Peki ya stokçular devlet olmuşsa...

Peki ya stokçular devlet olmuşsa...

Türkiye son zamanlarda zor günler geçiriyor.

Mutfakta yangın var.

İktidar konuyla ilgilenmiyor bile.

Daha önce soğan, patates teröristlerinin(!) depolarına yapılan destansı baskınlardan sonra şimdi de marketlere baskın üstüne baskın yapılıyor.

Fiyatlar denetleniyormuş gibi yapılıyor.

Aslında sektör temsilcileri ile bir araya gelinse belli başlı nedenleri kulakları ile dinlenecek ve çözüm belki bulunacak.

Ama mesele bu değil. Çünkü iktidar da sorunun temelinin yapısal olduğunun farkında. Açtıkları kara deliği kapatamayacakları için her şeyi -mış gibi yapıyor. Çözüyormuş gibi, denetliyormuş gibi...

Krizin temeli tarımsal üretim maliyetinde yaşanıyor. Sebze meyve ve toprağa bağlı mutfak ürünlerinin fiyatlarının artmasındaki temel neden gübre maliyetinde yaşanan enflasyon.

Ben gübre sektörü temsilcilerinden birçoğunu dinledim. Hani bir dokun bin ah işit deyimi var ya. Gerçek olduğunu bizatihi gördüm.

Şöyle ki; Türkiye İstatistik Kurumu''nun (TÜİK) açıkladığı tarımsal girdi enflasyonuna göre son 32 ayın zirvesindeyiz.

Yıllık en fazla artış gösteren kalem ise yüzde 52.86 ile gübrede olmuş. TÜİK verilerinin güvenirliği tartışma konusu ancak işin içindeki birkaç kişi, yaptığım görüşmede bu oranın yüzde 130-150 civarında olduğunu belirtiyor.

Tarımsal üretim için gübreler çok büyük öneme sahiptir.

Uzun uzun anlatmayayım.

Aşağı yukarı herkes biliyor.

Ama sıkıntı biraz da Türkiye''deki tekelleşmeden kaynaklı.

Türkiye gübre sektöründe beşi özel, ikisi kamu sektörüne ait olmak üzere yedi gübre üretici kuruluş faaliyet gösteriyor.

Ha bir de asit var.

Asit deyince hemen olumsuz anlam yüklemeyin.

Bugün kullandığımız hemen hemen her şeyde var.

Gübre üretiminin de ana girdisidir asit. Ayrıca asitler birbirinin üretimi için de gereklidir. Mesela fosforik asit için sülfürik asit ihtiyaçtır.

Gübre üretiminde üç ana asit kullanılır, sülfürik asit, fosforik asit ve nitrik asit... Yani bu üç asidin kimyasal üretim ile gübre fabrikalarından tarımsal ürünlerin ihtiyacı olan Azot-Fosfor-Potasyum ve Kükürt elde edilir.

Türkiye''de gübre piyasasının yüzde 90''ını elinde bulunduran BAGFAŞ, İGSAŞ, Toros ve GÜBRETAŞ firmaları bütün asit piyasasını da yönlendiriyor.

Haliyle kura bağlı olarak asit fiyatı artınca gübre fiyatı, gübre fiyatı artınca da tarımsal maliyetler ve bunun sonucunda da mutfak masrafları yani enflasyon artıyor.

Türkiye''de tarımsal rekabet söz konusu olamıyor. Hatta çiftçimiz belki de girdi maliyetleri oranı düşünüldüğünde dünyadaki en pahalı gübreyi kullanmak zorunda kalıyor.

2020 yılı Kasım ayında 40 dolar olan sülfürik asit 2021 Eylül ayında 350 dolar oldu. Nitrik asit 50 dolarlardan 150 dolarlara kadar çıktı. Ve asit, gübre üretiminde maliyete çok yüksek etkisi olan bir etken madde...

Artış öyle boyutlarda ki, neden niye zamlandığı, tam bir muamma...

Mesela 16 Şubat 2021 tarihinde sülfürik asit ton başına 165 dolar+nakliye bedeli (ton) 18,00 dolar olmuş.

Bir ay sonra Mart ayında 175 dolar, Nisan''da 200 doları görmüş. En son bu fiyat 10 Eylül''de 270 dolar, 15 Eylül''de ise 320 dolar ve sonra 350 dolar düzeyinde olmuş.

Diyeceksiniz madem dış kaynaklı bir artış var iktidar ne yapsın?

Hayır öyle değil. Serbest piyasa kurtlar sofrasıdır. Devlet gerekli sübvansiyon sistemlerini kurarak çiftçisini dalgalanmalara karşı korumak zorunda. Korumalı ki mutfak masraflarına yansımasın. Gerekiyorsa tüm sektörü kamulaştırarak kendi kontrolüne alıp zarar etme pahasına fiyatlamalardaki ani artışları engellesin.

Keza dünyadaki örnekleri de aslında böyle. Çoğu neo-liberal serbest piyasa kurallarının işlediğini söylediğimiz ülkeler, gerekli regülasyonları koyarak sektör ve sistemleri kontrol altında tutuyor.

Fakat bizde ne yazık ki var olan kurallar yeterli olmadığı için vahşi kapitalizm yüzünden çiftçimiz ve vatandaşımızı düzenin çarklarına sıkıştırıyoruz.

Ayrıca ihraç olan aside dayalı gübre ürünlerimizde rekabetçi olma şansını ülkemiz kaybetmiş durumda. Yani dolaylı yönden de hayvancılık sektörü baltalanmış oluyor.

Yem hammaddelerinin pek çoğu topraktan hasat edilen ürünler. Rekolte ve verim için gübreleme gerekli, ama çiftçi tarlaya gübreyi eli korka korka atıyor. Geçen seneye göre gübre torba fiyatları 3 kat, 4 kat, hatta 6 kat artan gübreler var. Bizim gibi tarıma dayalı nüfus yoğunluğu olan ülkeler, olmayan tarım politikalarını çok göz önünde olmayan asit gibi basit ve atık olan bir ürünün üzerindeki spekülatif hareketler ile rant sağlanarak ve ülkenin tarım ve hayvancılığı baltalanarak piyasadaki birkaç stokçunun eline bırakmış.

Asit üreten firmaların tetikçiliğini yapan bu stokçulara da kimse dokunamıyor, çünkü devletin bir yaptırımı yok.

Yıllık 6 milyon ton katı kimyevi gübrenin güncel fiyatlarla ekonomik karşılığı 12,5 milyar TL.

Damla sulama ve yaprak gübreleri grubu ise 600 milyon TL''lik bir pazar büyüklüğüne sahip. Toplamda 13 milyar TL''nin üzerinde gübre kaynaklı bir ekonomik hacim söz konusu.

En başta diyeceğimi en sonda söyleyeyim; sonuçta bu konu aslında hâkim olduğum bir alan değil.

Fakat çiftçilerden ve küçük-orta boy üreticilerden gelen şikayet ve "sesimiz ol" taleplerinin ardından araştırarak konunun ciddiyetini anlatmaya çalıştım.

Kim bu stokçular. Devlet gerekiyorsa hemen sisteme girsin ve fiyatları düşürsün.

Çok zor değil ama mesele şu; ya stokçular "devlet" olmuşsa...

Yazarın Diğer Yazıları