Tülay Güçevin cinayeti davasında raporlara müdahale endişesi: Başkaları da olabilir

Tülay Güçevin cinayeti davasında raporlara müdahale endişesi: Başkaları da olabilir
Tülay Güçevin, 20 Aralık’ta 24'üncü yaş gününden iki hafta önce Ankara Polatlı’da vahşice katledildi. Olayda 1 kişi tutuklandı. Gerçeğin ortaya çıkmasını ve failin en ağır cezayı almasını isteyen aile, "Delilleri mi karartmak istiyor?" diye endişeli.

Ankara’nın Polatlı ilçesinde yol kenarında öldürülmüş şekilde bulunan Tülay Güçevin’in ailesi katillerin en yüksek cezayı almasını istiyor.

Birgün''den Sibel Bahçetepe''nin haberine göre; Anne Kıymet Yıldırım, kızının öldürülmesine ilişkin dosyada çok fazla soru işaretlerinin bulunduğunu belirterek “Ben kızımın niye öldürüldüğünü, nasıl öldürüldüğünü öğrenmek ve avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum” diye gözyaşı döktü. Tülay’ın kız kardeşi Özge Toksay ise katil zanlısının çelişkili ifadeler verdiğini belirterek “Biz dosyanın kapatılması, raporlara müdahale edilmesi endişesi yaşıyoruz, umarım gerçek ortaya çıkar” dedi.

Olay 4 Aralık günü Ankara Polatlı-Haymana yolu üzerindeki Şeyhali Mahallesi yakınlarında meydana geldi. Yol kenarında cesedi bulunan ve vücudunda darp izlerine rastlanan 2 çocuk annesi Tülay Güçevin’in dövüldükten sonra otomobille ezilerek öldürüldüğü tespit edildi. Olayla ilgili gözaltına alınan iki kişiden otel işletmecisi 32 yaşındaki Sefa Durukan tutuklandı.

"BAŞKALARI DA OLABİLİR"

BirGün’e konuşan anne Kıymet Yıldırım, “Kızıma ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Neden öldürüldü? Nasıl oldu? Bunları bilmek istiyorum. Nefesim yettiği kadar bağırmak istiyorum" diye konuştu. Kızının dosyasından bir kişinin tutuklu olduğunu kaydeden anne Yıldırım ‘‘Olayın nasıl olduğunu bilmiyorum. Bu kişinin en ağır cezayı almasını istiyorum. Bir kişi yapmamıştır, başka kişiler de var diye düşünüyorum. Dosyanın sonuçlanmasını ve en ağır cezayı almasını istiyorum. Kızım 20 Aralık’ta 24 yaşına girecekti, doğum gününü kutlayacaktık ama olmadı” diye konuştu. Tülay’ın kız kardeşi Özge Toksoy ise dosyanın karartılmasından endişe ettiklerini anlattı. Toksoy, olay günü kardeşinin Sefa Durukan tarafından iş görüşmesi bahanesiyle evden çıkarıldığını öne sürerek, şöyle devam etti:

‘‘Bir eğlence mekanına iş görüşmesi için gittiklerini öğreniyoruz. Sonra gittikleri yerde eleman aranmadığı söyleniyor. Oradan çıkıyorlar, başka yere gittiği söyleniyor. Bu arada yanlarında bir kişi daha varmış, o arkadaşını bırakmışlar. Babasının muhtar olduğu köy evinde öldürülüp arabaya bindirildiği yine iddialar arasında. Sonra da yolun kenarına atılıyor. Dosyada gizlilik kararı olduğu için biz de ne olduğunu tam bilmiyoruz. Kız kardeşim çok kötü bir şekilde darp edilmişti, kafasında ezikler ve çok sayıda da kırık vardı.’’

ŞİDDETE MARUZ KALMIŞ

Kız kardeşinin birkaç ay önce zanlıya ait otelde intihar girişiminde bulunduğunu anımsatan Toksoy, ‘‘Kardeşime sorduğumuzda bir ayrıntı vermedi ve olayı geçiştirdi. Her ne kadar bize söylemese de kız kardeşim daha önce şiddete uğrayıp ormanlık alana bırakılmış, farklı bir arkadaşı gelip almış ve evine götürüp yardımcı olmaya çalışmış. Şiddeti kimin yaptığını bilmiyoruz, kardeşim olayın üstünü kapatmaya çalıştı. Sefa ifadesinde ‘Alkollüydüm hatırlamıyorum, arabanın içinde bir tartışma oldu, kendisi ısrarla inmek istedi, kendimi atarım direksiyonu kırarım falan dedi’ diyor. Sonra ‘Tülay’ı indirdim yoluma devam ettim’ diyor. Arkadaşının ifadesine göre ise ‘Olay olduktan sonra beni aradı, acil gelmen gerek. Tülay’ı öldürdüm ne yapacağım’ demiş. Bir şeyler saklanıyor. Biz kanıtlarnı karartılmasından endişe ediyoruz’’ dedi.

CİNAYETLER ARTTI

Güçevin davasını üstlenen Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden avukat Çisel Demirkan Sakallı ise vahşice ve canavarca işlenen bir cinayet olduğunu belirterek ‘‘Soruşturma aşamasının bitmesini beklemekte fayda var. Aile de dosyaya neden ulaşamıyoruz, dosyayı mı örtmeye çalışıyorlar, delilleri mi karartmak istiyor diye endişeli’’ dedi.

Kadın cinayetlerinin artığına dikkat çeken Sakallı, şöyle devam etti: ‘‘İstanbul Sözleşmesi’nin elimizden alınmasıyla, kadınların korunmasına yönelik kanunlarda açılan deliklerle ve insanların bu durumu umursamamasıyla kadının, çocuğun bir kıymetinin olmamasının sonucunu yaşıyoruz. ‘Gece vakti orada ne işi varmış, neden gitmiş, onu neden yapmış’ gibi bir süreç başlatılıyor. ‘Neden o saatte erkeklerde sokaktaymış’ gibi şeyler duyacağız. Daha önce de defalarca kez söylediler, çekinmeyecekler, ama ne hakla Tülay’ı öldürdü demeyecekler.’’