Seçmen neleri düşünmeli?

12 Haziran Genel Seçimlerine bir adım daha yaklaştık. Bu seçimler ülkenin geleceğini tayin edecektir. Seçmene bunu fark ettirmek muhalefet partilerine ve öncelikle MHP’ye ve aslında herkese düşüyor. CHP’nin geçirdiği değişiklik ve dönüştürülme ile küresel taleplere karşı milli bir tavır koymasını beklemek zordur. Yeni yönetimin, dışarının mühendisliğini yaptığı “Yeni Türkiye” ile ülkenin uysallaştırılmasından rahatsız olacağını bekleyemeyiz.
Şerefli askerlik hizmetini “adam öldürme sanatını öğrenme” olarak anlayan “ulusalcı” milli unsurları dışlayan, PKK’ya aftan, “iki dilli eğitim” den bahseden, katil başının ev hapsine alınmasını dile getiren, bir taraftan aşırı sola göz kırpan, diğer taraftan mezhepçi ve etnikçi açılımları demokratikleşme zanneden CHP’nin, AKP’den ne farkı vardır? İkisi de aynı yörüngeye sokulup dönüştürülmüşlerdir. Sadece farklı siyasi firmalardır.
AKP de andımızı değiştirmek, Türk’ü bir etnik grup gibi görmek, milletleştirmeyi kavrayamama, Türk milleti ve “Türk” ifadesini başta Anayasa her taraftan çıkarma peşinde değil mi? “Terörist başının görüşlerinden de istifade edebiliriz” diyenler, İmralı ile müzakereye geçenler, bu ülkeyi yönetmiyor mu? Cari açığın rekor seviyeye gelmesi, açığın yabancıya gayrımenkul, banka ve kârlı şirketleri, altyapı yatırımlarını satarak ve dış borç alarak karşılama, cari açığa dayalı sözde büyüme ülkenin soyulması değil mi? Dil ile ilgili olarak Avrupa Azınlık Dilleri Sözleşmesi’ne konan çekinceyi kaldırmayacaklar mı? Buna karşı direnme güçleri ve niyetleri var mı?
AKP’nin aday listelerinde, Anayasa değişikliklerini destekleyecek ve başkanlık sistemine geçişe uygun bir kadro kurulduğunu gösteriyor. Anayasa ile ilgili bazı hukukçu ve hocaların aday yapılması sebepsiz değildir.
Ayrıca; “Türk ifadesi Anayasadan çıkarılmadan Türkiye demokratikleşemez” diyebilen aşırı sol eskisi bir hanım 2. Bölge’de Burhan Kuzu’nun üstünde ikinci sırada yer almıştır. Böylece bu hanım ödüllendirilmiştir. İşin garibi 7. sırada da rahmetli A. Türkeş’in bir haftadır tanınan oğlu var. Acaba oğul Türkeş bazı şeylerin farkında mı?
Her türlü farklılığa gönlünü ve kapısını açtığını ifade Sayın Başbakan, kimseyi ötekileştirmediklerini söylüyor. Ancak farklılıkları öne çıkardığı ölçüde birlikteliği ve milli kimliği bir türlü fark edemiyor. Bu anlayış, ayrılıkçılığı demokratikleşme diye görürken, milli kimliği benimseyen büyük çoğunluğu dışlamış ve ötekileştirmiş olmuyor mu? Herhalde milli kimlikte ısrar, radikallik ve marjinallik olamaz!
CHP ile AKP’nin laiklikte; MHP ile BDP’nin ise kimlik ve etkinlikte uzlaşması gerektiğini ileri süren gafillerin, sivri akıllıların, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde, hatta ABD’de benzerleri görülüyor mu? Dünya ve ciddi devletler nerede, bizim kiralık aydıncıklar ise nerede?
Siyaset meslek mi; değil mi hep tartışılır. Meslek haline gelmediğini söylemek zor. Vitrini kaliteli hale getirecek, TBMM’de komisyon çalışmalarını ve partiyi temsilde çok uygun olan bir aday, siyasi bakımdan o ölçüde öne çıkarılamayabiliyor veya çıkamıyor. Ön seçim tartışılıyor; ama onun da artı ve eksileri var. Ön yoklama yine de faydalı oluyor. Belki ön yoklamayı da gözden geçirmek gerekiyor.
Seçmen tercihlerinde bir önemli yanlış var. Eş-dost, arkadaş, meslektaş, hemşehri, akraba gibi sübjektif sebeplerle rey verdiğimiz şahsa aslında reyiniz gitmiyor; parti listesine rey vermiş oluyorsunuz. Kaldı ki o vekilin, parti politikasına, ülke sorunlarına çözücü politikalara katkısı, ya hiç, ya da çok az olabiliyor. Kararlara katkısı da... Bu yanlıştan uzaklaşmak gerekiyor. Ölçü, sübjektif olmaktan çıkmakta, yarınki Türkiye nereye götürülecek, daha nelerden taviz verilecek sorularına cevap aramaktır.

Yazarın Diğer Yazıları