Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

Duayen gazeteci Taksim’i çınlatan  “Satılmış Basın” sloganlarını yorumladı:

 

Mesleğimden utanır hale geldim

 

(...)
Yandaş ve yalaka gazeteler ile televizyonların, sanki Türkiye’de her şey güllük gülistanlıkmış gibi, olayları görmezden gelmeleri utanç vericiydi...
Rezil bir sessizliğe bürünen yandaş medyayı, 50 küsur yıllık bir basın mensubu olarak protesto ediyorum!
Onlar, gazetecilik değil, leblebicilik ya da işportacılık yapsalar daha iyi olur. Hiç değilse onurlarından bir şey kaybetmezler!
Patronlarının çıkarı için virgül gibi eğilip bükülenleri gördükçe, emin olun, mesleğimden utanır hale geldim!

 

***

 

İstanbul Gümüşsuyu ve Balmumcu’da protesto gösterisi yapan yurttaşlar  “Satılmış basın”  “Satılmış medya!”  diye slogan attılar.
Haksız değillerdi tabii ki...
Medya, vatandaşın haber alma hakkını gasp etmişti!
 “Satılmış medya” haykırışlarını hangi basın mensubu duyar da utanmaz?
Medya patronlarına yönelik olarak kentin duvarlarına yazılan çok sert  “duvar yazıları”  halkın merkez medyaya nasıl baktığını gösteriyor!
“İktidar yalakaları!”
Gazete ve televizyonların, Taksim Gezi Parkı’nda yaşanan olaylara gerektiği gibi yer vermemesi, görmemeye, gizlemeye çalışması, kısacası “Üç maymun”  rolünü oynaması medyaya olan güveni yerle bir etti, kızgınlığı da arttırdı!
Evet, şahsen ben utancımdan yerin dibine girdim!
Sanırım tüm onurlu meslektaşlarım da aynı duyguyu hissetmiştir.
(...)
Rahmi Turan/turktime.com

 

+++

 

“Aydınımsı”nın uyanışı(!)

 

Sadece Orhan Pamuk değil... 2010 yılı referandumunda “Yetmez ama evet” diyen çok sayıda  “aydınımsı”  da bugün Erdoğan’ın otoriter, diktatör tavrından yakınıyor. İyi de... Dünden bugünü görmek çok mu zordu?
 “Askeri vesayete karşı demokrasi mücadelesi veriliyor” teranesiyle 10 yıldır sivil dikta inşa edilirken bu aydınlar uyanamamışlar mıydı?                           
Melih Aşık/Milliyet

 

+++

 

En büyük tahriki medya yaptı

 

Olayların büyümesinde en büyük tahriki, bütün dünya gazete ve televizyonlarının baş olay yaptığı haberi görmezden gelerek biz yaptık..
... Olayı görmezden gelerek, hem güvenilir olma niteliğimizi zedeledik, hem de meydanı tahrikçilere açık sosyal medyaya bıraktık.
....Haber kanalları belli bir noktadan emir almışçasına olaya gözlerini yumunca, ertesi gün çıkan gazeteler habere sırtlarını dönünce, olay sadece sosyal medyaya kaldı. Böyle olunca, yanlış haberler (Ölü ve yaralı sayısı üzerine) ve fırsatı kaçırmak istemeyen tahrikçiler de boş meydana daldılar..
Doğru, yanlış birbirine
karıştı.
Olayların büyümesinde baş rol, Üç Maymunları (Görmem, duymam, söylemem) oynayan medyadaydı.. Gençler, görmezden gelen medya yüzünden daha da öfkelendiler.. Olaylar hızla büyüdü ve yayıldı.
Biz de  “Haber gizleme” nin geri tepen bir silah olduğunu öğrendik..
Hıncal Uluç/Sabah

 

+++

 

GÜNÜN SORUSU

 

Beymen’in sahibi Cem Boyner de Gezi Eylemleri’ne katılarak,  “Ne sağcıyım ne solcu, çapulcuyum çapulcu” diye pankart açmış... Sorum ona ve  “muhalefet” e soyunan diğer patronlara:
Bugün iyi bildiğiniz “moda” gereği  “eylemci”  olacağınıza, dün  “yandaşlık”  yapmasaydınız daha doğru davranmış olmaz mıydınız?
Mustafa Mutlu/Vatan

 

+++

 

Süreç değişim kokuyor

 

Amerikan ve Avrupa’nın siyasi ve ekonomik güç merkezlerinin basını, Erdoğan ve hükümetinin diktatör uygulamalarını öne çıkarttı! Aman neler neler... Düne kadar yere göğe sığdıramadıkları RTE için, şimdi ekonomik açıdan bile  “Zaten kırılgan buluyorduk” diyorlar...
Amerikan yönetimi belki de beşinci kez, Beyaz Saray sözcüsü, Dışişleri Bakanı, Başkan Yardımcısı’nın ağzından Türkiye’de göstericilere orantısız şiddet uygulamalarına karşı ciddi uyarılarda bulundu.
ABD/Batı’nın RTE’ye karşı tavrını görmemek mümkün değil.
(...)
Ben lider değişimi sürecinin başladığını düşünüyorum. RTE karizmayı tam çizdirdi. Artık ağzıyla kuş tutsa eski RTE olamaz. Bu sürecin AKP’ye de zarar vermeye yöneldiği düşüncesinde olan ve üstelik RTE’nin tasfiye edeceği insanlar var partide. Abdullah Gül, mesela... Arınç bile meyvenin tam olgunlaşacağı sırada RTE’yi terk eder. Arınç gibi daha çok var, Gülcüler örneğin. Bu kesimin, şu sıralarda ilişkilerini yoğunlaştırdığı görülüyor...
Orhan Bursalı/Cumhuriyet

 

+++

 

Daha ne desin!..

 

“Hedef hükümet değil Erdoğan”


...Taksim merkezli olaylarda iç ve dış mihraklar tabii ki rol almış olabilir. Anlaşıldığı kadarıyla R.Tayyip Erdoğan’ı bir şeylere, belki dış politikasını değiştirmeye zorlamak istiyorlar. Bir sonraki aşamada onu yerinden etmeyi deneyeceklerdir. (...) Yalçın Akdoğan, gelişigüzel  “Başbakan’ı onlara yedirtmeyeceğiz” demedi. Başbakan’a böylesine kuvvetli mesajlar vermeye çalışanlar da zannedildiği gibi komşular değil, küresel müttefik güçler veya onların bir kanadı. Ben kişisel olarak hedefin hükümet veya AK Parti değil, kişi olarak R. Tayyip Erdoğan olduğunu sanıyorum.
Mihrakların her birinin kendine ait bir hedefi var. Ama yayılma potansiyeli yüksek bu toplumsal hareketi sadece örgütlerin ve mihrakların tertip ve maharetine bağlarsak, hem kendimizi yanıltmış hem asıl odakların komplolarına hizmet etmiş oluruz. Çünkü asıl toplumsal gerçeğe, içten içe işleyen dinamiklere basiretimizi kapatmış oluruz.  (...)  Elbette iç ve dış odakların provokasyonlarına karşı gerekli tedbirler alınmalı. Ama bu toplumsal hareket ve protestonun sosyolojisini de doğru anlamalı. Sosyolojinin politikayı değiştirme gücü var.
Ali Bulaç/Zaman

 

+++

 

Zaman yazarından Başbakan’a ağır mesaj:

 

Değişmezsen gidersin...

 

Başbakan değişmeye ikna edilemezse, o zaman ben şahsen yaklaşık on bir yıldır sürdürdüğü yoğun çalışmalar sonunda ziyadesiyle yorulmuş olduğu ya da sağlık durumunun göreve devam etmesine izin vermediği sonucuna varacağım. O zaman çare bulma sorumluluğu halka düşecek.
Şahin Alpay/Zaman

 

+++

 

Ve cemaat sonunda bunu da söyledi

 

“Diktatör"

 

Zaman Kahire temsilcisi Cumali Önal, Mısır’da yayın yapan El-Vatan gazetesine verdiği mülakatta Başbakan Erdoğan’ı mutlak itaat isteyen  “diktatör” olarak tanımladı:
“Erdoğan bölgedeki her hangi bir diktatörden farklı değil. Belki de Hüsnü Mübarek’e benzetilebilir.” odatv.com