Trump’ın seçilmesi Ukrayna’nın geleceğini nasıl etkiler

Trump’ın seçilmesi Ukrayna’nın geleceğini nasıl etkiler

Son günlerde New York'ta devam eden yargılanma sürecine, Gazze'deki savaş nedeniyle kampüsteki protestoculara saldırmaya, ABD Başkanı Joe Biden'ı eleştirmeye ve mahkeme süreçlerini baltalamaya çalışmaya odaklanan Eski ABD Başkanı Donald Trump, dış politika konusunda büyük bir sessizliğe bürünmüş durumda.

Cumhuriyetçilerin muhtemel başkan adayı Trump, son haftalarda Ukrayna'dan neredeyse hiç bahsetmedi ya da bu ülkeye veya Rusya'nın savaşına ilişkin herhangi bir politika açıklamadı.

ABD başkanlık seçimlerine altı aydan az bir süre kala, Trump'ın dış politikaya ilişkin geçmişteki muğlak açıklamaları, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e duyduğu aleni hayranlık ve Cumhuriyetçi Parti cenahındaki farklı görüşler, onun sessizliğinde ortalıkta kol geziyor.

Sosyal medya ağı Truth Social'da sık sık paylaşımlarda bulunmasına rağmen, son aylarda Ukrayna'dan sadece birkaç kez bahseden Trump'ın Şubat ayındaki Truth Social paylaşımlarından birinde “Geri ödeme umudu olmadan ya da ‘şarta bağlı’ olmadan artık asla para vermemeliyiz” yazıyordu. Nisan ayındaki bir başka paylaşımda ise “Herkesin kabul ettiği gibi, Ukrayna'nın hayatta kalması ve güçlü olması Avrupa için bizden çok daha önemli olmalı ama bizim için de önemli! HAREKETE GEÇ AVRUPA!” ifadelerine yer verilmişti.

Trump'ın, Avrupa'ya daha fazla yardımda bulunması için yaptığı çağrılar ve kendisi görevde olsaydı Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmeyeceği iddiasını tekrarlaması, konuyla ilgili kamuoyuna yaptığı birkaç yorum arasında yer alsa da belirli bir politika serdetmekten ziyade kafa bulanıklığına neden oluyor.

Trump'ın Ukrayna siyasetinin en azılı muhaliflerinden ABD'nin eski Ukrayna Büyükelçisi Steven Pifer, Trump’ın yaptığı bir açıklamaları hedef alarak “‘NATO'ya paralarını ödemediler’ diyor, bunun NATO'ya para ödemekle ilgili olmadığını, GSYH'nizin %2'sini savunma harcamalarına ayırma taahhüdü olduğunu anlamıyor” dedikten sonra “Bu, istikrarlı ve güvenli bir Trans-Atlantik bölgesine sahip olmanın Amerikan ulusal güvenliğinin çıkarına olduğunu anlamayan biri” diye konuştu.

STRATEJİK SESSİZLİK Mİ?

Geçtiğimiz ay ABD Kongresi Ukrayna'ya 61 milyar dolarlık yardımı onaylarken Trump'ın stratejik belirsizliği en bariz şekliyle ortaya çıkmış oldu. Nisan ayında, kayıtlarda tahrifat yapmaktan yargılandığı davanın başlamasıyla birlikte kamuoyundan gelebilecek tepkileri önlemek amacıyla, Ukrayna yardım paketine olan muhalefetini yumuşattı. Bununla da yetinmeyip yardım paketinin geçmesi sürecinin sonlarına doğru ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson'a açıkça destek verdi. Ancak Johnson, Trump ve pek çok Cumhuriyetçi tarafından desteklenen ve Başkan'ın 2026'dan itibaren 10 milyar dolarlık ekonomik yardımın geri ödenmesini talep etmesini öngören bir hükmü, tasarıya ekledi.

Trump, seçim kampanyası boyunca bu konu hakkında sessizliğini korudu ve seçimelre kadar da bu tavrını devam ettireceğe benziyor.

TRUMP’IN OTOKRAT HAYRANLIĞI

Trump, Putin ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi otokrat liderlere duyduğu hayranlığı kamuoyu önünde sıklıkla dile getiriyor. Jacob Heilbrunn'a göre pek çok Amerikalı ikinci bir Trump başkanlığının yaratabileceği tehlikeleri kavrayamıyor. Heilbrunn, Trump'ın geleneksel başkanlık kalıplarına uyduğuna dair yanlış inanca dikkat çekerek “Bu hoş bir tablo değil” diyor.

Heilbrunn, Trump'ın iktidara gelmesinden sonra Ukrayna'yı derhal yalnızlaştıracağını öngörürken, diğer pek çok uzman ise Trump başkanlığının çatışmayı başka şekillerde şiddetlendirebileceğini iddia etmekte.

Obama döneminde Dışişleri Bakanlığı'nda Rusya/Ukrayna portföyünü yöneten Soğuk Savaş tarihçisi Michael Kimmage olası iki senaryodan bahsediyor. Ona göre Trump ikinci kez seçilirse ya savaş eskisi gibi devam edecek ya da ABD daha savaşa daha da derinden müdahil olacak. Kimmage, Trump'ın kendisini seleflerinden ayırmak ya da müzakereleri sürdürme gerekçesini güçlendirmek için savaşı tırmandırabileceğini savunuyor.

Şu anda Trump'ın Ukrayna konusundaki kapalı yorumlarının yarattığı boşluk, muhafazakar sesler tarafından doldurulmuş durumda. Eski CIA Direktörü ve Trump döneminin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo kısa süre önce Biden yönetiminin Kiev'in ABD tarafından tedarik edilen silahları, Rusya'daki hedeflere karşı kullanmasına yönelik kısıtlamalarını eleştirdi. Pompeo ayrıca BBC'ye verdiği bir demeçte ABD'nin, Ukrayna'ya savaşı kazanması için gereken kaynakları sağlamadığını söyledi.

The American Conservative’in genel yayın yönetmeni Curt Mills, New York Times'ta çıkan son makalesinde Trump'ın yetenekli bir müzakereci olduğunu ve Beyaz Saray'a dönüşünün “barış için şaşırtıcı fırsatlar sunabileceği” iddialarında bulundu. ekrarladı.

ABD'nin eski Ukrayna Büyükelçisi Pifer, Trump'ın ilk dönemindeki kadrolaşma deneyimi ve olası bir ikinci dönemde de kendisine sadık kişileri göreve getirme ihtimali göz önüne alındığında, ABD'nin NATO'dan olası bir çekilme sürecine ilişkin endişeleri vurguladı.

UĞURSUZ SESSİZLİK

Yakın zamanda yapılan bir anket Ukrayna'nın, ABD'nin önemli eyaletlerindeki seçmenler için öncelikli bir konu olmadığını ve 61 milyar dolarlık yardım paketinin geçmesi yönünde oy kullanan bir düzineden fazla Cumhuriyetçinin daha sonraki önseçimlerde herhangi bir tepkiyle karşılaşmadığını ortaya koyarken, yabancı liderler ve muhafazakar siyasetçiler Trump'ı, Florida'daki Mar-a-Lago Kulübünde ziyaret etmeye devam ediyor ve onun Ukrayna konusundaki düşüncelerini etkileyebileceklerine inanıyorlar.

Mart ayındaki ziyaretinin ardından Orban, Trump'ın Ukrayna'ya “bir kuruş bile vermeyeceğini” söylerken, eski Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson kısa süre önce Trump'ı Ukrayna'ya yardım etmenin ABD'nin çıkarlarına uygun olduğuna ikna etmeye çalıştığını söyledi. Bu arada Trump'a bağlı America First Policy Institute (AFPI) kısa bir süre önce Kiev'e yapılacak her türlü ABD yardımının Ukrayna'nın Rusya ile barış görüşmelerine katılması koşuluna bağlı olmasını savunan bir ulusal güvenlik kitabı yayınladı.

ABD kablolu yayın kanalları artık Trump'ın konuşmalarını yayınlamadığından, Trump'ın Ukrayna hakkında ne düşündüğüne dair spekülasyonlar artıyor. Senato’daki azınlık lideri Cumhuriyetçi Mitch McConnell, Nisan ayında ABC News'e verdiği demeçte Trump'ın Başkan Johnson'a verdiği sessiz desteğin, yardım paketinin geçmesi adına çok önemli olduğunu ve Cumhuriyetçi Parti’nin bir kısmını Trump'ın izolasyonizminden uzaklaştırarak daha angaje bir küresel duruşa yöneltebileceğini söyledi.

Diğer taraftan, CBS News'in ABD'li seçmenlerle yaptığı bir ankete göre Cumhuriyetçiler arasında Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı konusunda en güvenilir kaynak Trump olmaya devam ediyor. Ankete göre Trump'a güvenen Cumhuriyetçilerin Ukrayna'ya daha fazla yardım yapılmasını desteklemesi de pek olası gözükmüyor.