Sel yıktı gitti gafları kaldı

Giresun ve ilçelerinde etkili olan sel felaketi milletimizi acılara boğarken; rant hırsı ile dere yataklarında yapılaşma, doğaya müdahale, sorumsuzluk, ihmal ve tedbirsizlikle buna davetiye çıkardığımız bir kez daha gözler önüne serildi. Bütün bunların sonrasında ilgili ilgisiz herkes bir laf ederek kendince felaketi yorumlamaya çalıştı. Ama bazılarının lafı, laf olmayı geçip milleti hayrete düşüren "gaf" oldu. Bunların en dikkat çekicisi ve tartışılanı AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin sözleriydi. Canikli suçu toprağa attı:

"Erozyon olması için toprağın cinsine bakılmıyor. Yağmurla toprak suya doyuyor, toprak kayganlaşıyor. Yağmur yağdığı zaman toprak su gibi akıyor, önüne ne katarsa götürüyor... Tekrar söylüyorum. Yaşadığımız bu afetin yapılaşmayla alakası yok."

Vatandaş olarak kendisini severim. Bakanlığı döneminde de iyi ilişkilerim oldu. Yahu bu laf ondan nasıl çıktı anlamak mümkün değil!..

Suçlu arama kavgası

Bu arada iktidar ile muhalefet arasında sel felaketinin suçlusunu bulma tartışması da gecikmedi. Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Mehmet Özhaseki, "Herkes tabiatı tahrip ediyor. Tabiatı tahrip ettikçe tabiatın dengesi bozuluyor. Tabiat da dönüp insanoğlundan intikam alıyor" açıklamasıyla CHP sözcüsü Faik Öztrak'ın eline koz vermiş oldu. Öztrak da fırsatı kaçırmayıp "Özhaseki kim? AK Parti'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı daha önce Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı. Dere yataklarına bu binalar yapılırken Özhaseki neredeymiş? Kalkmışlar vatandaşı suçluyorlar. Ayıptır." deyiverdi.

2006 ve 2010 yıllarında da bölgede benzer afetler yaşandığını hatırlatan Öztrak, "Korkarım bu beceriksizler Karadeniz'de bulunan gazın alım satımını da yüzlerine gözlerine bulaştıracaklar" sözleriyle iktidara yönelik eleştirilerini sürdürdü.

Ya televizyon konukları

İktidar-muhalefet sel sonrası böyle kapışıp laf yarıştırırken televizyonlara konuyu irdelemek için davet edilen konukların çoğu da laf salatasıyla gündemi işgal etti. Bunlardan biri de Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'ydu. "Dere yatağına bina yapanlar birgün bu yıkımla karşılaşırlar. Buradan çağrıda bulunuyorum, dere yatağına, dere ağzına ev yapmayın. Sonunda elbet böyle bir sona ulaşacaktık" gibi bir takım sığ sözleri ağzında yuvarlayıp durdu. Anlaşılan, Kadıoğlu TELE 1'e kitaplarının tanıtımı için gelmişti.

Sizden gelenler

Yaşadığım sağlık sorunları dolayısıyla uzun süredir sizden gelen mesajlarla ilgilenemeyip ihmal ettim. Bildiğiniz gibi şimdilerde ağır bir zatürre geçiriyorum. Kimileri bunu hafife alıp yükleniyor. Yahu insaf edin, yürümekte bile zorlanıyorum. Bazı dostlar da durumumun farkında. Mesela Vahap Koculu bunlardan. Bereket, arada beni uçurup moralimi yükseltenler var. Gencay Baran'ın dileklerine de teşekkür ederim.

 

Doktorun yazdıkları

"Sayın üstadım bir kaç gündür yazılarınızı göremeyince hem yaşınızdan dolayı  hem de mesleki yaklaşımımın verdiği  karamsarlık duyguları içimi daralttı. Yine bir sağlık probleminiz olduğunu düşündüm. Son yazınızla bu doğrulanmış oldu. Yaşlar ilerledikçe nereniz ağrırsa canınız orada oluyor. Ama artık çok dikkatli ve tedbirli olmanız gerekiyor. Biz sizi tedavi ederiz ama size bir şey olmasın, biz de tedavi etmeyelim. Yazılarınızla teşriki mesai edelim. Sağlık ve huzur dolu mutlu günleriniz olsun."

Minik notlar

Mesajlarıyla halimi hatırımı merak etmeyi sürdüren Rahmi Turan büyüğümün ellerinden öpüyorum. Bu arada bizim Balat takımı da bir alem. Fikret Ağca'nın şu cümlesi yeter; "Balat, Fener, Çarşamba ve Fatih'de yetişen ağabeyimiz" diyor benim için...

Fatih Kuzugüden, "Hergün tecrübe kokan yazılarınızı umarım daha uzun yıllar yazarsınız" dileğinde bulunuyor.

Doç. Dr. Mustafa Şahin'in, İlyas Namoğlu ve eşini övgülerine katılıyorum.

Hüseyin Söğütçü ve Muharrem Akduman da sanırım nihayet hastalığımı öğrenmiş oldular.

 

Muhaliflerim

Yine Balat'dan bileğini kessen kanı sarı-lacivert akacak bir iki Fenerli var. Bunlar yazmadığım şeyleri uydurarak suçluyor. Hele biri var ki, soyadı kendine uygun: Tosun... Palavra sıkmakta üstüne yok.

Sedat Yıldız'a "Muharrem İnce'yle ilgili tek kelime etmeyeceğim" diyorum.

Hamza Yerlikaya aleyhine yollanan mailler ona olan sevgimi hiç azaltmadı.

Bu arada Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Sabri Atalay ve Tamer Turan'a sevgilerimi yolluyorum.

Günün sözü

Dalgalar yumuşak kayayı oyar, sert kayayı cilalar. Bedrettin Dalan

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları