'Türk ulusu kendine dön!' çağrısı günümüzde de çok aktüeldir

'Türk ulusu kendine dön!' çağrısı  günümüzde de çok aktüeldir
Değerli okuyucularım bu haftaki konuğum, Ulusal Azerbaycan Tarihi Müzesi kıdemli araştırmacısı, Dr. Aida İsmailova.

Röportaj: Mayis Alizade

1987’de Gürcüstan’ın Türk bölgesi Borçalı’da doğan Aida İsmailova ilkokula Bakü’de başladı. Üniversitenin tarih fakültesinden mezun olduktan sonra arkeoloji alanında yüksek lisans ve doktora yaptı. Hâlihazırda doçentlik tezinin üzerinde çalışmaktadır. Dr. Aida İsmailova Yeniçağ adına sorulamızı yanıtladı.

Yeniçağ: Bilim alanı olarak Arkeoloji sizin için neyi ifade ediyor? İştigal alanı olarak bu alanı seçmenizde kaderin yönlendirmesi mi belirleyici oldu yoksa ta baştan yönünüz bu alana mıydı?

İsmailova: Arkeoloji benim için maddi kaynaklar üzerinden eskinin onarımı ve yazılmasıdır. Benim gözümde Arkeoloji eski dönemlerde, Orta Çağ’da yaşamış insanlarla kültür örnekleri ve olguları aracılığıyla iletişim ve enerji transferidir. Zira arkeolojik örnekler ait oldukları dönemi canlandırıyor, biz onların aracılığıyla geçmişi görüyor ve onu yeniden yaratıyoruz. Daha ortaokuldayken tarihe olan ilgimden dolayı yarışmalara da katılıyordum. Üniversitenin tarih fakültesini kazandım, mezun olunca Arkeoloji ve Etnografi alanlarında yüksek lisansımı yaptım. Yüksek lisans öğrenimimin ikinci yılında rahmetli Ord. Prof. Dr. Veli Aliyev, Ulusal Azerbaycan Tarihi Müzesi’ne eleman arandığını söyledi. Müracaatımdan sonra mülakata alındım ve böylece Arkeolojiyle aramızda 14 seneyi bulan bir sevgi başlamış oldu. Yani Arkeoloji alanında karar kılmamın nedeni hem kendi isteğim ve hem de kaderimin yönlendirmesidir.

Yeniçağ: Arkeoloji denince Türkler için akla öncelikle Orhun Anıtları geliyor. Orhun Anıtlarıyla ilgili düşüncelerinizi okurlarımızla paylaşmanız mümkün mü acaba?

İsmailova: Türklerin ilk yazılı anıtları niteliğindeki Orhun Anıtlarının önemi çok büyüktür. Anıtlar aynı zamanda edebi metinler niteliği taşıdığı için orada Türkçenin grameri, Türklerin devlet yönetme sistemi, komşularla ilişkileri vd. konuların bulunmasından dolayı da eşsiz değere sahiptir. Özellikle bugünkü durumlar açısından Bilge Kağan’ın, “Türk ulusu kendine dön!” çağrısı çok aktüeldir. Onun için bizim günümüzde dönüp geriye bakmamızın daha anlamlı olacağını ifade etmek isterdim.

Yeniçağ: Azerbaycan topraklarındaki eski anıtlarla ilgili neler söylemek isterdiniz? Anıtları arama-bulma çalışmaları gereken şekilde sürüyor mu?

İsmailova: Azerbaycan topraklarında gerek eski gerekse Orta Çağa ait çeşitli anıtlar mevcuttur. 19. yüzyılın sonları 20. yüzyılın başlarında Azerbaycan’ın anıtların belirli bir sistematik içinde araştırılmamasından dolayı bir hayli anıt alınıp yurt dışına götürülmüştür. Sovyetler Birliği’nin içinde bulunduğu sıralarda Azerbaycan’ın eski dönem, milattan önceki ve Orta Çağ anıtları kurallara uygun biçimde araştırılmıştır. Anıtlarımızın içinde Nahçıvan’da Birinci ve İkinci Kültepe, Mingeçevir, Kafkasya Albanyası’nın başkenti olmuş Gebele, milattan önceye ait Hınıslı, Orta Çağ Gence, Beylegan, Şabran şehirleri vd. mevcuttur. 1993 yılında Bilimler Akademisi nezdinde Arkeoloji ve Etnografi Araştırmaları Enstitüsü’nün kurulması (hâlihazırda Arkeoloji ve Antropoloji Araştırmaları Enstitüsü) bu alandaki çalışmalarını kapsamını bir hayli genişletti. Bağımsızlık dönemimizde Tovuz’da bulunmuş Taş dönemine ait Göktepe anıtı, Şemkir’de Demir dönemine ait Karaca Emirli anıtı, Orta Çağ Şemkir şehri, Ağcabedi ilinde Nergistepe, Kaletepe anıtları, Orta Çağa ait Aksu şehri dışında çok sayıda anıt araştırılmış ve bu yöndeki incelemeler sürmektedir. Karabağ’ın işgalden kurtarılmasından sonra o bölgemizde kazı ve incelemeler yeniden başlamıştır. Arkeoloji alanındaki araştırmalar kurallara uygun şekilde sürerken sadece günümüzün taleplerine uygun teknolojik araçların gerektiği şekilde kullanılamaması sorun olarak kalıyor. Kazı sonucu bulunmuş objelerin incelenmesi için laboratuvarlara ihtiyaç olduğu gibi suyun altında kalmış anıtların çıkarılması ve incelenmesi de bu alanın gelişmesinde büyük role sahip olacak.

Yeniçağ: Arkeoloji alanında Türkiye’de yapılan çalışmalardan ne derecede haberdarsınız? Örneğin İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki objelere ilişkin neler söylemek isterdiniz? Çalışmaları tatmin edici buluyor musunuz?

İsmailova: Türkiye’deki meslektaşlarımın çalışmalarını imkânlarım el verdikçe izlemeye çalışıyor, makale ve kitapları okuyorum. Azerbaycan ile kıyaslandığında Türk meslektaşlarımın daha gelişmiş metotları uygulamalarının yanısıra teknolojik donanım ve bilimin son kazanımları bakımından çok önde olduğunu ifade edebilirim. Dünyanın mükemmel düzeydeki müzeleri sırasına yükselmiş İstanbul Arkeoloji Müzesi kurucusu Osman Hamdi Bey’i rahmetle anmayı kendime borç biliyorum. Kendisiyle ilgili okuduğum yazıların birinde Almanya İmparatoru Birinci Wilhelm ile Osman Hamdi Bey arasında gerçekleşmiş diyalogdan çok etkilenmiştim. Bana göre kendini ülkesinin arkeoloji ve müzecilik işlerine adamış her bir insan için Osman Hamdi Bey’in davranışının örnek olması gerekir. İstanbul Arkeoloji Müzesi hem de Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde bulunmuş çok farklı medeniyetlere ait objeleri kendi duvarları arasında bulundurmasından dolayı dünya çapında saygı görmektedir. Ben de gurur duyuyorum.

Yeniçağ: Bilim insanı olarak 1 sene boyunca yaptığınız çalışmaların ana temaları ve grafikleri neler acaba?

İsmailova: Senelik araştırma planlarımda kazılar sonucu bulunmuş objelerin incelenmesi, araştırılması, makale ve kitaplar yazılması, ulusal ve uluslararası toplantılarda konuşmalar yer alıyor. Bunun dışında görev yaptığım Ulusal Azerbaycan Tarihi Müzesi’nin Arkeoloji Fonu’nda yerin altından bulunmuş objelerin kayıt altına alınması da var.

Yeniçağ: Türkiye’de bilimsel araştırmalara devletin sunduğu maddi destek genelde hep tatmin edici düzeyde olmuştur. Azerbaycan’da bu destek ne durumda,somut olarak sizin alanınıza yeteri kadar maddi destek veriliyor mu?

İsmailova: Azerbaycan’da da arkeoloji alanındaki kazılara maddi destek veriliyor. Ancak daha fazla mali yapıya ihtiyacın olduğunu söylemeden geçemeyeceğim ve önceki soruların birinde temas ettiğim üzere bu alanın teknolojik yeniliklerinin biran önce Azerbaycan’a da gelmesini isterim.

Yeniçağ: Türk bilim insanlarıyla hangi somut konular üzerinde çalışmak isterdiniz?

İsmailova: Türk meslektaşlarla ağırlıklı olarak Selçuklu ve islam dönemiyle ilgili maddi kültür anıtları alanında araştırmalar yapmayı çok isterdim. Çünkü araştırmaların çoğu bu dönemleri kapsadığından kendi yazılarımda Türk meslektaşlarımın o döneme ait makale ve kitaplarına isnatta bulunuyorum. Bunun dışında müzelerdeki anıtlar üzerinde ortak çalışmalar yapabileceğimizi düşünüyorum. Türk meslektaşlarla daha çok Selçuklu ve İslam devri medeniyeti üzerine çalışmak isterim. İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi benim üçin dünyanın çok önemli hazineleri niteliğindedir.

Yeniçağ: Çok teşekkür ederiz.

055bc56e-404e-4cb7-b556-21a8d8fb2b1a.jpg292cc778-b632-4b54-b53c-116e46b89360.jpg

c38f4621-26e3-456e-9625-93f7629b423b.jpgf07c7392-73e2-4ca4-b090-af57c7477060.jpg

İlgili Haberler