Sosyal yapıya dikkat!
Futbol sahalarından spor salonlarına, trafiğe ve kadınlara karşı işlenen cinayetlere kadar, toplum terör ve şiddet kıskacına alınmıştır. TV ekranlarında bilhassa dizilerin çoğunda argo, şiddet, vurdu-kırdı görüntüler, yaralamalar, akan kan ve insanların birbirine nasıl kazık atacağı öğretisi ve talimi vardır. Çocuklarımıza kitap değil; altın, tabanca ve tüfek hediye ediyoruz. TV görüntülerinde gayri meşru ve sapmalar, meşru olarak takdim ediliyor. Sonra da millet olarak şiddetten ve terörden şikâyetçi oluyoruz.
Orta Doğu kan ve barut kokuyor. Ülkenin birçok sorunu var, ama ülkeyi yönetenler “Andımız”, “Gençliğe Hitabe”, 19 Mayıs ve millî bayramlara anlam kaybettirmekle uğraşıyorlar. Türkiye’yi Türkiye yapan değerlerin çoğuna savaş açılıyor, altı oyulmaya çalışılıyor. Bütün bunları yapanlara bir de muhafazakâr etiketi takılıyor.
Bir ara AB yetkilileri duvarlarda asılı duran Atatürk resimlerinden rahatsız olmuşlardı. Lozan’ı reddeden sözde dost ve müttefiklerimiz artık Kemalizm’in modasının geçtiğini, yeni Türkiye’nin kurulmasını, ülkenin onların isteklerine göre dönüştürülmesini bize tavsiye etmişlerdi. Bunun kitabını bile yazdılar.
Orta Doğu’da olup bitenleri gördükçe, farklılıklar üstü kalmak, onların üstünde birliktelik arama geleneğimizle övünüyoruz. Bizim, acı sonuçlar doğuran ve doğurmaya da aday mezhepçi ve etnikçi ayrıştırma ve çatıştırma özelliğimiz olmadı. Bütüncü yaklaşım “tevhid” anlayışı, sadece dini değil; milli bir özelliğimizdir. Prof.Dr.A.Tabakoğlu güzel bir tespitte bulunuyor ve tevhid inancının siyasete akseden yanının “üniter devlet” olduğunu söylüyor.
Türkiye’nin sosyal yapısı üzerine çalışırken intihar ve boşanmalar dikkatimi çekti. Her iki alanda da önemli artışlar var. Türkiye’de intihar sebepleri öncelik sırasına göre şöyledir: 1. Hastalık, 2. Aile geçimsizliği, 3. Geçim zorluğu, 4. Ticari başarısızlık, 5. Hissi ilişki ve istediği ile evlenememe, 6. Öğrenim başarısızlığı. Bu sebeplere rehbersizleşme, maddeci, fertçi ve faydacı ilişkiler, gayesizlik, yalnızlaşma, işsizlik, manevi zayıflama, geleceğe olan beklenti ve güvenin sarsılması da ilâve edilebilir.
En yüksek intihar oranı yüz binde 3.7 ile Ege Bölgemizdedir. Onu, 1.8 ile Karadeniz Bölgesi izlemektedir. En yüksek intihar ilkokul mezunları arasında, cinsiyet bakımından erkeklerde ve evlilerde görülmektedir.
İntiharlar, 1982’den sonra artış göstermiştir (yüz binde 2.4). 2001 sonrası ise, büyük oranda yükselmiştir (yüz binde 3.8). Halen artış yükselerek devam etmektedir.
Aynı yükseliş boşanma oranlarında da vardır. Boşanma oranları 1994-2002 yılları arası %82 artarken, 2000-2008 artışı %186 olmuştur. Gerek intihar, gerek boşanma bütünleşme ile değil; çözülme ile ilgilidir. Türkiye çözülmeye uğraşılıyor. Etnik ırkçılık ve her konuda ayrıştırma marifet sayılmakta ve demokrasinin bir gereği gibi zannedilmektedir.
Asıl sorunlarla ilgilenmek yerine, yeni sorunlar üretmek, insanları birbirine ötekileştirmek, milli kimlikle ve Cumhuriyetle kavgalı olmak herhalde doğru bir çözüm değildir. Öyle görünüyor ki, sandık genelde çözüm getirirken, bu defa sorunlar yumağı ortaya çıkarmıştır.
Not: 11. ölüm yıldönümünde Ahmet Kabaklı Hocamızı ve Hocalı katliamı şehitlerini rahmetle ve saygıyla anıyoruz.