Samuray'ın kirli yüzü!..

Samuray'ın kirli yüzü!..

Sistem bir kere laçkalaşmasın!.. Devletin bürokrasisi bir kez sarsılmasın!..

Takip-denetim-müdahale, güvenlik-asayiş-yargı üçgenlerini de mahvedecek ağır darbelerdir bunlar...

İşte bunların varlığı, bir ülkenin huzurlu yaşamasının da vazgeçilmez koşulları...

Herkes farkında ki; "başkanlık" adı verilen ucube sistem devletin bütün çarklarını darmadağın etti...

Yerel yönetimlerden bürokrasiye, iş dünyasından ithalat-ihracata kadar her şey artık denetim dışı...

Tüm yetkilerin tek kişinin elinde toplandığı bir sistemde, milletvekilleri parmak kaldırıp indirmekten başka bir şey yapamıyorsa, bakanlar vekillerin sorularına yanıt vermekten kaçınıyorsa, Meclis''in hiçbir yetkisi yoksa, devletin bürokrasisi dehşet verici bir takip ve denetimsizlikte tıkanır ve sonuçta ülkede ne huzur kalır, ne güvenlik, ne de hukuk...

Türkiye son yıllarda televizyonlarda şiddeti özendiren Kurtlar Vadisi benzeri dizilerdeki vahşet sahneleri yüzünden, işsizlik bunalımının yol açtığı sosyal patlamadan ve terör unsurlarının zıvanadan çıkmış saldırılarından bıktı...

Çünkü bunların tamamı şiddeti dayatırken, aynı zamanda şiddeti özendiriyor, vahşeti öne çıkartıyor, huzursuzluğu büyütüyor, korku, dehşet saçıyor...

Ve tüm bunlar yüzünden insanlar artık televizyon izlemekten kaçınıyor, sokağa çıkmaktan korkuyor, çocuklarını sürekli gözetim altında tutmak zorunda kalıyor... Nedeni çok basit bu sinsi ve derin girdabın...

Devlet ne kadar güvenlik önlemlerini öne çıkarsa da, AVM''lerden otobüslere, okullardan üniversite önlerine kadar polis bulundursa da, orta okulların önünde bile uyuşturucu ticareti yapıldığına ilişkin haberler yansıyor medyaya...

Ülkenin tüm kentlerinde, uyuşturucu tacirlerinin yetersiz denetim yüzünden at koşturması, bu yüzden işlenen cinayetler, dağılan aileler ve sentetik haplarla, esrar-eroin batağında yok olanların hazin manzaraları gündemden düşmüyor...

Ve tabii ki; bali-tiner benzeri kimyasal maddeleri koklayarak sokaklarda dolaşan on binlerce gencin yol açtığı korku da cabası....

Pompalı, uyuşturucu, kılıç dehşeti!..

Ülkenin tek sorunu siyasilerin ve devasa gemilerin adlarının anıldığı büyük uyuşturucu operasyonları değil...

Bu zehirli rant sisteminin varoşlarda, kenar mahallelerde, kırsalda topluma yansıyan travmaları da ne yazık ki önlenemiyor...

Bir de pompalı vahşeti var ki, 25 milyon kişinin silahlandığı tahmin edilen bir ülkede, her kadın cinayetinde de sarsıcı biçimde öne çıkıyor... İnternette, sosyal medyada pompalı otomatik silahlar satılıyor bu ülkede...

Hatta kargoyla evlere silah gönderiliyor... Türkiye''nin her köşesinde mafya çatışmasından sokak kavgalarına, aşiret çatışmalarından aile içi kavgalara, kadın cinayetlerinden çocuk kavgasına kadar her asayiş olayında pompalı başrolde!!!

Unutmayın ki, 3 yıl önce İstanbul Bahçelievler''de 15 yaşındaki bir lise öğrencisi, sınıfta tartıştığı arkadaşını arkadan pompalı tüfekle vurarak katletmişti...

Ateşli silahlarla her yıl binlerce kişinin katledildiği Türkiye''de, sadece bireysel silahlanma ya da ruhsatsız silah meselesinin tek sorun olmadığını gösteren pompalı silah furyasına devletin müdahale etmemesi de çok şaşırtıcı...

Ancak, sokaklarda yürüyen masum insanları acımasızca katledenlerin kullandığı tek silah pompalı değil!..

Ataşehir''de vahşet!..

Kamuoyu birkaç gündür İstanbul''da, sokakta kendi halinde yürürken barbarca bir cinayete kurban giden genç kadının dramını konuşuyor...

Ataşehir''de, akşam karanlığında kaldırımda yürüyen 28 yaşındaki Başak Cengiz adlı mimar, arkadan sinsice yaklaşan bir vahşetin kurbanı oldu...

Dehşetin silahı bu kez pompalı değil, internette, sosyal medyada şov yapmaktan kaçınmayanların da kullandığı samuray kılıcı...

Genç kızın katledilme görüntüleri dehşet verici... Katil Can Göktuğ, arkadan yaklaşıyor, kılıcını kılıfından çıkarıyor ve vahşice vurmaya başlıyor...

Yerde acılar içinde çırpınan kadının kendini kurtarma çabası sonuç vermiyor... Ne yazık ki gencecik kadın hastanede yaşam savaşını kaybediyor...

Katil ise vahşi cinayeti soğukkanlılıkla anlatırken şöyle diyor;

"Bir bayan şahsı bıçaklamayı düşündüm. Sitenin önündeki kaldırımda bir müddet yürüdüm, bir bayanın gelmesini bekledim. Daha sonra bir bayanın kaldırımda yürüdüğünü gördüm, arkasından yürüdüm vurdum."

Bu vahşi cinayetin ardında, "1953''ten bu yana satışı yasak" olan ve satanlara "1 yıl hapis cezası" öngörülen kılıçların "hediyelik eşya" adı altında neredeyse her yerde, hatta internetten evlere teslim yöntemi ile pazarlanma denetimsizliği de var...

Ancak bu vahşi cinayeti tetikleyen tek denetimsizlik samuray kılıcı ile ilgili değil...

Daha önce uyuşturucu tedavisi gördüğü, psikolojik rahatsızlığı olduğu bildirilen ve ailesinin "3 yıldır ilaçlarını kullanmıyor" dediği, üstelik evinde 15 kılıç bulunduran katil, devletin ilgili kurumlarınca neden takip edilmedi acaba?..

Bu tür insanların neden toplum içinde dolaşabildiği, neden hastanelerde gözetim altında tutulmadığı da, toplum güvenliği açısından yaşamsal bir konu...

Evet; yazının başına dönersek, Türkiye''de toplum güvenliği ve sağlığını tehdit eden araçlar, ilaçlar, saldırı aletleri hatta silahlarla ilgili korkunç bir denetimsizlik var...

Devletin tüm kurumlarının, sokaklarda masum insanları zehirleyen uyuşturucu tacirlerine, internetten pompalı pazarlayan cinayet azmettiricilerine, hediyelik eşya adı altında kılıç, hançer gibi kesici aletleri satan pervasızlara acilen müdahale etmesi şart...

Ve tabii ki, toplumu tehdit eden ruh hastalarının, saldırgan tiplerin acilen belirlenerek gözetim altında tutulması da kaçınılmaz...

Yoksa bu ülke Ataşehir''deki vahşetin benzerlerini daha çok yaşayacak...

Yazarın Diğer Yazıları