Taziye özrün merdivenidir

3 Mayıs Türkçüler Günü’nüzü kutluyorum... 
“...Nadir şekilde de olsa üzüntüyle işitiyoruz ki, milletin tarihini okumamış veya milli duygudan yoksun kalmış oldukları anlaşılan bazı şahıslar, yabancıların aleyhimizde ileri sürdükleri suçlamaları reddetmedikten başka, vatanlarını kabahatli göstermekten çekinmiyorlar.” 
Son yıllarda milli birlik ve bütünlüğümüzü zedeleyici örnekler sergileyen, milli kimliği dışlayan, asılsız bir soykırım için Türk milletini iknaya çalışan bazı siyasileri ve devlet adamı örneklerini gördükçe; değerini daha iyi anladığımız Mustafa Kemal Atatürk’ün yukarıdaki konuşmasında işaret ettiği gerçekler, düne ve bugüne ışık tutuyor.
Dün İstanbul’da Mütareke basınının işgalcilere yaranmak için alçakça yürüttükleri faaliyetler bugün tekrarlanıyor. Bazı yazarları gördükçe; Türkiye düşmanı lobileri artık dışarıda aramaya gerek yok. Bir kısmı menfaat karşılığı, kimileri de etnik ırkçılığın etkisiyle Türk ve Türk tarihi ile hesaplaşacaklarını zannederek toplumu geriyor ve tahrik ediyorlar. Türkiye’nin yeni yüzünü temsil ediyorlarmış. Bu yüz yeni de değildir. Biz bu yüze alışığız. İhanet edeni bol bir ülkeyiz.    
Türkiye artık tehlike algılamasında ve ülke yararı konusunda birbiriyle hiç de mutabık olmayan, kemikleşmiş ayrışma ve kamplaşmaları yaşıyor. Sistemin ve rejimin ortak stratejik düşünme ve tavır alma mekanizması zayıflıyor ve kan kaybediyor. Milli birlik ve bütünlüğü tahrip eden bu olumsuz süreç, bazılarına göre bütünleşmedir. Milli devlet ve üniter yapının zedelenmesi, özerk bölgeler ve klasik feodal yapılar bazılarına göre, yeni Türkiye’nin resmidir. Etnik ırkçılık ile demokrasinin bağdaşabileceği sahtekârlığı işin bir başka boyutudur. Yeni Türkiyeci bu sahtekâr güruhta; soldan, sağdan, liberalden ve İslamcıdan isimler var. Acaba bu neden böyle? İşin özü, artık sağ-sol kutuplaşması değil; Türkiye’den yana olanlarla, Türk ve Cumhuriyet düşmanlarının ayrışmasıdır.
Tarihini bilmeyen, önemsemeyen, kendisine öğretilmeyenlerin çoğunlukta olduğu, kendi kendini suçlama hastalığına sahip, iç kısır siyasi çekişmelerin yaygın olduğu bir toplumda milli davalara sahip çıkılamaz. Mutabakatlar da gelişemez. 
I. Dünya Savaşı’ndaki ölümler üzüntü vericidir. Ancak bu herkes için geçerlidir. Sadece Ermeniler bundan zararlı çıkmamıştır. Buna rağmen, taziyenin merkezine Ermenileri oturtmak büyük bir yanlıştır. Başbakan’ın taziyesi ispat edilemeyen sözde soykırım iddialarının ön kabulü olmuş, tarihi çarpıtma çabalarına malzeme teşkil etmiştir. Mütareke ve işgal yıllarında Osmanlı arşivi İngilizlerin elindeydi. Eğer soykırım gerçek olsaydı; ortaya konurdu. Malta sürgünlerinde de yargılananlara bu suçu yükleyemediler. Harp halinde Osmanlı’yı arkadan hançerleyen Ermeni terör örgütleri ve yandaşları, Ermeni oldukları için değil; devletleriyle savaştıkları için öldüler. Kaldı ki; bu tarihe kadar Ermeniler arasında paşalar, dışişleri mensupları, altın ticareti ile uğraşan üst gelir grupları vardı. Ermeniler nasıl kullanıldılar ki birden devletlerine isyan edip, devlet adamlarına -Sultan II. Abdülhamid örneğinde olduğu gibi- suikastlar düzenlediler, isyanlar çıkardılar, Talat, Cemal ve Sait Halim Paşaları, dışişleri mensuplarımızı şehit ettiler. 518.000 şehit verdik. Toplu mezarlar ortada. Ermenilerin mezarları nerede? Bize kimse taziyede bulundu mu? Bu işgüzarlık ve sözde bir adım öne çıkma merakı nedir? Bizim Ermeni vatandaşlarımızla bir sorunumuz da olmadı. Diaspora, ABD ve Fransa başta olmak üzere yabancılarla evlenen Ermenilerin neden ana dillerini ve kimliklerini unuttuklarını çözebilmelidir. ABD’de ayinler, Ermenice yerine İngilizce yapılıyor. Selçuklu öncesi Anadolu’da Ermenileri katleden Bizans’ın varisleri kimlerse, isyancı Ermeniler onlardan özür beklesinler. Türk Milletini özre alıştırmayalım. Sorunu Osmanlıya, İttihatçılara yüklemek de ayrı bir yanlıştır. Tarih bir bütündür. 
Soykırım bir milleti, bir grubu son mensubuna kadar sistemli ve sürekli olarak, fiziki ve kültürel anlamda tarihten silmektir. Osmanlı ile savaşanlarla savaşmak soykırım mı? Bir dönem sadık tebaa olup imtiyazlı kılınacaksınız, daha sonra soykırıma uğradık diyeceksiniz. Bunu ancak tarih bilmeyen toy politikacılar yutar. 
Türk Ermenileri, Rumları ve Yahudileri Türk Milletinin birer parçasıdırlar. Yurt dışında çoğu kere dışlanırlar. Milli kimlikleri Türk’tür. Milletleşme ayrıştırmayan, kaynaştıran kültürel bir olgudur. Boy, kabile, aşiret, mezhep ve etnik taassubun aşılmasıdır. Ne farklılıkları kutsallaştırma; ne de farklılıkları reddetmedir. Etnik kapalılığın ve ırkçılığın reddedilmesidir. 

Yazarın Diğer Yazıları