye hizmet eden bir devlet sistemi değil...

Bir de devleti değil, siyaseti korumak için çırpınan bürokrasideki yandaşlaşma var ki, devletin altını aslında bu mide bulandırıcı yapılanma da oymaya devam ediyor!..

İşte "devletin çivisi çıktı" deyiminin son yıllarda sıklıkla dillendirildiği bir ülkede, bürokratik hiyerarşi de yerle bir edilince, ne kimin eli-kimin cebinde belli, ne de kimin ne yaptığı?..

Örneğin; Korona aşısı ile ilgili son skandal (sağlık gibi en önemli konuda bile) devlet sisteminin nasıl yerinden oynadığını göstermeye yetti...

Sağlık Bakanı "aşı sıkıntısı var" derken, Cumhurbaşkanı "aşı sıkıntısı yok" diyerek devletin en tepesinde bile, hiç kimsenin yaşananlardan, eğriden-düzden, yanlıştan-doğrudan haberinin olmadığını gözler önüne serdi...

Ve yine Korona, yine bir başka skandal... İçişleri Bakanı "içki satışı yasak" diyor, ancak bu yasağın dayanaksızlığı da devletin itibarını vurmakta gecikmiyor!..

Peki; devlette becerikli, koordinasyonu bilen ve ön görülü, üstelik bir uygulamanın başı ile sonu arasındaki çarpıklığı hesap edebilecek (Devlet Planlama Teşkilatı) gibi sistemler bozulmasaydı, "tam kapanma" varken, milyonlarca insan sokaklarda, çarşılarda-pazarlarda, yollarda, otellerde, uçaklarda-trenlerde-otobüslerde, tarlalarda-bahçelerde-fabrikalarda olabilir miydi?..

Yine Korona kaynaklı dezenfekte konusunda, kendi şirketinden, hem de kendi bakanlığına mal satan bir siyasetçiyle ilgili devletin müfettişleri ya da savcılarının harekete geçmemesine ne demeli?..

Etkili, ciddi, yandaşlaşmamış bir devlet sistemi olsaydı, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, yargı önünde olmaz mıydı?..

Ve tabii ki bakan olduktan sonra tuttuğu daireye yapılan yüzbinlerce liralık tadilatın masrafının Ticaret Bakanlığı''nca karşılandığı iddiasının üzerine gidecek bir yargı harekete geçmez miydi?..

Yandaş, militan, laçkalık!...

Evet; devletin çivisinin iyice paslandığını, sistemin artık dikiş tutmadığını, bu zifiri pasın her yere zehir ve kanser gibi yayıldığını, yargısından bürokratik sisteme kadar kimsenin çarpıklıklara-kanunsuzluklara müdahale etmediğini gösteren olaylar zerre kadar durmuyor...

Rektöründen imamına, valisinden kaymakamına, askerinden savcısına kadar herkes Twitter üzerinden siyaset yapıyor, düzene ayar vermeye çalışıyor bu ülkede...

İşte sosyal medyadan "Sayın Müsteşar" kullanıcı adıyla devlet yetkililerine, bakanlara ve AKP''lilere hakaret eden Samsun''daki bir savcı görevden atılıyor ama, Millî Mücadele döneminde gerici isyanlara destek veren İskilipli Atıf''ı AKP''lilerle birlikte mezarı başında anmaktan çekinmeyen Samsun''daki vali ve kaymakamla ilgili takipsizlik kararı veriliyor!..

Yalnız onlara mı sessiz kalınıyor?..

Üniversiteye akrabalarını dolduran, sınav sahtekarlıklarıyla yakınlarını memur yapan rektörler, belediyeyi borç batağına sürükledikleri yetmezmiş gibi, (Sarıyer''den Esenler''e kadar) akrabalarını-hemşerilerini uçuk ve kanunsuz maaşlarla "danışman" yapan başkanlara, yazılıda yüksek puan alan gençleri sözlü sınavlarda eleyen yandaş bürokratlara, Twitter''dan sadece Atatürk''e- cumhuriyete değil, milyonlarca yurttaşa da hakaret eden "zıbınlı" doktorlarla elinde "pamuk" paketiyle dolaşarak milleti aşağılayan imam kılıklı seviyesizlere kimse neden müdahale etmiyor?..

Evet; milyonlarca yurttaşın her fırsatta, "devletin çivisi çıktı" deyimiyle tarif ettiği zehrin her yere sirayet ettiğini gösteren laçkalaşmaları anlatacak örnekler bu köşeye sığmaz...

Devleti fabrika ayarlarına döndürecek bir siyasal yapı gelir mi, işte o da çok kuşkulu!..

Çünkü Türkiye''de iktidarı iktidarda tutan bir muhalefet ve beceriksiz bazı muhalefetin de kendi hegemonyası için muhalefette kalmasına sevinen bir iktidar yapısı varken, devlette ne çivi kalır ne de tahta!!!

Yazarın Diğer Yazıları