Sayın Denktaş’tan özür dilenmelidir

Değerli fikir adamı, araştırmacı, milliyetçi kalem, haysiyetli aydın Necdet Sevinç’i kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeyiz. Kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına ve mensubu olmaktan şeref duyduğu Türk Milletine baş sağlığı diliyoruz.
Şöyle bir zamanı geri çevirebilsek ve dün hangi işgüzarlıkların, ihanetlerin ortaya konduğunu ibret olsun diye bir düşünebilsek...
Kıbrıs’ta bize dayatılan Annan planını kabul ettirebilmek için Adaya giden, köy köy dolaşan iktidar milletvekilleri KKTC ve Türk Bayraklarının reddedildiği mitingler. Annan planına evet dedirtilerek egemenlik haklarından fedakârlık ettiğini açıklayan bir devlet: KKTC. Kendi kendini inkâr ediyorsan kiminle neyin pazarlığını yapacaksın.
AB yolunda KKTC’nin varlığını engel gören ve milli davaları küçümseyen sözde devlet adamları Türkiye’nin önündeki asıl engellerdir.
Kıbrıs’ın stratejik öneminin kalmadığı kendilerine söylettirilen sivil-asker bazı ABD muhipleri... Plan kabul edilirse Girne sahilleri ve KKTC yatırıma boğulacak diye uyutulan ve kandırılan Kıbrıs Türkü. Siz Türk değil Kıbrıs’lı, Adalısınız. Müslüman Türk kimliğini bir tarafa atın ki güneydeki Rum kesimiyle barışı sağlayabilesiniz diye şartlandırılan sözde turuncu aydınlar. Annan planını kabul etmesine rağmen vaadedilen yatırımların gelmediği bir KKTC gerçeği. Ancak İngiliz emlakçılarının vasıtasıyla topraklarımızın önemli bir bölümünün yabancıların eline geçmesi.
O dönemde ABD’de tedavi olan gerçek devlet adamı Sayın Denktaş’a hasta yatağında imzalattırılmaya çalışılan teslim belgeleri ve bu belgeleri elinde tutan iktidar yetkilileri. Milli menfaatleri koruyanlara yapılan statükocu ve milliyetçi suçlamaları...
“40 yıldır siz çözemediniz, biz çözeceğiz”, “Çözümsüzlük çözüm değildir” diye ortaya düşen tecrübesiz ve bilgisiz bazı siyasetçiler... Kumkapı’da demlenen Avrupa Komisyonunun Türkiye temsilcisi Karen Fogg’un işbirlikçileri ve yalakaları...
KKTC’de kendi kendini inkâr et; tekrar Rumların içinde azınlık ol; Rum’larla birleş ve yutul; toplu mezarlarda yeni yer ara diye dağıtılan AB fonları... Türk askerine düşmanlık duygusunun demokratikleşme diye ayağa kaldırılmak istendiği bir dönemin başlangıcı.Türkiye’nin işgalci olduğu hezeyanları...
KKTC adını bile söylemekten kaçınan işi Kuzey Kıbrıs’a bağlayan ufku ve çapı dar siyasetçiler ve aydınlar. KKTC’deki portakalda bile milliyet arayan,Türk portakalı diyen, bir Rum’un KKTC’den aldığı köpeği sınırda yakabilecek kadar insanlıktan uzak şövenist ve ırkçı Rum tarafı ve bunlarla barışa ve birleşmeye zorlanan Kıbrıs Türk’ü.Türk’e kuzeyde yaşama hakkı bile tanımayan sözde barışçı Rum sahtekârlığı ile demlenenler...
 “KKTC zaten hayaldi” diye devletinden ve egemenlik haklarından vazgeçecek kadar şaşırmış iktidarın dünkü has adamı Sayın Talât... Daha sonra Denktaş’laştı diye yine tenkit edilen aynı Talât. Efendim iki taraf da birleşecek, neden milliyetçilik yapıyorsunuz ve KKTC’yi ve Türkiye’nin antlaşmalardan doğan haklarını koruyorsunuz diye yapılan suçlamalar ve şaşırtmalar. Şimdi de Sayın Başbakan herhalde Denktaş’laşıyor. Anlaşılan milli davalar yeni yeni hazmediliyor, halkın tabiriyle  “jeton” yeni düşüyor. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkü’nün çıkarlarını koruyan son çıkışlar ve Sayın Başbakanın beyanları keşke 7-8 sene önce olsaydı. Bu milliyetçiliğe özenen çıkışların başka bir hazırlığın ve aydınları sindirmenin gerekçesi olmamasını dileriz. Lâfın kısası Sayın Denktaş’tan özür dilenmelidir.
Geçen hafta topraklarımızı kirleten, ne yüzle Türkiye’ye geldiği anlaşılamayan bir misafirimiz vardı. Irak’ta Müslüman kanı döken; ama ne gariptir ki yine bazı Kürt Müslümanlar’la işbirliği yapan bu misafir Ankara’da boy gösterdi. Başımıza Süleymaniye’de çuval geçirten ABD’li çuvalcı Generalin Genel Kurmayı ziyaretinde, Genel Kurmay Başkanımızla çekilen resmi dikkatlerden kaçmadı. Sayın Koşaner’in rahatsızlığı yüzünden okunuyordu. Bu çuval işi o kadar önemliymiş ki adam CIA Başkanı oluyor.
O dönemi bir hatırlayalım. Şimdiki Cumhurbaşkanımızın “Büyük devletler özür dilemez” diye bir beyanı olmuştu. Onlar özür dilemedi ama; Türkiye çok defa dizlerinin üstüne çökertilerek bize dost ve müttefik kazığı atıldı.
Kıbrıs’ta yaptığımız yanlışlara bugün açılım politikalarıyla devam ediyoruz. Gün gelir de açılım ve taviz karşıtı beyanları duyarsak şaşmayalım.

Yazarın Diğer Yazıları