“Silüet” ve zaman tüneli

Bu ara İstanbul’un silüeti çok konuşuluyor.  Görüntünün bozulmasına müsaade edenler, bundan şikayetçi olarak tedbir alıyorlar. İşin enterasan tarafı bu... Silüeti bozarak Zeytinburnu sahil yolunda üç gökdelen dikenlere Sayın Başbakan da kırgın olduğunu ifade ediyor. Görüntü bozuldu diye o ilçedeki bütün mahallelerde bina yükseltileri indiriliyor ve büyük bir sorun yumağı yaratılıyor. Bina yükseltilerinin indirilmesi ise yeni sorunlar yaratıyor.
Osmanlının 1900’lü yılları, çok zor yıllardır. Çöküşün ağır faturası ortaya çıkmış, Anadolu paylaşılmaya çalışılmıştır.
Bugün olduğu gibi yerel yönetimleri güçlendirme örtüsü altında bölgesel özerklik, valilerin seçimi, merkezi devletin egemenlik haklarını sınırlama gibi federal yapı gündemde idi. Özellikle Osmanlı üzerindeki İngiliz planları Osmanlı idari yapısını milliyet esasına göre parçalama, kapitülasyonları yeniden uygulama, maliyeyi tamamıyla denetim altına alma amacı güdüyordu. 
Bu dönemde bazı yanlışlara rağmen, İttihat Terakki iktidarı ve ordu Osmanlı Devleti üzerindeki oyunların en önemli engelleriydi. Bir süre bu iktidarla çalışılsa da, onun zamanla bertaraf edilmesi, ordunun da tasviyesi gerekiyordu. Zaman zaman ağır şartlar kabul ettirilip ordu ve İttihat Terakki iktidarının itibarı yok edilmek isteniyordu. İngilizler bazı tavizler almalarına rağmen, hedeflerine varamamışlardı. Ordu mensupları önce suçlanacak, sonra tutuklanıp sürgüne gönderilecekti. İttihatçıları istedikleri gibi kullanamayan İngilizler, padişahı ve padişahın İttihatçı düşmanlığını kullandılar. İttihat Terakki’nin yerini işgalcilerle işbirliği yapan Hürriyet-i İhtilaf Partisi aldı. Siyasi çekişme ve kavgalardan yabancılar faydalandı. İttihatçıların döneminde ordudan atılanlar geri döndü.
İngilizler ve saray savaş döneminde Ermeni ve Rum tehcirlerini esas alarak sorumluların cezalandırılmasında işbirliği yaptılar.Yabancılarla işbirliği yapmayan ve engel görülenler Malta’ya sürüldü. İttihatçı’ların darbe yapacakları propagandası yayıldı. Ermeni tehciri dolayısıyla kamu görevlileri aleyhine akla gelmeyecek iddialar ortaya atıldı ve o dönemin yandaş medyası ile toplumun beyni yıkandı. Bugün bu çizginin devamı olanlar, “Devlet kendisiyle yüzleşmeli” diyerek “hepimiz Ermeniyiz” çığlıkları atıyorlar. Ermeni iddialarını adeta savunuyorlar.
Osmanlı’nın bu karmaşa ortamında, ülke çıkarlarından ve devletten yana olmak prim yapmıyordu. Bazıları o dönemin ABD’si olan İngilizlerde kurtuluşu arayarak İngiliz Muhipleri Cemiyetine, bazıları ise; Wilson Prensipleri Cemiyetine postu sermişlerdi. Bunlar olurken sözde barbar Türklere karşı Anadolu’nun işgali de başlamıştı. Rumları kurtarmak, Ermenileri katledenlere karşı Anadolu işgal edilerek ceza verilmeliydi. İngilizler her konuda bize hizmet edeceklerdi. Bundan dolayı işgalci İngilizlerin varlığını güçlendirmek için “Heyet-i Nasıha” adlı ikna grupları vardı. Bunlar o dönemin akilleriydi.
Bunlar olurken askeri güçler ve çeşitli kamu kuruluşları sivil otoriteye bağlanıyordu.Yandaş medya hem savcı ve hem hakim rolü oynuyor, işe yarayacak hakim ve savcılar göreve getiriliyor, Ermenilere kötü muamele yapılmasını engelleyemediği iddialarıyla Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey ve birçok kamu görevlisi haksız yere idam ediliyordu.
İşin enteresan tarafı 1919’da kurulan Damat Ferit Hükümeti Sosyalist Fırka’ca desteklenmişti. Sosyalisti, batıcısı, sözde bazı islamcısı hep beraber Osmanlı’yı yok etmek için uğraşılıyor, milli çizgide olan herkesle mücadele ediliyordu. Zaten yetersiz olan yerli sermaye devre dışı kalıyor, yeni yeni İngiliz şirketleri ülkeyi işgal ediyor, bankalar ele geçiliyor, yenileri kurduruluyordu. Şirketlerde Türkçe kullanma zorunluluğu kaldırılıyordu. Kısaca “Zaman Tüneli ve Tarih” devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları