Rusya'nın güçlenen imajı

Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazandığı 1991 yılından bu tarafa SSCB’nin merkez üssü olan Rusya Federasyonu’nun bölge ülkeleri üzerinde hakimiyet ya da kontrol alanı oluşturabilmek amacından vazgeçmesinin mümkün olmadığı açıktır. Üstelik bu amacın Küreselleşme olgusundan sıyrılarak ortak bir coğrafya özlemi ve tarihsel zemin üzerinde inşa edildiği düşünüldüğünde Kremlin yönetiminin dış politika yaklaşımının tutarlı olduğu ileri sürülebilir. Rusya’nın yeni paradigma ışığında BDT, Avrasya Birliği, Şanghay İşbirliği Örgütü gibi çeşitli uluslar arası organizasyonları bu amaca hizmet edecek şekilde uyumlaştırdığı görülmektedir. Bu kapsamda Rusya, Kazakistan ve Belarus tarafından oluşturulan Gümrük Birliği, Avrasyacılık düşüncesinin ve Avrasya Birliğinin etkinleşmesi sürecinin bir parçası olarak kabul edilebilir. Gümrük Birliği projesinin diğer bölge ülkelerinde meydana getirdiği çekincelerin ortadan kaldırılması sağlanırsa hızla genişleyerek küresel etkileri olan bir proje haline gelecek ve Çin, ABD, AB küresel mücadelesinde önemli bir rol üstelenecektir. Özellikle Dünya Ticaret Örgütü’nün “Kazakistan’ı mutlaka almalıyız” şeklindeki sözleri bölge ülkelerini rahatlatacaktır. Zira Gümrük Birliği sürecinin DTÖ üyeliğini askıya alacağı endişesi ortadan kalkacaktır.
Peki Gümrük Birliği projesi Türkiye’ye nasıl yansıyacak?
Öz coğrafyamızda bu gelişmeler yaşanırken, Avrasya’nın en kilit ülkelerinden birisi olan Türkiye’nin Avrupa Birliği projesini devlet politikasının bir parçası haline getirme eğiliminde olduğu görülmektedir. Özellikle 1995-2000 yılları arasında AB Giriş Süreci adı altında yürütülen tek merkezli dış siyaset anlayışı Türkiye’nin tarihi ve kültürel bağları olduğu Orta Asya bölgesini doğru okumasına engel teşkil etmiştir. 2001-2006 yılları arasında ise Cumhurbaşkanları düzeyinde seyreden soğukluk bürokratik mekanizmanın da olumsuz etkilenmesine sebep olmuştur. Son yıllarda gerek devletin üst kademesinin ziyaretleri gerekse ekonomik parametrelerdeki yükselişe rağmen “birlik” ya da “her alanda işbirliği” vurgusunun etkinleştirilememesi, bölge ülkelerinin çeşitli meselelerde Türkiye ile ilgili soru işaretleri ve Ortadoğu bölgesine gösterilen aşırı ilgi Türkiye’nin bölgede zemin kaybetmesine neden olmaktadır. Bölge ülkelerinin bazıları (ki bunlarla bizim kardeşlik hukukumuz var) “Türkiye söyler ama yapmaz” şeklinde genelleştirilebilecek bir yaklaşıma oldukça yakın durmaktadırlar.
Diğer yandan ilerleyen yıllarda Türkiye-Rusya ilişkilerinde Rusya lehine psikolojik bir üstünlük yaratacak olan Gümrük Birliği projesi artan üye sayısıyla Türkiye’nin dış politikasını zorlayarak farklı uluslar arası organizasyonlara yönelmesini mecburi kılabilir. Gümrük Birliği projesinin serbest ticaret anlaşmasının ardından “ortak ekonomik alan” ve nihayet “ortak para” aşamasına gelmesiyle birlikte Türkiye açısından bölgedeki kilit ve karlı sektörlerden uzaklaşması sonucunu doğurabilir. Gümrük Birliğinin ancak üye ülkelerde kurulacak doğrudan yatırımlarla avantaj sağlayacak olması da Türk yatırımcıları bakımından yeni bir sürecin başlangıcı olabilir.

Kemal Çapraz anılıyor
Üzücü bir kaza sonucu aramızdan ayrılan Türk Dünyası sevdalısı ve gazeteci dostumuz merhum Kemal Çapraz yarın sevenleri tarafından anılacak. 2023 Türkiye Platformu’nun önderliğinde gerçekleştirilen organizasyonda saat 14.00’da Tuzla’daki kabri başında olunacak, ardından saat 18.00’da Üsküdar Burhan Felek Spor Kompleksi konferans salonunda Türk Dünyası paneli düzenlenecek. Vefa denilen şeyin tamamen kaybolmadığını hatırlattıkları için 2023 Platformuna ve Uğur Tarhan’a teşekkür ediyorum.

Yazarın Diğer Yazıları