Türk dünyasında yönetişim sorunu
1970’li yıllarla birlikte küreselleşme sürecinin hız kazanması, alışılagelmiş yönetim uygulamalarının sorgulanmaya başlanması ve bölgesel bütünleşme çabalarının yoğunlaşması, yönetici-yönetilen ilişkisinde devrim niteliğinde sonuçlar meydana getirmiştir. Özellikle Soğuk Savaş sonrasında bağımsızlıklarını elde eden Türk Cumhuriyetleri(Türkiye de dahil olmak üzere) dünyadaki dönüşümü sembolize eden gelişmelere tanıklık etmektedir. Ancak aradan geçen zaman içerisinde bu ülkelerdeki yönetim düşüncesinin evrimine bakıldığında, demokratikleşme, katılım, adalet ve hukuk sisteminin istenilen ölçütleri yakaladığını iddia etmek zordur. Üstelik sosyo-ekonomik yapıları, benzer tüketim alışkanlıkları ve geleneklerin etkisinde kalan yönetsel uygulamaları düşünüldüğünde Türk dünyasının bazı sorunları ortaklaşma eğilimi taşımaktadır. İşte tam bu noktada belirginleşen sorunlardan birisi de yönetsel ve ekonomik açıdan önemini giderek artıran kurumsal yönetişim konusundaki eksikliktir. Bu kapsamda hazırlamış olduğum bir araştırmadan yola çıkarak Türk cumhuriyetlerine yönelik kurumsal yönetişim çalışmalarının yeterli düzeyde olmadığını söyleyebilirim. Öyle ki özellikle Türkiye dışındaki diğer Cumhuriyetlerde ulaşılabilen güncel çalışmaların çoğunlukla konuyla ilgilenen uluslararası örgütlerin saha araştırmalarına dayandığı görülmektedir.
Oysa kurumsal yönetişim kavramı tüm dünyada hesap verebilirlik, şeffaflık, katılım, verimlilik, hukuka uygunluk ve stratejik vizyon ilkeleri doğrultusunda benimsenmekte ve temelinde bireylerin kendi gelecekleri üzerinde daha fazla söz sahibi olma özlemi yer almaktadır. Günümüzde, irili ufaklı örgütlerin sürekliliğinin bir güvencesi olarak kabul edilen kurumsal yönetişim, ekonominin de yeni şifresi haline gelmektedir. Bir araştırmada eğer bölgede yönetişim konusunda daha ileri adımlar atılmış olsaydı Asya krizinin yaşanmayacağı ileri sürülmektedir.
Buna göre kurumsal yönetişimin Türk cumhuriyetlerinde yerleşme sürecinin nispeten yavaş gerçekleştiği ifade edilebilir. Zira önemli bir araştırma, 25 ülkeden 495 işletmenin verilerini içeren ‘Credit Lyonnais Asia’ raporundan yararlanarak 14 gelişen piyasadaki 374 işletmenin kurumsal yönetişim sıralamalarını kullanmış ve işletmeler düzeyinde kurumsal yönetişim uygulamalarında büyük farklılık görmüştür. Araştırmanın en önemli sonucu ise zayıf, yetersiz ve yerleşmemiş hukuki sistemi olan ülkelerde işletmelerin kurumsal yönetişim düzeylerinin ortalamanın altında kalmasıdır.
Aynı şekilde EBRD tarafından yapılan Eski Sovyet ve Doğu Batı ülkelerindeki Kurumsal Yönetim Değerlendirmesi ve OECD nezdinde yürütülen kurumsal yönetim reytingi araştırmasında Türk cumhuriyetlerine ilişkin sınırlı değerlendirme ve ölçütlere rastlamak mümkündür. Bu raporlar incelendiğinde Türkiye dışındaki Türk cumhuriyetlerinin özellikle “açıklama ve şeffaflık” ve “yönetim kurulunun görevleri” boyutunda hayli geri sıralarda kaldıkları görülmektedir. Konu hakkındaki OECD raporlarında belirtilen sonuca ilişkin olarak “çok aşağı uygunluk” ifadesi kullanılmaktadır. Bazı boyutlarda Kazakistan ve Özbekistan açısından ilerlemeler olduğu görülse de Azerbaycan ve Türkmenistan’ın, kurumsal yönetişimin yerleşmesi ve gelişmesi sürecinde geri durumda oldukları ileri sürülebilir. Türkiye’ye gelindiğinde ise CLSA’nın 14 ülke üzerindeki gerçekleştirdiği araştırmasında 14. sırada yer aldığı belirtilmektedir. OECD araştırmasında ise Türkiye’deki şirketlerin hisselerinin sınırlı sayıda ortağın elinde bulunduğu ve hisselerin açık bir biçimde el değiştirmediği vurgulanmaktadır.
Bu tespit ve değerlendirmeler ışığında kurumsal yönetişim eksikliğinin Türk dünyasının ekonomik ve yönetsel sorunlarından birisi haline geldiği anlaşılmaktadır. Bu hususun ilgili ülkelerin kurumlarınca dikkatle takip edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması gelecek inşası adına önemli bir aşama olarak gözükmektedir.