Türkiye’ye yönelik tehlikeli tezler

Yaşadığımız olaylardan hareketle siyasetin gidişatına bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin iki tehdit ile karşı karşıya bulunduğunu söyleyebiliriz. Elbette bunu bir öngörü, bir zihinsel çıkarım olarak yapıyoruz. Yoksa açıktan birileri henüz dillendirmiyor. Adı koyulmadan ilerleyen işlerden, yapılan faaliyetlerden, ortaya konan siyasal eylemlerden böyle bir düşünsel sonuca ulaşıyoruz.

Elimizde bir dron varmış gibi Türkiye’ye üstten baktığımızda kimin ne yaptığını gözlemleyerek, siyasal davranışlarının nereye varacağını kestirmeğe çabalıyoruz.

Peki, ne görüyoruz?

1-Toplumu dönüştürme çabası.

2-Gittikçe artan otoriterleşme eğilimi.

3-Siyasal sistemi, yeni toplum yaratarak sürekli hÂle getirme amacı.

4-Milliyetçilik felsefesine göre “yurttaşlık” temeli üzerine kurulu anayasal düzeni, İslami kimlikle harmanlanmış, Türkiye Cumhuriyeti sistem içeriğini, Anadolucu yapıya dönüştürme gayreti. Nurettin Topçu felsefesi benzeri; ilim, irfan, ahlak öğretisi üzerinden idealizme dayanan, rasyonaliteyi dışarda bırakan ve fakat ideal insan tipine odaklanan, soyut (mücerred) varsayımsal bir toplumun millet olacağını benimseme çabası.

Anadoluculuk akımı, gelende milliyetçi, özelde farklı alt başlıklara ayrılır.

Cevat Şakir Kabaağaçlı gibi geçmiş Anadolu uygarlıklarını mevcut yapı üzerinden toplumsallaştıran görüşün yanında, Nurettin Topçu gibi Milliyetçiliği ilim, irfan ve ahlak üzerinden temellendirenler vardır.

Remzi Oğuz Arık ise coğrafya üzerinden yürümüş, tarihi, orta Asya’dan alıp Anadolu’da coğrafi sınırlar içine taşımıştır.

Aynı şekilde Hilmi Ziya Ülken ve benzerleri Türk tarihinin Turancılık, Orta Asya’cılık tarafını Anadolu dışına taşırmadan ve fakat İslam’ın kabulünden sonraki Türklere fırsat tanıyan, onu yerli medeniyet kapsamında değerlendiren bir milliyetçilik savunmuşlardır.

5-İktidarın Türkiye Yüzyılı söyleminin gerisinde işte bu ya da buna benzer bir tasarım vardır. Bu tasarımın ana unsuru olan toplumun kimliğinde şimdiki Cumhuriyetin kuruluş temellerinde olduğu gibi Türklük yoktur. Anadolululuk veya Türkiyelilik vardır.

Yeni toplum, daha çok Nurettin Topçu’nun idealizmine uygun, yerli (sadece Anadolu’ya ait), millî (Sadece Anadolu kimliği taşıyan) ve Müslüman (ümmet) olan bir ulusu işaret ediyor. Bir çeşit Osmanlı minyatür, küçük toplum yapısı. Bu toplumsal yapının siyasal kimliği ve uyruğu Türkiyelilik, değilse Anadolululuktur.

Kimliğin inşası İslamcılıkla dini aidiyetler üzerinde inşa edilecek. Türklüğünü unut, sen bir Müslüman Türkiyeli yahut Anadolulusun. Öncelik, insanların etnik kimliği ve milliyeti değil, öncelik, dini inanç olarak kimden olup olmadığın, neye inanıp, neye ait olduğunla ilgili olacak.

Tıpkı İran gibi.

Tıpkı İsrail gibi.

Yahudi olman önemli yahut İran’daki gibi asıl olan Şia kimliğin. Türk, Kürt, Fars olman hiç önemli değil. Ancak Hem İran’da ve hem de İsrail’de dini kimlik aynı zamanda etnik kimlik haline geldiğinden ikisinin farkı görünür değildir. Bu toplumlarda dini kimlik ile millî kimlik iç içe geçmiş aynılaşmıştır.

Yeni Türkiye’nin minyatür Osmanlı toplumunu inşa edecek eğitim modeli, Türkiye Yüzyılı eğitim projesi ile azıcık görünür hâle getirilmiş, toplumun önüne konulmuştur.

Geçenlerde Bahçeli, “Türkiyelilik”ten bahsetti ve gerisini getirmedi. Acaba dil sürçmesi mi denildi. İtirazlar geldi ancak sesini çıkarmadı. En ufak eleştiride hepimizi hain ilan eden bir siyasal partinin, partisinin öz davası olan milliyetçilikle ters düşen bir kavramsallaştırma karşısında, uyaranlara tek kelime etmemesi manidar değil mi?

Bir şey daha: DEM ya da HADEP olunca, ateş püsküren Cumhur İttifakı’nın tüm bileşenleri, HÜDAPAR ile ortaklık yapıyor. Hâlbuki amaç aynı amaç, yol aynı yol. Tek fark, birinin solcu öbürünün sağcı olması.

İşte bakın, Diyarbakır’da Cumhuriyet’e karşı isyan çıkaran Şeyh Sait’in adı, o isyanda ele geçirmek için kuşattığı Diyarbakır’da bir caddeye verildi ve iktidar da iktidarın Türkçü/milliyetçi /İslamcı kadroları da ses çıkarmadığı gibi onay verdiler.

Neden?

Çünkü onların amacı, Türkiye milleti yaratmak. Şeyh Sait’le Cumhuriyetin laik düzenine ve Türk yurttaşlığına dayalı ulus kimliğine tavır almakta birleşiyorlar. Kısaca Türkiyeliler, Cumhuriyete karşı değiller. Cumhuriyetin Atatürkçü, Türklüğü öne çıkaran, Türk kimlikli yurttaşlığına karşılar. Aynı zamanda tarih tezine, dil tezine, hatta alfabesine karşılar. Kısacası Cumhuriyetin kuruluş felsefesine karşılar.

Yazarın Diğer Yazıları