Salgın neden dursun ki?..

Her alanda ülkenin kimyasını bozdu Corona... Çelişki ve şaşkınlık birbiriyle yarışırken, çarpıklık kendi kulvarında var gücüyle koşuyor bu dönemde!..

İşte tam da böylesi bir ortamda, öylesine çarpıcı çelişkiler gündeme geliyor ki, yaşananlar aklın sınırlarını da zorluyor...

Ve tüm bunlardan yola çıkarak akıllara bir tek deyim geliyor;

"Allah'ın merhametine kalmışız..."

Peki, yukarıdaki saptalamalarla arkasından gelen özdeyiş hangi gerekçelerle dayanıyor?.. İşte buna da, "hangisini sayalım ki" demekten insan kendini alıkoyamıyor...

Corona- virüs- salgın üçgeninde sırıtan, düşündüren, şaşırtan ve de zaman zaman şoke eden ayrıntılardır bunlar;

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyeleri ile diğer bilim insanlarının Coronanın etkisi, aşı-ilaç üretimi ve mevsimsel gidişatı ile ilgili çelişkili açıklamaları toplumun kafasını yeterince karıştırıyor...

Ülkede onbinlerce sağlık çalışanı yaşamlarını riske atarak salgının büyümesini önlemeye çalışırken ve hastaları iyileştirmek için çırpınırken, bazı bilim insanlarının virüsle ilgili çelişkili açıklamaları yalnızca ortamı germiyor, aynı zamanda evlerinde hapis hayatı yaşarken, "bitsin artık bu çile" diyen milyonlarca insanın umutlarını da tüketiyor...

Baksanıza; günlerdir birileri, "Nisan ayında biter" diyor, kimileri de, "havalar ısınsa bile Temmuz'a kadar devam eder" şeklinde açıklamalar yapıyor...

Velhasıl ne bilimsel dayanak var ortada, ne de inandırıcı bir söylem birliği...

İşte son olarak Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara da, koronavirüs vakalarında azalma olduğunu söylemek için erken olduğunu belirterek, "Bir veya iki gün daha azalmayla devam ederse o zaman diyebiliriz ki, vaka sayılarımızda bir plato başladı" demiş...

Evet; bir yandan da dünya genelinde Corona tedavisi ile ilgili çalışmaları açıklama yarışı var ki, bunlarda görülen tutarsızlıklar kafa karıştırıyor ve bir bakmışsınız günlerdir, "Coronaya karşı tedavi geliştireceğiz" diyen bir profesörün açıkladığı çabalar, bizzat Sağlık Bakanı tarafından basın toplantısı sırasında yerlebir ediliyor...

"Biz bir ilaç bulmadık, biz bir ilacın Covid-19 tedavisinde kullanılabileceğini öngördük" diyen Profesör Ercüment Ovalı ile Sağlık Bakanı'nın, "bu işler sosyal medya üzerinden duyurulmaz" şeklindeki tepkisi, ortadaki keşmekeşi daha da büyütüyor...

İran kapısı durmuyor!..

Corona salgınında ölü sayısı dün akşam saatlerinde 2000'i aşarken, Sağlık Bakanı'nın "Önümüzdeki 10 günde pik yapacak, sonra plato dönemine girecek" şeklinde tanımladığı salgının gidişatı ise milyonlarca insanı ürkütmeye devam ediyor...

Ve bu sırada gazetelere çelişkilerin vahametini en çarpıcı biçimde yansıtan haberler de yansıyor...

Dünkü Yeniçağ'da da vardı; İngiliz The Guardian gazetesi, Türkiye'deki Corona bilançosunun İran'ı geride bıraktığına dikkat çekmişti...

Gazete, "Türkiye, 82 bin 329 vaka ile ilk kez İran'ı geçerek Orta Doğu'daki en yüksek oranı açıkladı" yorumunu yapmış...

Bunun perde gerisindeki gerekçenin yeni versiyonunu sorgulayan bir başka haber de yine İran kaynaklıydı...

Ticaret Bakanlığı verilerine dayandırılan habere göre,

Şırnak'ın Silopi ilçesindeki Habur Sınır Kapısı'nda, Corona virüs salgınına rağmen 1 Mart- 16 Nisan arasında, ticari amaçla 83 bin 170 araç giriş- çıkış yapmış...

Söz konusu haberde, İran ve Türkiye arasındaki ticari faaliyette, sürücülerin gümrükten giriş-çıkış yapmadığı, sadece belli bir noktaya götürülen dorseleri TIR'lara bağlayarak kendi ülkelerine geçirdiğine vurgu yapılmıştı!!!

Bu çabanın bile Coronayı bulaştırabileceği riskine karşı ise, "TIR'lar ve dorseler sınırı geçmeden ilaçlanıyor" savunması yapılmıştı!!!

Doğrusu; Umrecilerin gidişine izin verilmesinin yanı sıra, İran'dan yapılan sınır ticaretinin de Coronanın Türkiye'de yayılmasına zemin hazırladığı iddiaları halen gündemdeyken, sınır kapısında ticaretin durmaması çok şaşırtıcı bir çelişki!!!

Yaşamak için dikkat!..

Yazının başında, ülkenin kimyasını bozan Coronanın yol açtığı şaşkınlığa dikkat çekerken, konumuz sadece bilim insanları arasındaki çatışma ile İran kapısındaki çelişkiden ibaret değildi...

Yaşamı ayakta tutan her gerekçenin aktörü insan olduğu için, insanı vuran Coronanın yayılması ve ölümlerin artmasında da insan faktörü bir numaralı gerekçe olarak pervasızlığını sürdürüyor...

Örneğin; "Urfa'da salgın yok" şeklindeki yersiz bir açıklamanın ardından, merkezde bir milyona yakın insanın yaşadığı şehirde, yasaklar neredeyse tamamen gözardı edilirken, polis önceki gün Urfa'da 7 bin kişiye 6 milyon liranın üzerinde ceza kesmiş, çok sayıda iş yerinin de açık olduğu saptanmış...

Peki, sanayi çarşılarındaki dükkanları berber salonuna çevirenlere, depoları pavyon olarak faaliyete sokanlara, boş mekanları kumarhaneye dönüştürenlere, çocuklarını arabaların bagajında taşıyanlara, yasaklara rağmen sosyal mesafeyi takmayarak şehirlerin en işlek cadde ve bulvarlarında pervasızca dolaşanlara, eldiven- maske kullanmadan alışverişe gidenlere, "bana bir şey olmaz" zırvalığıyla toplumun sağlığını "kader"ciliğe kurban etmeye çalışan cahillere ne demeli?..

Velhasıl, bilim adamları arasındaki söylem çatışması, salgının yayıldığı ülkelerden durmayan sınır ticareti ve insanların bir türlü bitiremediği pervasızlıklar yanyana getirildiğinde, Sağlık Bakanı'nın "önümüzdeki 10 günde pik seviyesine ulaşacağız" şeklindeki açıklamasının hangi zavallılığa dayandığı da net biçimde ortaya çıkıyor...

Ve yazıya atılan, "Corona neden dursun ki" başlığının gerekçelerini dışa vuran tüm bu satırlar, şu ana kadar 2 bini aşkın yurttaşın yaşamına mal olan salgının bu ülkeden kolaylıkla gitmeyeceğinin işaretlerini veriyor... Havaların ısınmasıyla birlikte yaşanacak başıboşluğa karşı, hafta sonları sokağa çıkma yasağının uygulandığı bir ülkede, bir yandan yasakları delmek için akla gelmeyen yöntemler kullanan yurttaşlar, bir yandan İran gibi salgının dehşetini yaşayan bir ülkeden sınır ticaretinin sürmesi ve diğer yandan, her biri bir kafadan konuşan bilim insanlarının Coruna ile ilgili çelişkili, tutarsız ve birbirini ezen açıklamaları gidişatın hiç de iyi olmadığını kanıtlamaya devam ediyor...

Aklıselim düşünen ve tehlikeden korkan yurttaşlar elbette bu kaos ortamından, yaşama sarılarak çıkacaklar...

Geriye kalan pervasızlar için, "Aman evde kalın" uyarısı ne kadar sonuç verir, işte yazının başında da dediğimiz gibi, orası "Allah'ın umuduna kalmış..."

 

dfs-004-001-011-001.jpg

Yazarın Diğer Yazıları