“Su uyur düşman uyumaz” !
Türkiye’mizin “yolsuzluk, rüşvet, vurgun ve soygun” gibi tartışmalarla sarsıldığı, devlet kurumlarının birbirine düşürüldüğü bir sırada, varlığımıza yönelen düşmanca saldırıların, eş zamanlı olarak hız kazandığını görüyoruz. Meclisten çıkarılan yasalarla meşrulaştırılan bölücü terör örgütünün “özerklik/ bağımsızlık” ilanına hazırlanması, ABD ve AB desteğinde, Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs ve Ege’yi Helenleştirmek üzere harekete geçmesi ve Ermenilerin ülkemizden toprak koparmak için uluslararası kampanyaları başlatmaları karşısında, ortada Türkiye’mizi korumaya yönelik herhangi bir tedbire rastlamıyoruz.
Egemenliğimize ve bütünlüğümüze yönelen bu ciddi saldırılara; İstanbul’da Fener Rum Patrikhanesi ve Ruhban Okulu merkezli Ortodoks Vatikanı’nı, kendi ifadeleriyle “Yeni Roma İmparatorluğu” nu kurma çalışmalarını da ilave etmeliyiz. Patrikhane’nin Lozan Antlaşması’na aykırı olarak “tüzel kişilik” ve “ekümeniklik/evrensellik” talep ettiğini, resmen olmasa da fiilen bu hedefine ulaştığını biliyoruz. Tabii bütün bu çalışmaların arkasında, “20. yüzyılda yarım kalan hesapların 21. Yüzyılda tamamlanacağı mesajını veren ABD ve AB ikilisinin bulunduğunu unutmamak lazımdır.
Bu konuda gazetelere yansıyan şu haberi okuyalım: “Patrik ve Başpiskoposlar İstanbul’da toplandı. İstanbul’daki Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos’un daveti üzerine, 14 Ortodoks Kilisesi’nin Patrik ve Başpiskoposları İstanbul’da bir araya geldi. Panortodoks Konsili’nin “teolojik ve teknik” prosedürlerinin görüşülmesi ve hazırlanması planlanan toplantı Fener Rum Patrikhanesi’nde yapılacak ve 3 gün sürecek toplantıya Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, İskenderiye Patrikliği, Antakya Patrikliği, Kudüs Patrikliği, Rusya Patrikliği, Sırbistan Patrikliği, Romanya Patrikliği, Bulgaristan Patrikliği, Gürcistan Patrikliği, Kıbrıs Otosefal Kilisesi, Yunanistan Otosefal Kilisesi, Polonya Otosefal Kilisesi, Arnavutluk Otosefal Kilisesi, Çek ve Slovakya Otosefal Kilisesi katıldı.”
Haber böyle... Bir de 26 Mayıs 2005 günlü ikinci haberi okuyalım: “Fener Patriği Bartholomeos, kendi otoritesine karşı çıkan ve ‘ekümeniklik’ sıfatını kabul etmeyen Kudüs Patriği İrineos”u İstanbul’a davet ederek, kurduğu mahkemede yargıladı ve ihraç etti.”
Peki, Patriğin böyle bir yetkisi var mı? Evet var. Bu yetkiyi, Ortodoksların ruhani lideri, “eşitler arasında birinci” olmasından ve 2003’de diğer Patriklikleri de temsil eden 12 kişilik “Sen Sinod”u, (Kutsal Meclis’i) kurup “ekümenliğini/evrenselliğini” fiilen kurmasından alıyor. Başka bir ifade ile devlet olmasından.
Bazılarının ileri sürdüğü, “Katoliklikte devlet var, ama Ortodoksluk’da yok” görüşüne katılmak mümkün değildir. Açıklayalım: Devlet, yönetim demektir. Önce bu husus unutmamalı. Sonra, yukarıdaki iki haberde görüldüğü gibi Fener Rum Ortodoks Patrikliği ekümenik olduğu için, diğer patriklikleri ve Başpiskoposlukları yönettiği gerçeğini dikkate almalıyız. Burada, hem Lozan Antlaşmasını, hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğini ve sınırlarını tanımayan bir devlet yönetimi karşımıza çıkıyor. Kısaca Devletimizin egemen olduğu İstanbul’da, başka bir egemenlik alanı kurulmaktadır.
Dikkat edilecek diğer bir husus da, Katolik devleti (Vatikan) ile Ortodoks (Fener Rum Patrikliği) devletinin yapısının farklı olmasıdır. Kısaca söylersek, Vatikan üniter/ merkezi, Fener ise federasyon veya konfederasyon diyebileceğimiz bir rejime sahiptir. Federasyon rejiminde, Patriklikler iç işlerinde serbest, ama Patrikliklerarası ilişkilerde ve dış işlerinde Fener’e, yani federal devlete bağlıdırlar. Birinci haberdeki, Panortodoks Konsili’nin “teolojik ve teknik” prosedürlerinin görüşülmesi ve hazırlanması” için Fener’de toplanılması bu yapıyı gösteriyor.
Bir diğer yanlış da, Osmanlı’da Patrikliğin ekümenik olduğunun zannedilmesidir. Bu doğru değildir. Zira, Fatih Sultan Mehmet Han fermanında, “Patriğe, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ortodoksların başı unvanını” tanımıştır. Ülke dışında bir yetki vermemiştir. Buna göre Fener, bugünkü fiili durum hariç, tarihte hiçbir zaman ekümen olmamıştır. 1948’den beri ABD başta olmak üzere, Batılıların Patrikliğin ekümenliği için sürekli baskı yapmaları, Bartholomeos’un bu ülkelere gittiğinde, devlet başkanı protokolüyle karşılanması, oralarda açılan temsilciliklerin elçilik muamelesi görmesi boşuna değildir.
Görüldüğü gibi ülkemiz, düşmanca saldırılarla kuşatılmıştır. Demek ki, “su uyuyor, düşman uyumuyor.” Yapılacak olan, akıl almaz siyasetlerle, Türkiye’mizi bu çıkmaza sürükleyenlere verilen yetki, acilen geri alınmalıdır. Sonrasına “Allah Kerim.”
Bu konuda daha geniş bilgi için: Sadi Somuncuoğlu, Patrikhane ve 551 yıllık Hesap - İSTANBUL’DA YENİ ROMA İMPARATORLUĞU, Akçağ Yayınları 2004